NECİP F. BAHADIR | YORUM
İmralı heyeti döndü, Öcalan’ın mesajlarını kamuoyuna duyurdu. Sonrası garip bir sessizlik… Erdoğan ağzını açmadı. Bahçeli konuşmak için acele etmedi, ‘yeni yıl’ mesajını bekledi. MHP lideri görüşmeyi ve Öcalan’ın mektubunu ‘hayırlı bir başlangıcın ivmesi’ diye niteledi; “Sırayı sözden, eyleme geçiş almalı…”
Öcalan’ın muhatabı kim? Tek başına Bahçeli değil herhalde! MHP ne yapabilir ki… Sadece ittifak ortağı. İktidarın doğal parçası değil. Gayri resmî ortağı.
AKP başından beri olayı ‘ağırdan alma’ yanlısı… Bahçeli’nin, Ekim’in ilk günü Meclis açılırken DEM’li yöneticilerin elini sıkmasıyla başlayan süreci, AKP veya Erdoğan bir adım geriden izledi. Ortağının, “Öcalan gelsin, DEM grubunda konuşsun…” önerisini sahiplenmedi, çekimser kaldı.
Fakat, Bahçeli pes etmedi, her defasında elini yükseltti; “Öcalan gelemiyorsa, DEM İmralı’ya gitsin…” dedi. Somut bir teklifti. AKP duymazdan, görmezden gelemezdi. Erdoğan çok düşündü. Ne getireceğini ne götüreceğini, önünü arkasını hesap etti. Sonunda “Tamam…” dedi ama takvim için acele etmedi. Olayın biraz soğumasını mı istedi acaba?
Görüşme gününü belirlemek için Adalet Bakanlığı çalışmalar yaparken Suriye’de devrim niteliğinde değişimler yaşandı. 60 yıllık BAAS rejimi 10 günde çöktü. Esed Moskova’ya kaçmak zorunda kaldı. Yıldırım hızıyla ilerleyen HTŞ, Şam’da yönetimi devraldı. Bölgede dengeler alt üst oldu.
Adalet Bakanlığı bütçe görüşmelerinin ardından, 2024’ün çıkmasına sayılı günler kala İmralı’nın kapılarını DEM’e açtı. Heyet, 10 yıl önceki açılımda yer alan Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder’den oluştu. Önder espriyle karışık, “Bize yine hapishane yolu görünüyor.” dese de geri durmadı. Görüşme yaklaşık 3 saat sürdü. Öcalan ve heyet yalnız değildi. Masada devleti temsilen 2 kişi daha yer aldı.
Madem ‘gücü’ var; neden ‘silah bırakın’ çağrısı yapmadı?
Önder ve Buldan, Öcalan’ın mesajlarını pazar günü yazılı metinle kamuoyuna özet şeklinde duyurdu. Mesajlarda büyük sürpriz yok. Öcalan’ın öne çıkan sözü; “Ben hazırım…” Türkiye’ye teslim edildiği gün de aynı sözü söylemişti. ‘Gücü olduğunu’ da ekledi tabii. Madem hazır ve ‘kudreti’ de var; öyleyse PKK’ya neden, ‘Silahları bırakın!’ çağrısı yapmadı? Bahçeli’nin beklediği buydu.
İşte olayın en kritik noktası burası… Daha sürecin adı konmuş değil? Yeni bir süreçten söz edip edemeyeceğimiz bile belirsiz. Ankara’da elini gösteren sadece Bahçeli… AKP ve Erdoğan’ın ‘gönülsüzlüğü’ her açıklamasına yansıyor. Destek yalnızca ortağı Bahçeli’nin sözünü havada bırakmamaktan ibaret. AKP cenahında heyecan yok, çerçeve yok, somut adım yok… Medyası için aynı şeyi söylenemez.
Bu aşamada eğer sürece bir ad koymak gerekirse ‘Bahçeli’nin Öcalan açılımı…’ demek en doğrusu. Baştan sona onun söz ve somut adımlarıyla ilerleyen bir süreçten söz ediyoruz. Bir hükümet veya devlet projesine dönüşecekse zamanı geldi. Düğmeye Bahçeli bastı ama mesele onu aşan boyuta tırmandı. Bahçeli yapacağını yaptı, bayrağı Erdoğan devralmak durumunda…
Öcalan’ın mesajlarında Meclis, demokrasi, Suriye, kardeşlik gibi kavramların yanısıra ‘Erdoğan ve Bahçeli’ isimleri özellikle zikredilmesi boşuna değil. Herkesin gözü Erdoğan’da. Öcalan’ın mektubundan sonra Erdoğan, 2024’ü değerlendirdi, yeni yıl mesajı yayınladı, Suriye’den Ukrayna’ya kadar her konuda görüşlerini açıkladı fakat özel olarak ‘meseleye’ değinmedi.
En azından kamuoyuna bir cümle söyleyemez miydi? ‘Ben de hazırım…’ gibi manşetlik bir açıklama için henüz erken sayılabilir. Olumlu ya da olumsuz bir şeyler söylemesi gerekmez mi? İmralı’nın mesajlarını duymazdan mı geldi yoksa kapalı kapılar arkasında olgunlaşmasını mı bekliyor?
Demir yumruğu kime gösteriyor?
Acaba -şeytanın avukatlığını yapmak istemem ama- “… Gerektiğinde devletimizin kadife eldiven içindeki demir yumruğunu devreye almaktan çekinmeyeceğiz.” cümlesi bir cevap olabilir mi? Öcalan’ın ‘Ben hazırım’ mesajına ‘Demir yumruk’ mu gösterdi? Eğer öyleyse bir süreçten söz etmek beyhude.
Kadife eldivenin içinde de olsa ‘demir yumrukla’ ne müzakere olur ne barış. Yumrukla el sıkışılır mı? Tokalaşmak için önce yumruğun çözülmesi lazım.
Bir ‘demir yumruktan’ söz edeceksek bu sadece Öcalan’a değil… Dolaylı olarak Bahçeli’ye de olmaz mı? MHP lideri bu meydan okumayı görmezden gelir mi?
Heyetin İmralı’ya ‘elinin boş gittiğini’ Öcalan’ın açıklamalarından kolaylıkla çıkarmak mümkün. Öyle iddia edildiği gibi arka planda pişen bir şey olmamış. Yoksa Öcalan, “Ben hazırım!” demek yerine, “Tamam örgüte çağrı yapıyorum!” derdi. Öncesinde bir müzakere ve ilerleme olmadığı çok açık. Bu olmayacağı anlamına gelmez elbette. Önde ‘demir yumruk’ arkada ‘tokalaşma’ olamaz mı? Mümkün ama zayıf ihtimal.
Henüz yolun başındayız. DEM heyeti, partilerle görüşme yapacak. Belki Meclis Başkanı’ndan randevu isteyecek. Ama yine de iş AKP’de düğümleniyor. Evet, Meclis zemin olabilir fakat süreci projeye dönüştürecek ve yürütecek hükümet ve devletten başka kim olabilir? 31 Mart bozgunu yaşayan Erdoğan’ın da bütün hesapları seçim üzerine…
Yeniden aday olabilmek ve seçilmekten başka planı yok.
Açılım sürecinin risk ve tehlikeleri de bünyesinde barındırdığını dikkate alındığında buradan Erdoğan’a bir ‘seçim rantı’ zor çıkar. Umutlu olmak için sebep var, umutsuz olmak için de…
Soru şu; Öcalan’ın ‘demokrasi’ sözüne karşılık iktidarını baskı ve korkuyla ayakta tutabilen Erdoğan demokratik adımlar atabilir mi? Selahattin Demirtaş’ı dışarı çıkarabilir mi? Çok zor değil mi? Süreç de çok zor…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***