NECİP F. BAHADIR | YORUM
Ülke salı sabahına ‘felaket haberiyle’ uyandı. Otelde yangın çıkmış 10 kişi hayatını kaybetmişti. 10 rakamı küçük mü? “Yok, sayı çok daha fazla, durum çok daha vahim.” haberleri geldi. AKP yönetimi facianın büyüklüğünden haberdardı. O gün Ankara il kongresi vardı. Parti katılımlar olacak, Erdoğan, Kürşat Zorlu’ya rozet takacaktı. Devlet durdu, kongre beklendi. Gerçek rakamlar açıklanmadı.
‘Yas’ ertelendi. Neden? Partinin kongresi için. Erdoğan kısa bir konuşma yaptı, Zorlu AKP’ye geçti. Ardından peş peşe açıklamalar… Bakanlar kameraların karşısında… İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ölü sayısını ‘66’ olarak duyurdu. Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ‘suçluların telaşı içinde’ Bolu Belediyesi’ne kesti faturayı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 6 savcının görevlendirildiğini söyledi. Sonra rakam daha da büyüdü, ‘79’ oldu. Ve ‘78’ olarak kesinleşti.
Süreç yönetimi ‘felaket’… Yangın kadar can acıtıcı. Taksit taksit duyurulan rakamlar… Kongre sonrasına ertelenen açıklamalar… Morgların yetersizliğinden dolayı, üzerlerinde tavuk reklamlarıyla otelin önüne çekilen ‘soğuk hava depolu’ TIR’lar. O görüntüyü perdelemeyi düşünecek bir Allah’ın kulu da mı çıkmaz? Oysa Türkiye AKP’nin devr-i iktidarında bir ‘felaketler ülkesine’ dönüştü. Facialar birbirine kovaladı.
Soma’dan, tren kazalarına, depremlerden yangınlara kadar… Hepsinde aynı acemilik ve amatörlük. ‘Hazırlık’ sıfır. Dağınık, savruk bir ‘süreç yönetimi’… Devletin eli ayağına dolaşır mı? Bu kadar facia yaşamış bir ülke ‘hazırlıksız’ yakalanır mı? Ne yapacağının şaşkınlığını yaşar mı? İsyan etmemek elde değil. Onlarca insan kimi dumandan zehirlendi, kimi alevlerin arasında diri diri yandı.
Kim bilir hayatını yitiren 78 kişinin ardında ne dramlar, ne acılar saklı. Ancak bir kısmından haberdarız. Bir gazeteci ailesiyle birlikte yok oldu. Bir genç kız çaresizlik içinde babasını aradı, “Ne yapayım?” diye. 10 dakika konuştular. Baba kıyamadı kızına, “Hayır, atlama kızım…” dedi. Bahtsız kızının kaderine terk edileceğini nerden bilsin? Belli ki şehrin hemen yanı başında, itfaiyenin yetişeceğini düşündü.
Vicdansızlık tarihe geçti!
Otel yangını bakanların kamuoyuna açıklama yapmak için ‘parti kongresini’ beklediği bir facia olarak tarihe geçti. Bu nasıl bir vicdandır? Ortada yanan insanlar ve cenazeler varken, ‘parti kongresi’ hesapları yapmak, yapabilmek… Bu ‘utanmazlık ve kara leke’ AKP’nin alnına yazıldı, boynuna asıldı. Lafa gelince mangalda kül kalmaz, icraate gelince her şey kül olur.
‘Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu / Gelir de Adli İlahı Ömer’den sorar onu…’ şiirini okumak kolay. Mesele bunu politikaya dönüştürebilmek ve hayat felsefesi yapabilmek.
Erdoğan’ın artık o şiiri okuyacak yüzü yok. Kurtlarla ittifak yaptı çünkü. Bırakın koyun sürülerini talan etmesini kuzuların arasına bile daldı. 15 yaşına bulmamış ‘kuzucuklar’ mahkeme salonlarında hakimlerin “Kur’an da öğreniyor muydunuz?” gibi can acıtıcı soruların muhatabı oluyor. ‘Zamanı da gelecek elbet, kurt kuzunun döktüğü gözyaşlarının bedelini ödeyecek’. Kimin günahı ve suçu yanına kar kalmış ki…
Karlarla kaplı dağların zirvesindeki otel yangını söndü. Kimlik tespitleri yapıldı. Cenaze namazları kılındı. Şimdi ‘hesap vakti’… Bu ülkede yıllar yılı ‘Suçlu ayağa kalk…’ diye çok yazıldı, çığlıklar atıldı, feryatlar, fidanlar yükseldi. ‘Suçlu benim ayağa kalkıyorum…’ diyen bir kişiye rastlanmadı. Bir örneği yok. Hesabı hep niye ‘ikinci, üçüncü derecede sorumlular…’ verir. Nerede yetkililer, nerede yöneticiler?
Suçluyu başka yerde arama!
‘Yetkili’ var ama ‘sorumlu’ yok. Yetkisinin sınırında dolaşanlara tahammül gösteremeyenler ‘sorumluluğu üstlenmeye’ gelince köşe bucak kaçıyor. ‘Yetki’ kullanmak beraberinde ‘hesap vermeyi’ de gerektirir. Evrensel değerler, etik ve ahlak ölçülerinin yanına bir de ‘Kenar-ı Dicle’ kriterinin yürürlükte olduğunu düşünün. ‘Haydi suçlu kalk ayağa…’ Ne sağa sola bakıyorsun. Niçin suçluyu başka yerde arıyorsun?
Ekranlarda her konuşmacının başında bir parti şapkası… İktidar cenahı CHP’li Belediye’yi suçlu ilan etmekle meşgul… Yalan yanlış bilgi ve belgelerle. Niyet iyi olsa ‘hata’ bağışlanabilir. ‘AKperest’ yorumcular gerçeği bilmiyorlar mı? Kimin suçlu olduğunun farkında değiller mi? Birinci yetki ve sorumluluk hangi bakanlıkta olduğundan haberdar değiller mi? Gözaltına alınan sadece Bolu Belediyesi’nden birkaç kişi… Ya merkezi yönetim, iktidar sahipleri… ‘Denetim ve kontrolü’ adam gibi yapmayan veya yapamayan. Görevini ihmal edenler?
Aynı facia bir başka ülkede olsaydı, Japonya veya Avrupa’nın herhangi bir bölgesinde… Ne olurdu? Kaç kişi istifa ederdi? Bakan koltuğunu koruyabilir miydi? Hükümet hiçbir şey olmamış gibi ayakta durabilir miydi? Toplum içine sindirebilir miydi? Yanan yandığıyla, ölen öldüğüyle kalır mıydı? Sözde batı ahlaksız, doğru ise erdemli…
A. Camus, “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın…” demiş. Ama az demiş, eksik söylemiş. “… insanların nasıl öldüğüne ve ölümler karşısında yaşananlara, verilen tepkilere bakın!” demeliydi.
Yine ‘paçayı’ kurtaracaklar!
Yine farklı olmayacak, yüreği dağlanmış acılı ailelerin feryatlarına, kamuoyunda vicdanını yitirmemiş birkaç kişinin isyan çığlıkları karışacak, sonra da unutulup gidecek. Muhtemelen de başka gündemlerin kurbanı olacak. Gerçek sorumlular da, yetkililer de ‘paçayı kurtaracak.’ Soma’da, Zonguldak’ta koca bölgeyi alt üstü eden depremlerde, onlarca kişinin hayatına mal olan tren kazalarında olduğu gibi…
Tabii mesele gelip yine ‘halka’ dayanıyor. Halkın tepkisizliğine, hesap sormak bilinci ve şuurundan yoksunluğuna, olup biteni kabullenmesine, ‘yanlış bir kader anlayışına’… Taa Los Angales’taki yangına laf yetiştirirken burnunun dibindekini görememesine, ki işi oraya itfaiye yollamaya kadar vardıran cübbeli cübbesiz adamlar çıktı. Bolu faciasında ise ‘sus pus’… Süt dökmüş kedi gibi.
İlle da halk… Seçim zamanında ‘yanlıştaki’ ısrarına, her defasında ‘hatasını’ tekrarlamasına… “Nasılsanız öyle yönetilirsiniz…” Tencereye göre kapak, başka ne denebilir ki… ‘Elim kırılsaydı, kolum kopsaydı da…’ cümlesinin kurulduğu, kurulabildiği başka ülke var mı acaba? Eğer bu dua tutacak olsa Türkiye ‘kolsuz insanlar’ ülkesine dönerdi. Erdemli yönetimlerin erdemli toplumların üzerinde yükselir. Yozlaşmış, çürümüş iktidar ise…
Halden memnun olmayan, canların diri diri yanmasına isyan eden, büyük facia karşısında parti kongresini önceleyen siyasetleri batasıcalara öfke duyan, ‘akıl ve vicdanını yitirmemişler’ olarak tarih ve kaderden rol çalıp, sözümüzle birlikte sesimizi de yükseltelim;
“Suçlu ayağa kalk… Hey kurtlanmış oturan kitle! Sen de kalk…”
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***