NECİP F. BAHADIR | YORUM
Bir süredir Deva, Gelecek ve Saadet Partisi ‘arayış’ içindeydi. Kendi partisinin ‘beyi’ olmak yetmiyordu. ‘İktidar alternatifi’ olmanın yollarına arıyorlardı. Haksız da değillerdi. Siyaset AKP ve CHP mengenesine sıkışıp, kalmıştı. Olan da topluma oldu. AKP’den memnun olmayan seçmen CHP’yi ‘alternatif’ olarak görmüyordu.
31 Mart’ta seçmenin ‘zorunlu tercihi’ gözden kaçmadı, toplumun çaresizliği herkesin anlayacağı şekilde tescillendi. Bir de ‘yenilmez adam putunu’ yerle yeksan etti. Batmaz sanılan AKP transatlantiği buzdağına çarptı. Sulara gömülüp, tarih sahnesinden çekilip gitmesi mukadderdi.
Her şeye rağmen toplum da siyaset de çaresiz değildir. En ağır şartlarda bir çıkış ve yol bulur. AKP’ye kayıtsız şartsız teslim olmuş büyük bir kitleye rağmen bir muhalefet damarı her zaman olagelmiştir. Atatürk’e karşı bile… 1930’larda, kuruluşu ‘muvazaalı’ olsa da Ali Fethi Okyar’ın ‘Serbest Fırka’sı umudun adresine dönüşüvermiştir.
Bütün Ege’nin sel olup aktığı İzmir mitingi siyasi tarihin en önemli sayfalarından biridir. Gerek Okyar’ın gerekse Ahmet Ağaoğlu’nun anılarından okuduğum ‘O sahne…’ gözlerimin önünden gitmez. CHP ve İsmet Paşa’nın müdahalesiyle büyük kargaşa yaşanır. Jandarma 14 yaşında çocuğu öldürür. Babası çocuğunun cansız bedenini Ali Fethi Bey’in önüne bırakır ve “İşte size kurban… Dahasını da veririz. Yeter ki sen bizi kurtar…” der.
Toplum ‘kurtarıcı’ arıyor!
Her dönemin, her devrin şartları farklı… Bugün de toplum bir ‘siyasi kurtarıcı’ arıyor. AKP iktidarından, Erdoğan’ın politikalarından bunaldı. Nefes almakta zorlanıyor. Demokrasi, özgürlükler ‘tek parti döneminde’ bile bu denli kısıtlanmamış, muhalif kesimlerin ‘yaşam alanları’ daralmamıştı. Bir toplumun ‘özgürlük ve adalet’ duygusu sonsuza kadar bastırılamaz. Arayış ‘özgürlük ve adalet’ için…
Vaktiyle Kemal Kılıçdaroğlu sözü ‘sağ siyaset’ üzerinde etkili olacak isimlere ulaştı. Gelecek, Deva ve Saadet’in CHP çatısı altında değil kendi aralarında seçim işbirliği yaparak sandığa gitmelerini istiyordu. Abdullah Gül, devreye girdi, liderleri çağırıp konuştu. Hiçbirini ikna edemedi. 3 parti de diğer ikisinin kendisine katılmasından yanaydı.
Köprünün altından çok sular aktı. Ahmet Davutoğlu bir ara AKP’ye göz kırptı. Tek başına da değil, partisinin anahtarını Erdoğan’a teslim etmeye hazırdı. Fakat Davutoğlu’na kapılar kapalıydı. Milletvekilleri gelebilirdi. O ana kadar ‘siyasi egosu’ doruklarda dolaşan Davutoğlu ‘yelkenleri indirdi’. Ve süreç hız kazandı. Saadet Partisi’ndeki ‘lider değişimi’ de işleri kolaylaştırdı.
Medyada pek analizi yapılmadı fakat Saadet devrim niteliğinde değişim ve dönüşüme sahne oldu. Ak saçlılar gitti, siyah saçlılar geldi. Değişen sadece saçların rengi değil, nüansların ötesinde siyasi üslup ve içerik de gençleşti. Lideri ile birlikte teşkilat ve parti yönetiminde de esaslı dönüşüm yaşandı.
Saadet, siyasi özgül ağırlığı yüksek bir parti… Kökleri toplumun derinlerine kadar ulaşmış bir siyasi hareket. Eleştiri ve itirazlarıyla Erdoğan’ın ve AKP’nin canını en çok sıkan partilerin başında geldiğini bilmeyen yok. Nereden bakılırsa bakılsan siyasetteki varlığı ve misyonu seçimlerde aldığı oy oranıyla ölçülemez. Çok daha ötesidir.
Mahmut Arıkan, hemşerisi Abdullah Gül gibi sempatik ve tebessümü yüzünden eksik olmayan biri. Partisinin içinde de Arıkan’ı bu yönüyle Gül’e benzetenler çok. (Yanlış anlaşılmasın bunu söylerken Abdullah Gül’ü tasvip ettiğimi söylemek istemiyorum. Siyasi suç ve günahlarının ortağı olsa da kanaatimce bir Erdoğan da değil. Bu ayrı bir konu…)
3 parti arasında aylardır süren müzakereler olumlu sonuçlandı. Ve yeni bir oluşum doğdu. Adı Yeni Yol… Partinin yapısı siyasi mevzuatın elverdiği şartlar doğrultusunda şekillendi. Partiler kendini feshetmedi. Tüzel kişilikleri aynen korunuyor. Yeni Yol’a her parti belli sayıda milletvekili verdi. Meclis’teki ‘yeni grup’ bu şekilde oluştu.
Özgür Özel, ‘majestelerinin muhalefeti’!
Eğer Meclis zemini toplumun ‘adalet ve özgürlük’ arayışına cevap verecek muhalif bir ses olarak kullanılabilirse büyüme ve gelişme imkanı ve şansı çok yüksek. Anladığım kadarıyla hedef de bu. Sokağın sesi Meclis’e yansımıyor. CHP ideolojik çizgisinden kendini kurtarabilmiş değil. Özel’in çıkışları Majestelerinin muhalefetinden öte bir şey değil.
Nihayet CHP de bunun farkına vardı. Erdoğan’ın ‘Beşiktaş operasyonu’ gözleri açtı. CHP’de bir sancı başladı. Mevcut halin AKP’ye yaradığını, Özel’in politikalarının partiye çıkmaza soktuğunu anlamamak için siyasi kör olmak lazımdı. Bu sancı ne doğurur, kestirmek zor. Çünkü CHP kemikleşmiş, katılaşmış bir bünyeye bir yapıya sahip. Manevra kabiliyeti çok zayıf. ‘Beşiktaş operasyonunu’ bir çıkış olarak değerlendirebilirse, Erdoğan’ın istediği gibi at koşturduğu siyaset alanını daraltabilir. Yoksa atı alan Üsküdar’ı geçer.
Yeni Yol bir parti… Türk siyaseti böyle bir yapıyla ilk kez karşılaştı. Üç partinin genel başkanları partilerinin amblemlerini kürsüye iliştirerek grup konuşması yapacak. İlkini yaptılar bile. Normal bir durum değil elbette. Olağanüstü şartlar, olağanüstü yapılar doğuruyor. Yeni Yol’un büyüme ve iktidar alternatifi olmasının tek şartı toplumun ‘adalet ve özgürlük’ sesi olabilmek.
Ali Babacan ismi hemen ekonomiyi hatırlatıyor. Fakat sadece ekonomi yetmez. Erdoğan’ın zulüm ve baskı politikaları sebep, ekonomi ise sonuç… Zulmün gölgesinde ekonominin yeşerdiği filizlenip boy attığı nerede görülmüş? Ekonomiyi de rakamları da ekmeği de demokrasi büyütür. Özgürlüğün olmadığı yerde ne para barınır ne de beyin… Her ikisi de göç eder. Erdoğan Türkiye’sinde olduğu gibi…
İlk grup toplantısında liderlerin konuşma metinlerinden notlar çıkarmıştım. Doğrusu umut verici mesajlar… Zaten sorunun kaynağını ve çaresini tespit için siyasi uzman olmaya gerek yok. Sokaktaki vatandaş bile farkında. Sorun ‘AKP ve Erdoğan’. Çaresi ise ‘adalet ve demokrasi’. Mahmut Arıkan’ın şu iki cümlesi anlamlı; “İktidarın yanlışlarına, yanlış demekten vazgeçtiğin gün kaybettiğin gündür… Buradan aziz milletimizi, bu fahiş fiyatları koyanları, AK Parti iktidarını boykot etmeye çağırıyorum…”
Benzer cümleler Babacan ve Davutoğlu’nun konuşmasında da mevcut…
‘Yeni Yol’ bir arayışın sonucu… Başka alternatifler de çıkar. Siyasi saha ve zemin büyümeye, dal budak salmaya elverişli… Toplumsal muhalefet çok diri… Sokak, çarşı, pazar hiç bu kadar politikleşmemişti. Erdoğan ve AKP karşıtı hava ‘rüzgar topluyor’. Bu fırtınanın önünde durulmaz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***