M. AHMET KARABAY | HABER ANALİZ
Siyasal İslamcı kesimin “Üstat” diye nitelediği Necip Fazıl, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisine fikri önder seçtiği isimlerin önde gelenlerinden. Erdoğan’ın, Necip Fazıl’ı bu kadar sevmesinin ardında yatanları irdeleme çalışacağım.
“Bu konu nereden çıktı!” diye aklına gelenlerin merakını gidereyim. Tayyip Erdoğan, önceki akşam Star gazetesinin düzenlediği ‘11. Necip Fazıl Ödül Töreni’ne katıldı. Burada Necip Fazıl’ın kişiliğini övdü, fikirlerinin derinliğinden söz etti ve bugünlere nasıl ışık tuttuğunu anlattı.
Önce Necip Fazıl’ın hayatından kısa kesitler aktarmam gerekecek. II. Abdülhamid’in sarsılmaz görünen tek adam döneminde 26 Mayıs 1904’te doğan Necip Fazıl, kıvrak zekası ve hazır cevap yapısıyla tanındı.
1924’te genç Cumhuriyetin Maarif Vekaleti’nin (Milli Eğitim Bakanlığı) açtığı sınavı kazanıp Paris’te burslu okumaya gitti. Parasını kumara ve at yarışlarına yatırdığını “Babıali” isimli kitabında bir şekilde tanıdığı Türkiye konsolosunun yakasına yapışıp, “İsterseniz beni polise teslim edin! Sizi asla bırakmam.” diyerek para istemesini anlatır. Konsolos kurtulamayacağını anlayınca, “Konsolosluğa gel konuşalım.” diyerek zaman kazanır. Sonrasını Necip Fazıl kitabında şöyle naklediyor: “Konsoloslukta bir makbuz, imza ve 1000 frank… O da gitti, o da kumar vergisine yatırıldı ve üçüncü geceyi mahut otelde geçirdikten sonra vapur…” (35 ve 36. Sayfaları)
Paris günleri hadi 20’li yaşların çılgınlığı diyelim. Aradan çeyrek asırdan fazla zaman geçti. Artık Demokrat Parti iktidarda, Adnan Menderes de başbakanlık koltuğunda. Necip Fazıl, İslamcı kimliğiyle tanınıyor. 24 Mart 1951’de polis, sabaha karşı Tarlabaşı’ndaki Piremehmet Sokağı 14 numaralı evde kumar oynandığına ilişkin ihbar üzerine baskın düzenledi.
Yakalanan 19 kişilik kumarbazlar grubunda Necip Fazıl’ın da olduğu görülür. Dönemin 2. Şube Müdürü Nihat Ertürk’e, çok zor durumda olduğunu belirtti ve “Ben bu eve sizin bilginiz dahilinde gelmiş olayım.” diye yalvarmaya başladı. Yakarışları çare olmayınca sevk edildiği savcılıkta, “Kumar oynayanların ruhi ahvali üzerinden incelemeler yapıyor ve bu mevzuda yeni eser yazmak istiyorum.” çerçevesinde bir kılıf uydurdu.
Bu “Üstat” bellenen Necip Fazıl’ın değişmeyen özelliği idi. Bir de dönem ve şartlara göre anında değişen yanı var. Gelin bu değişen zamana nasıl kolay ayak uydurduğunu gösteren birkaç örneğe göz atalım.
Yıl 1932. “Bir Hikaye Birkaç Tahlil” adlı hikayesinde, “Softa kimdir?” sorusuna cevap aradı: “İslamlık çıktığı gün putperestler softaydı. Asırlardır ilim ve cemiyetin terakkisi karşısında da İslamlık (Müslümanlık) softadır.”
1935’te İş Bankası’nda göreve başladı, kısa süre sonra istifa etti. Bir süre sonra sudan çıkmış balığa dönmüş bir şekilde Ankara’nın yolunu tuttu ve İktisat Vekili (Ekonomi Bakanı) Celal Bayar’a gitti ve işe geri dönmesini sağladı. Bir yıl sonra Bayar’ın karşısına bu kez dergi çıkarma projesiyle dikildi. Bayar’dan İş Bankası ve Sümerbank’tan bir yıllık ilan parası olan 1,600 TL’yi peşin ödemeyi alıp dergiyi çıkarmaya başladı. (O dönemde milletvekili maaşı 200 TL idi)
Yıl 1943, Büyük Doğu’nun 10. sayısında Atatürk’e özlemini dile getirirken: “Bir gün Atatürk dirilecektir. Evet, laf ve hayal yahut fikir ve remiz âleminde değil, doğrudan doğruya madde ve hakikat dünyasında Atatürk hayata dönecektir.”
O tarihe kadar Cumhuriyetin faziletlerini ve Atatürk’ün büyüklüğünü anlatan Büyük Doğu, takip eden yıllarda İslamcı bir çizgiye kaydı. Bunun gerisinde ise CHP’den milletvekili olma talebi, bizzat İsmet İnönü tarafından reddedilmesi vardı.
Büyük Doğu, Necip Fazıl’ın 1943-1978 yılları arasında kesintilerle çıkardığı derginin adı. Derginin adı ise 1938 yılında Ulus Gazetesinin düzenlediği Milli Marş yarışması için yazdığı şiirden geliyordu.
DEMOKRAT PARTİ VE MENDERES DÖNEMİNDE NECİP FAZIL
14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti, büyük bir oy oranı ile iktidara geldikten sonra Necip Fazıl, hemen rotayı iktidardan yana kırdı. Üstelik hiç zaman kaybetmeden dense yeri var. 16 Şubat 1951’de Büyük Doğu’da Menderes’in yaptıklarından övgü ile söz ettikten sonra şunları yazdı: “Partinize, siyasi muhitinize, kabinenize ve hatıra gelen, gelmeyen her şeyinize rağmen en saf ve halis tarafından azat kabul etmez köleliğimizi kabul buyurunuz.”
Bu “köle olmak” öyle bedavadan olmayacaktı. Menderes’e her defasında mektup yazıp para istedi. Neredeyse her istediğinde de parayı temin etti. 1950-1960 arasında Menderes’in başbakanlığı döneminde Örtülü Ödenek’ten 147 bin 500 TL para aldı.
Başbakan Menderes’e 14 Haziran 1958’de yazdığı mektupta, sol kesimin iddialı yalın organlarını susturacağını iddia eden şu satırlar yer alıyordu: “Reklam ve sair ihtiyaçlarım için 10 bin lira lütfedilirse… Ayda 6 bin lire tahsis olunursa… Akis, Kim, Form gibi mecmuacıklarla bütün muhalefet matbuatını saf fikirle çürütücü, muazzam bir içtimai ve edebi (…) bir mecmua kuracağıma emin olunabilir.”
YASSIADA’DA MENDERES’E, NECİP FAZIL’A ÖDENEN PARALAR SORULDU
27 Mayıs 1960 darbesiyle Demokrat Parti iktidarına son verildikten sonra Adnan Menderes ve arkadaşları, 14 Ekim 1960’tan sonra yargılanmaya başlandı. Yargılamalar sırasında mahkeme heyeti, Adnan Menderes’e Örtülü Ödenek’ten aktarılan 147 bin 500 TL’nin hesabını soruldu. Menderes, paranın nasıl ve niçin verildiğini ayrıntılarıyla anlattı.
Menderes’in verdiği cevap durumu kurtarmaya yönelik gibiydi. Ancak mantıklı bir izah olmaktan hayli uzaktı.
ERDOĞAN’IN ‘FİKRİ İKTİDARIMIZI TESİS EDEMEDİK’ YAKINMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2016 yılında İbn Haldun Üniversitesi’ndeki konuşmasında, “Pek çok şeyi başardık ama fikrî iktidarımızı tesis edemedik!” anlamında bir yakınmada bulundu: “Biz 14 yıldır kesintisiz siyasi iktidarız. Ama hala sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var.”
Aynı konuşmanın devamında tüm okullara konulan Kur’an, Osmanlıca ve Siyer derslerini, imam hatiplere gösterilen ilgiden söz etti, ardından da, “Bununla birlikte ülkemizin ihtiyacı, milletimizin talebi, bizim hayalimiz olan nesillerin yetiştirilmesi konusunda hala pek çok eksiğimiz bulunuyor.” dedi.
ERDOĞAN’IN İSTEDİĞİ SANATÇI TİPİ
Erdoğan, önceki gün 11. Necip Fazıl Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada Necip Fazıl’ın şiir ve fikirleriyle kendisinden sonraki nesilleri de peşinden sürükleyen bir aksiyon adamı olduğunu söyledi. Necip Fazıl’ı rol model bir şair olarak tanımlayan Erdoğan, iktidarın nabzına göre şerbet veren bir sanatçı tipini örnek olarak sunuyor.
Necip Fazıl’ın menfaatçiliği ve omurgasızlığı anlaşılmadan siyasi İslamcılık anlaşılmaz. Yazımı bir zaman ikisi iyi dost olan Nazım Hikmet’in Necip Fazıl’a yazdığı mektuptan alıntılarla bitireyim: “Sevgili Necip, ismin temiz demek, necîb temiz demektir benden iyi bilirsin. Necip’i necis yapma. Sen en cihanşumül eserlerini beş parasız Paris sokaklarında dolanırken vermiş bir şairsin, cebin para para olacak diye ruhun pare pare olmasın.
….
Sevgili Necip, inandığın Allah’ın aşkına, o kudretli kalemini iktidara payanda yapacağım diye cami direğine çevirme, o kudretli kelimelerini üç kuruşa parselleme üç tanesi üç kuruş etmeyecek ciğersizlere. Sevgili Necip, elinde sur-u İsrafil var, onu borazana çevirme.”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***