Fotoğraf: Fırat Turgut/Evrense
İstanbul’da kanser tedavi imkanlarının sınırlı olması, kanser hastaları ve yakınları için büyük çileye dönüştü. En yaygın ve ölümcül sağlık sorunlarından biri olan kanserden mustarip vatandaşlar tedavi olamıyor. İstanbul’un Avrupa yakasında yer alan, 3 milyondan fazla nüfusa sahip Silivri, Çatalca, Büyükçekmece, Beylikdüzü, Esenyurt, Avcılar ve Küçükçekmece ilçelerinde kamuya ait onkoloji merkezi bulunmuyor. Anadolu Yakası’nda ise Beykoz, Maltepe, Tuzla, Sultanbeyli, Çekmeköy, Ataşehir’de de onkoloji yok. Bu durum, kanser hastalarını özel hastanelerin yüksek maliyetli tedavi süreçlerine mahkum ediyor.
Dün Sağlık Bakanlığı bütçesi TBMM Genel Kuruluna geldi. Uzun süredir erişilebilir, nitelikli kamu hastaneleri yerine şehir hastanelerine kaynak akıtmayı tercih eden iktidarın sağlık politikası bütçeye de yansıdı. Son zamanlarda özel hastane çetesi ile yenidoğan bebeklerin ölümü gündem olurken diyalize bağlı böbrek hastalarının özel hastanelerde benzer bir durumla karşılaştığı ortaya çıktı. Bütçede 104 milyar 601 milyon ile aslan payı şehir hastanelerine giderken yurttaşlar devlet hastanelerinde sağlık hizmetlerine erişemiyor. Yenidoğan bebekler, böbrek hastaları, kanser hastaları ve binlerce vatandaş özel hastanelere mecbur kalıyor.
HASTALARDAN EK ÜCRET TALEP EDİLİYOR
Kanser tedavisinde SGK kapsamındaki hastalar kağıt üzerinde ücretsiz şekilde tedaviye ulaşabilse de pratikte özellikle özel hastanelerde muayene, yol, tahlil ve diğer hizmetler adı altında ek ücretler talep ediliyor. Yeşil kartlı hastalar ise özel hastanelerde aldıkları tüm kanser tedavi hizmetleri için ücret ödemek zorunda.
Evrensel’den Eylem Nazlıer’in haberine göre, hastaların dönemsel olarak hastanede yatılı kalması gerektiğinde ise özel hastaneler, günlük 10 bin ila 25 bin TL arasında değişen miktarlar talep ediyor. Kanser tedavisinde 30 güne kadar süren radyoterapi ya da kemoterapi ücreti gerektiğinde hastalar ya bu yüksek ücretleri ödüyor ya da saatlerce yol çekerek devlet hastanelerine gidiyor. Bu ulaşım zorluğu özellikle ağrı gibi yan etkilerle mücadele eden hastalar için son derece zorlayıcı.
“HASTANEYE GİTMEK İŞKENCEYE DÖNÜYOR”
Bu koşullarda tedavi görmeye çalışan hastalardan biri de Fatma. 14 yıl önce meme kanseri teşhisi konduğunda henüz 36 yaşındaydı. İkinci evredeyken kansere yakalandığını öğrenen Fatma, “Erken teşhis edildiği için şanslıyım” diyor. Bugün kanseri son evreye kadar ilerledi. Tuzla’da yaşayan iki çocuk annesi Fatma, Kartal’da bulunan Lütfi Kırdar Şehir Hastanesinde tedavi görmeye devam ediyor.
14 yıl önce ilk teşhis konulduğunda sağlık hizmetlerine daha kolay ulaştığını ifade eden Fatma, hasta sayısının arttığını ancak hastane altyapılarının aynı kaldığını gözlemiyor. Bir kanser hastasının en az yarım saatlik doktor randevularına ihtiyaç duyduğunu söyleyen Fatma, doktorlar bunu sağlamaya çalışsa da sıra beklemenin ağır hastalar için işkenceye döndüğünü anlatıyor.
Fatma, kullandığı ilaçların yan etkileriyle tek başına mücadele ettiğini anlatıyor. Özellikle kemoterapi sürecinde kullanılan “akıllı ilaçların” ağır etkileri, Fatma’yı hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıpratıyor: “Sürekli mide bulantısı, halsizlik… Bazen yemek yiyemeyecek kadar kötüleşiyorum. Ama bunlarla nasıl baş edeceğimi bana kimse söylemiyor.”
Yan etkiler şiddetlendiğinde hastaneye başvurduğunu anlatan Fatma, “Devlet hastanesinde tedavi görüyorum, onkologuma ulaşmam mümkün değil. Acile gidiyoruz, onlar da benim hikayemi bilmiyor. Bazen sadece ağrı kesici verip eve gönderiyorlar” diyor.
“TAKSİYE EN AZ 2 BİN TL HARCIYORUZ”
Bir diğer mesele ise ilaçlara ulaşımın zorluğu. Kanser tedavisi için önerilen bazı ilaçlar ancak yurt dışından temin edilebiliyor. Hastalar mahkemeye başvurarak ilacın gelmesini umuyor.
Kanser tedavisi özellikle şehir merkezinde oturmayan aileler için devasa bir ekonomik yük. Fatma yan etkileri şiddetlendiğinde toplu taşıma kullanamadıklarını anlatıyor. Ayda iki kere taksiyle hastaneye gidip gelmenin 2 bin TL’ye mal olduğunu söyleyen Fatma, özel hastaneye gitmek zorunda kaldıklarında masrafların iyice arttığını söylüyor: “Gribe yakalandım, devlet hastanesinde sıra beklememek için özel hastaneye gittik, 8 bin TL ödedik.”
Tedavinin önemli bir bölümünü oluşturan beslenme de benzer masraflar ortaya çıkarıyor. Fatma, “Organik ürünlere, özel besinlere erişmek imkansız. Vatandaşın tükettiğini tüketiyoruz” diyor.
“EN AZ İKİ SAAT YOL GİDİYORUZ”
Evrensel’e konuşan bir hasta yakını ise 76 yaşındaki babasının radyoterapiye yönlendirildiğini anlattı. İstanbul’daki onkoloji hizmetlerinin yetersizliğinden bahseden hasta yakını, çevredeki devlet hastanelerinde radyoterapi tedavisi olmaması nedeniyle özel bir hastaneye başvurmak zorunda kaldığını anlatıyor. Arabası olmayınca ulaşım zorluğu yaşayan hasta yakını, tahlil ve tetkikler için sürekli ek ödeme yapmak zorunda kaldıklarını aktarıyor. Babasının emekli olması nedeniyle masrafları karşılamakta zorlandıklarını anlatarak “Devlet hastanelerinde bu imkan varken neden yakınımızda sunulmuyor?” diye soruyor.
Dördüncü evre kanser tanısı konulan bir başka hastanın yakını ise en yakın onkoloji birimine ulaşmak için iki saatten fazla yol katettiklerini ifade ediyor. Tüm bu yükün hem hastalar hem de hasta yakınları için maddi ve manevi bir yük oluşturduğunu anlatan hasta yakını, İstanbul’un çeşitli bölgelerinde onkoloji merkezlerinin yaygınlaştırılmasını talep ediyor.
PARA YOKSA TEDAVİ DE YOK
Onkoloji Uzmanı Dr. Halis Yerlikaya, kanserin en fazla ölüme yol açan hastalık haline geldiğini ifade etti. Hastaların tedaviye erişimde ciddi sorunlar yaşadığını anlatan Yerlikaya, “Cepten ödemeler çok fazla. Öğretim üyesi adına ücret ödenmediğinde ameliyat olamıyorsunuz. Bu ciddi bir sorun” dedi. Kanser gibi ölümcül bir hastalığın yükünün hastaların sırtına bırakıldığını söyleyen Yerlikaya, bunun özellikle yoksul hastalar için büyük bir engel oluşturduğunu vurguladı.
Kamu hastanelerindeki yoğunluk nedeniyle tedavi hizmetinin niteliksizleştiğini belirten Yerlikaya, “Onkoloji uzmanlarının azlığı ve doktorların yüzlerce hasta bakmak zorunda kalması, hizmeti aksatıyor. Bu durum hastaları özel hastanelere yönlendiriyor ve bu eşitsizliği derinleştiriyor” dedi.
Yerlikaya ilaçlara erişimde yaşanan sorunlara da dikkat çekti. İlaç zammı beklentisiyle piyasada ilaçların bulunamadığını ifade eden Yerlikaya ‘sabit kur uygulaması’ nedeniyle bazı ilaçların yurt dışından getirilmediğini anlattı. En önemli sorunun bazı etkin ilaçların geri ödeme kapsamında olmaması olduğunu vurgulayan Yerlikaya, bu nedenle bazı hastaların bu ilaçlara ulaşamadığına dikkat çekti.
KANSER TARAMALARI DA ERİŞİLEBİLİR DEĞİL
Kanser taramalarına katılım oranının düşük olduğunu belirten Yerlikaya, aile sağlığı merkezleri (ASM) ve kanser erken teşhis, tarama ve eğitim merkezleri (KETEM) aracılığıyla yapılan taramalara katılımın düşük olduğunu ve bölgeler arasında eşitsizlikler olduğunu söyledi. Kürt illerinde de ana dilinde sağlık hizmetinin sağlanmaması ile kanserin genellikle ileri evrelerde teşhis edildiğini belirtti.
Her 8 kadından birinin meme kanserine yakalandığını hatırlatan Yerlikaya, erken teşhisin tedavi sürecindeki önemine vurgu yaptı: “40 yaş üstü kadınların iki yılda bir mamografi çektirmesi gerekiyor. Erken teşhis, kanseri kemoterapiye gerek kalmadan ameliyatla tedavi etme şansı sunar. Ancak tarama programlarının etkin kullanılamaması bu fırsatı ortadan kaldırıyor. ‘Kanserden değil, geç kalmaktan kork’ sloganı burada büyük önem taşıyor.”
SAĞLIK ÖZEL SEKTÖRE DEVREDİLDİ
İstanbul Tabip Odası Başkanı Osman Küçükosmanoğlu, onkoloji tedavisi maliyetinin hastalar üzerinde ciddi bir yük oluşturduğunu vurguladı. Bu durumun sağlık hizmetlerine erişimdeki adaletsizliği derinleştirdiğini belirten Küçükosmanoğlu, devlet hastanelerinde yeterli onkoloji hizmeti bulunmamasının özel sektöre bağımlılığı artırdığını ifade etti. İstanbul’da onkoloji hizmetlerinin iyileştirilmesi ve kamu hastanelerinin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Küçükosmanoğlu, hastaların tedaviye erişimini kolaylaştırmak için onkoloji kliniklerinin açılması gerektiğinin altını çizdi.
“SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN ÜZERİNDE DE YÜK”
SES Bakırköy Şube Eş Başkanı Fikret Bulut onkoloji kliniği yetersizliğinin sağlık emekçileri için de yük oluşturduğunu anlatarak “Mevcut onkoloji kliniklerinde görev yapan asistan hekimlerin yeterli eğitim alamaması tedavi süreçlerinin niteliğini olumsuz etkiliyor. Bu kliniklerde hekim tüm bu sorunlar nedeniyle özel hastanelerde çalışmayı ya da Avrupa’ya gitmeyi seçiyor” dedi. Özel hastanelerde sunulan onkoloji hizmetlerinin maliyetlerinin birçok hasta için tedaviyi imkansız hale getirdiğine dikkat çeken Bulut, “Bu durum, sosyal adaletsizliği de beraberinde getiriyor” dedi.
“ONKOLOJİ ULAŞILABİLİR HALE GETİRİLSİN”
Hastaların, hasta yakınlarının ve sağlık emekçilerinin talepleri şöyle:
-Tüm ilçelerde de onkoloji kliniği bulunmalı,
-Asistan hekimlere daha iyi eğitim imkanları sunularak, onkoloji alanında uzmanlaşmış bir kadro oluşturulmalı,
-Mevcut hastanelere nitelikli onkoloji kliniği açılarak sağlık emekçilerine emeğinin karşılığı verilmeli. Nitelikli bir sağlık hizmetinin şartları sağlanmalı,
-Özel hastanelerdeki sağlık hizmetleri ve tedavi ücretleri denetlenmeli ve belirli bir üst sınır getirilmeli.
KANSERDEN ÖLEN SAYISI YÜKSELDİ
Türkiye’de 2020’de yeni tanı alan kanser vakası sayısı 233 bin 834 ve kansere bağlı ölüm sayısı 126 bin oldu. Bu veriler, 2018’de açıklanan 210 bin 537 yeni vaka ve 116 bin 710 kanser nedenli ölüme kıyasla önemli bir artışı gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve GLOBOCAN tarafından açıklanan 2022 verileri de bu yükselişi doğruluyor. 2022’de Türkiye’de 240 bin 13 kişi kanser tanısı alırken 129 bin 672 kişi kanser nedeniyle hayatını kaybetti. En fazla görülen kanser türleri ise akciğer, meme ve kolorektal kanserleri.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***