Sektördeki on beş yılın ardından 2009’da çektiği ve büyük sükse yapan “Yeraltı Peygamberi” (Un prophète) ile küresel bir seyirci kitlesine kavuştuktan sonra, “Pas ve Kemik” (De rouille et d’os, 2012) ve Altın Palmiye kazandığı “Dheepan” filmleriyle Avrupa sinemasının en önemli yönetmenleri arasına adını yazdırmıştı Fransız yönetmen Jacques Audiard. Ardından “Sisters Biraderler” (2018) ile Amerika kıtasına gidip ilk İngilizce filmini çekti ve geçer not aldı. Yeniden ülkesine dönüp “Paris, 13. Bölge” (Paris, 13th District, 2021) ile boy göstermişti. Audiard bir kez daha okyanusu geçip Amerika kıtasına dönüyor ama az daha güneye, Meksika’ya.
Bu yıl Cannes Film Festivali’nde gösterildiğinden bu yana hem övülüp hem de yerden yere vurulan “Emilia Pérez”. Festivalde Zoe Saldana, Karla Sofía Gascón, Selena Gomez ve Adriana Paz’dan mürekkep kadın oyuncularına ödül kazandıran yapımı tek bir kelimeyle tarif edecek olsam, “Fil” kullanışlı olurdu. İki anlamda da. İlk anlamında, filin züccaciye dükkanına girişi gibi türler arasında, temalar arasında oynayıp duruyor yönetmen. Hem estetik olarak savruluşları, hem tematik olarak aniden döndüğü virajlarla ‘tutarlı bir çizgi’ tutturduğunu söylemek zor. Filmin konusu müzikal dokunuşlara uygun mu emin değilim öncelikle. Burayı açmadan önce müzikal ile aramın iyi olmadığını not düşerek devam edeyim. Filmin dramatik akışında müzikalin devreye girdiği anlarda beni dışarı attığını belirtmeden geçmeyeyim. Bu tercihten murat her ne ise bana ve benimle birlikte aynı seyir deneyimini yaşayanlara geçmedi tam olarak.
Öte yandan filmin estetik tonunun tutarlılığı da bir sorun kanımca. Sarı ve gri tonlu bir Netflix ‘uyuşturucu karteli dizisi’ gibi başlayıp, pastel renklerde bezeli bir Almodovar evrenine, oradan Tarantino’nun seveceği bir suç anlatısına ve finalde de özellikle arabalı kaçış sahnesiyle unutmaya çalıştığımız ‘Sin City’ dünyasına doğru yol alan bu görsel dünya birçok yerde hikaye ile bağın kopmasına neden oluyor. Ki tam yerine gelmişken, asıl sorunun hikayede olduğunu söylemeliyiz belki de.
Meksika’nın en büyük uyuşturucu kartelinin başındaki zalim bir insanın, hem kimliğini gizlemek hem de yıllardır bastırdığı yönelimine göre yeni bir hayat kurmak için cinsiyet değiştirme ameliyatı olmaya karar vermesi değil ama sorun. Ameliyatla geçen bu zorlu süreçlerin ardından, bir gün önüne düşen bir kayıp ilanıyla, Meksika’da uyuşturucu çeteleri tarafından kaybedilen insanları bulmaya kendini vakfedecek bir ‘tatlı hala’ya dönüşmesine ikna olmak çok zor. Geçmişinde bu tür cinayetlerin emrini vermiş gaddar birisinin bir anda iyilik meleğine dönüşmesin cinsiyet değişimi dışında bir izahı da yok hikayenin bu halinde. “Teşbih de hata olmaz” sözüne sığınarak söylersek; bu durum Yeşil’in bir anda ortaya çıkıp 1990’lardaki gözaltında kayıplar için vakıf kurup çalışma yapması kadar uzak ve anlamsız ihtimal!
Fransız yazar Boris Razon’un “Ecoute” romanındaki bir karaktermiş “Emilia Pérez”. Jacques Audiard bu karakterden bir hikaye çıkarabileceğini düşünmüş. Roman nasıldır bilmiyorum ama yönetmenin mevzuya bakışı çok fazla Avrupalı. Meseleyi toplumsal, kültürel, ekonomik ve politik bağlarından azade kılıp sadece iyilik-kötülük, kadınlık- erkeklik gibi tek başına açıklamaya yetmeyecek kalıpların içine sokunca sahicilik hissi de yakalanamıyor. Tam da bu yüzden, bu hissin olamayacağını bildiği için iyice uçlara savrulmayı tercih etmiş belki de Jacques Audiard.
Gelelim, filmin bir ‘fil’ olması meselesinin ikinci ayağına. Bilinen fırkadır. Altı körü bir filin yanına getirirler ve dokunarak tarif etmelerini isterler. Her biri filin farklı bir organına dokunarak farklı tarifler yapar. “Emilia Pérez” karşısında hem eleştirmenlerin hem de seyircilerin durumu da biraz bu. Herkesin tuttuğu yerden tanımlayabileceği bir film var karşımızda. Emilia Pérez” bugün itibariyle MUBI Türkiye’de gösterimde. Cumartesi gününden itibaren de sinema salonlarında sizleri bekliyor. İzleyip kendi tarifinizi yapmanız en sağlıklısı.
Cannes’da kapanışa doğru: Büyük ödül rekabeti ‘Anora’ ve ‘Emilia Perez’ arasında
Cannes’da alkış rekorunu ‘Emilia Perez’ kırdı
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***