ERSAN KIRLI | BRÜKSEL TR724
Belçika merkezli insan hakları derneği Solidarity with OTHERS, VUB’de (Vrije Universiteit Brussel) İnsan Hakları Forumu düzenledi. Foruma konuşmacı olarak katılan siyasi parti Ecolo’nun eşbaşkanı Samuel Cogolati, Çin’deki Uygur soykırımı ve Gazze’de yaşananlara ilişkin TR724’e demeç verdi.
Ecolo’nun eşbaşkanı Samuel Cogolati, Belçika’da Uygur soykırımının tanınması için verdiği mücadeleden dolayı ailesi ile beraber Çin’in yaptırım listesine alınmıştı. Cogolati, Solidarity with OTHERS düzenlediği forumun ‘BM’nin insan hakları ihlallerinin önlenmesindeki rolü’ başlıklı ilk panelinde Uygur soykırımı, Çin’in Uygur politikaları ve yurtdışındaki eleştirilere karşı tavrı ile ilgili konuştu.
Cogolati, Belçika parlamentosundan geçen ve diğer birçok ülke için de örnek teşkil eden Uygur tasarısına atıfta bulunarak, “Vatandaşlar olarak gücümüz var. İnsan hakları ihlallerini durdurmak için BM mekanizmalarına ek olarak ulusal parlamentolarımızda daha fazla adım atabiliriz.” dedi.
Ecolo eşbaşkanı Cogolati, Uygur ve Gazze’de yaşananlar ile ilgili olarak da TR724’ün sorularını cevapladı. Cogolati, Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerine de değinerek insani hukukun evrenselliğine dikkat çekti:
-Sayın Samuel Cogolati, biraz önce sadece sizin değil ailenizin de Uygur halkına yönelik soykırım konusunda eylemleriniz ve eleştirileriniz nedeniyle Çin’in yaptırım listesinde olduğunuzu öğrendim. Siz, Belçika’da Uygur soykırımının tanınmasına katkıda bulundunuz ve diğer ülkelere de eyleme geçmeleri için ilham verdiniz. Ayrıca Çinlilerin siber saldırılarına da hedefindeydiniz. Çin’in Uygur toplumuna karşı uyguladığı soykırım ve sizin gibi soykırımı eleştirenlere karşı tutumu hakkında ne söylemek istersiniz?
-Biliyorsunuz, 1948 Soykırımın Bastırılması ve Soykırımın Önlenmesi Sözleşmesi kabul edildiğinde İkinci Dünya Savaşı sırasında Holokost’tan Shoah’tan sonra bir daha asla bir daha asla dedik. Ve son on yılda gördüğümüz şey aslında tarihin tekerrürü. Büyük insani acıların ve masum insanlara yönelik kabul edilemez, şiddetin tekerrürüdür. Örneğin Srebrenitsa’da, Ruanda’da durum böyleydi ama şimdi Çin’deki Uygur halkı ya da örneğin Gazze’deki Filistin halkı için de durum böyle.
Bir siyasetçi olarak, siyasi bir temsilci olarak Avrupa Birliği’nin üye ülkelerinde bu zulümleri önlemek ve bu kabul edilemez şiddeti durdurmak için sorumluluk almamız gerektiğine inanıyorum.
-Siz Belçikalı bir siyasetçisiniz. Takip ettiğim kadarıyla Belçika Gazze’deki masum insanların haklarını savunan ve aynı zamanda Netanyahu ve İsrail’in politikalarını sert bir şekilde eleştiren ülkelerden biri. Şu anda Gazze’de başka bir soykırım yaşanıyor. Birçok insan yaşananları soykırımı olarak tanımlıyor. Peki şu anda Gazze’de yaşanan vahşet hakkında ne söylemek istersiniz?
-Söylemek istediğim şey sadece bir siyasi bir açıklama değil, aslında hukuki bir gözlem. Biz, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurulmasının büyük destekçisiydik ve şimdi UCM’yi ciddiye almalıyız.
UCM, Gazze’deki savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan sorumlu olan İsrail Başbakanı Netanyahu hakkında tutuklama emri çıkarttı. Ve bir kez daha Avrupa’nın da uluslararası adaleti ciddiye alma ve masum insanlara yönelik şiddeti durdurmak için uluslararası normları uygulama sorumluluğu olduğuna inanıyorum. Nihayetinde biz insanlıktan bahsediyoruz. İnsan onuruna saygıdan ve çatışmanın bir parçası olmayan çocukların, kadınların ve erkeklerin masum hayatlarından bahsediyoruz.
-Ve son soru. Sunum sırasında Haşim Tekineş, Türkiye’deki insan hakları ihlallerinden bahsetti. UCM kararlarından bahsettiniz ama aynı zamanda biliyorsunuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları var ve Türkiye bu mahkeme kararlarını uygulamamayı tercih ediyor. Peki genel olarak Türkiye’deki demokratik gerileme, hak ihlalleri ve artan otoriterlik hakkında ne söylemek istersiniz?
-Söylemek istediğim şey yine basitçe hukukun evrenselliğine ilişkin bir mesaj. Uluslararası hukuk yeknesak bir şekilde uygulanmalıdır; ister Türkiye’den, ister İsrail’den, ister Belçika’dan, kendi ülkemden, ister örneğin yurtdışından gelen göçmenlere ev sahipliği yapma şeklimizden, ister Çin’den bahsediyor olun, söz konusu ülke ya da hükümet ne olursa olsun, uluslararası hukuku ve uluslararası insan hakları normlarını çok tutarlı bir şekilde uygulamalısınız.
Bu bizim için bir tutarlılık ve aynı zamanda uluslararası sorumluluk yükümlülüğüdür. Dolayısıyla bu normları uygularken çok katı olmalıyız. Ve tabii ki uluslararası insan hakları hukuku Türk hükümeti için de geçerlidir. Teşekkür ederim.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***