NECİP F. BAHADIR | YORUM
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan süreci bile doğru dürüst yönetemedi. Önce perşembe ve cumaya randevu verdi. Daha bu sözü havada kaybolup gitmeden akşam saatlerinde Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nu apar topar toplantıya çağırdı. Belli ki emir büyük yerden gelmişti. Rütbesi bakandı ama ‘emir demiri keserdi’.
Kırmızı çizgiyi ‘29 bin 500’ olarak belirleyen en büyük işçi sendikası TÜRK-İŞ davete icabet etmedi. Buna rağmen komisyon ışık hızıyla toplandı. Bakan kameraların karşısına geçti, gülücükler eşliğinde ‘asgari ücret’ rakamını açıkladı; 22 bin 104 lira… Kuruşu da var ama önemsiz. Liranın hükmü kalmadı, kuruşu kim takar. Kuruş sadece kağıt üzerinde mevcut. Erdoğan’a da ‘Hayırlı olsun!’ demek düştü. Sanki rakamı kendisi belirlememiş gibi… İşçinin, emekçinin değil patronun sesine kulak verdi. Üstüne de, “Çalışanı enflasyona ezdirmedik!” diyebildi. Gerçeklik duygusunu yitiren bir siyasetçiden ne beklenir ki…
Avrupa ülkelerinde ‘asgari ücret’ küçük bir kesimin ücreti… Yüzde 3 ile 7 arasında değişiyor. Türkiye’de ise herkesin… Doğrudan çalışanların yüzde 57’si maaşlarını ‘en alt düzeyden’ alıyor. Geri kalanı da o civarda. ‘22 bin’ rakamına ‘ortalama ücret’ diye bakmak yanlış olmaz. Eğer çıta biraz daha yukarı çıkarılsaydı, belki rakamı ‘30 bin’ diye yuvarlamak mümkün olabilirdi.
Zam oranı yüzde 30… Az mı? Değil aslında. Ekonomi eğer sağlıklı işliyorsa tabii. Krizden krize sürükleniyorsa rakamlar da anlamını yitirir. AKP Türkiye’sinde olduğu gibi! Yüzde 30 zammın yetersiz kaldığı bir ekonomik düzene kim ‘sağlıklı’ diyebilir. Hayat pahalılığı ve enflasyon çok daha yüksek. Çalışanların hayatında yüzde 30’luk zammın iyileştirici hiçbir etkisi yok.
Memnun olan yok!
‘22 bin’ rakamı duyulur duyulmaz ‘kızılca kıyamet’ koptu. Sokaktaki vatandaş ve muhalefet bir yana, AKP içinden bile tepkiler, itirazlar yükseldi. AKP medyasının bile içine sinmedi. Ekranlarda “Ters köşe olduk:” diye şaşkınlıklarını gizleyemeyenler çıktı. Şu cümle duyuldu; “AKP’nin yelkenlerini şişiren Suriye rüzgarı ters yüz oldu…”
Yani Suriye’nin getirdiğini asgari ücret götürdü.
Şam’dan esen rüzgarın AKP’nin işine yaramadığı kanaatinde olduğumu biliyorsunuz. Eğer yelkenleriniz sağlam, rotanız doğru, istikametiniz isabetli, pusulanız bozuk değilse rüzgarlar işinize yarayabilir. AKP Titanic’inde ne yelken kaldı, ne istikamet… Ne yönden eserse essin, rüzgarın bir kıymeti olur mu? ‘Kıble seyyar, istikamet bozuk’ olduktan sonra rüzgar ne yapsın ki?
Vicdanını yitiren bir toplumun cüzdanıyla ilgili endişelerini yazmaktan keyif almıyorum ama manzara-i umumiyi de dilimin döndüğünce anlatmak zorundayım. Keşke Erdoğan ve AKP iktidarının zulüm politikaları toplumun vicdanına dokunabilseydi. Yakınları ve komşuları haksız ve hukuksuz yere alınıp götürülürken vicdanın sesi yükselebilseydi. Anadolu’nun yüreğinden, en azından bir yanık ‘ahhh’ çığlığı duyulabilseydi.
Toplum, ‘dilsiz şeytana’ dönüştü!
Bağrından ‘Habibi Neccarları’ çıkarmış toprakların çocukları mazlum ve masumların feryatlarının ayyuka çıktığı dönemde iktidar sahiplerine “Durun, ne yapıyorsunuz?” diyemedi maalesef. Koca toplum haksızlıklar karşısında çıldırtıcı bir sessizliğe gömüldü ve ‘dilsiz şeytana’ dönüştü. Atalarının bazısı boşuna ‘Sana dokunmayan yılan bin yaşasın’ dememiş. O yılan geldi, günün sonunda ‘cüzdana’ da dokunuverdi.
Heryer feryat figan… Ortalık, “Yandım Allah!” sesinden geçilmiyor. Çarşı pazar yangın yeri. ‘Soğan ekmekçilerin’ gözü ne Reis’i görüyor gayri, ne de partisini… 22 bin 104 lira bir sonuç aslında. Bağıra bağıra gelen bir son. Yaygın ve beylik tabirle, ‘Erdoğan sebep, 22 bin sonuç…’ Keyfi, tek adamın, gerçeklikten kopuk politikalarının başka türlü netice vermesi mümkün müydü? Ne bekleniyordu ki… Rakamlar emir dinler miydi, dolara söz geçer miydi?
Yoksa tek adamlı, otoriter ve dikta ile yönetilen ülkelerin ekonomileri süper olurdu. Fakat gerçekler tam tersi; en sorunlu ve krizli ekonomiler, demokrasinin en az olduğu ülke ve bölgelerde hüküm sürüyor bugün. Anadolu’nun hacı amcaları, Reis’lerinin ‘rakamlara hükmedebileceğini’ sandı. Ekonominin kendi doğası ve kuralları olduğunu unuttu.
O kuralların dışına çıkarsan bedelini de ödersin… Şu an Türkiye’nin ödediği gibi. Hayır, Saray’da bir kısıtlama yok, bedel ödeyen fakirdir, yoksuldur.
Yetkiyi verdiniz; sonucuna katlanacaksınız!
Nurettin Nebati’nin ‘ışıldayan gözlerine’ vurulursan olacağı budur. Bir mümini olarak Erdoğan’ın, “Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz.” sözüne inanır, koşa koşa sandığa gidersen sonucuna da katlanırsın…
Bugün, ağlamak, sızlanmak yok. Yüzleşme zamanı… Ey halkım, hak ettin bunu. O verdiğin yetki sonunda geldi cüzdanına da göz dikti. ‘Ah elim kırılsaydı, kolum kopsaydı’ pişmanlıkları bir işe yaramaz.
Faiz ‘nass’dı. ‘Sana bana ne oluyordu!’ Bakanların, başkanların biri gitti, biri geldi, Türkiye, Avrupa ve dünyanın en yüksek faiz veren ülkesi oldu. Anadolu toprakları AKP kadar ‘faizci’ bir iktidar görmedi. Erbakan mezarında ters döndü. Mezarından kalkıp bir baksa, ülkeyi faize boğan öğrencilerine kim bilir neler derdi? Hele oğlunun son seçimde faizcilere desteğini görseydi? Merkez Bankası uzun aradan sonra faizi yüzde 50’den 47.50’ye çekti. Avrupa’nın rekoru, yine Türkiye’de. Önemli olan yukarısının değil, ekonomi dinamiklerinin kararı.
Yıllık enflasyon oranı TÜİK’in tartışmalı verilerine göre bile yıl sonunda yüzde 45 bekleniyor. Enflasyonun yüzde 45 olduğu bir ülkede asgari ücretliye verilen zam oranı yüzde 30. Ekonomiyi bu rakamlardan daha iyi özetleyecek başka tablo olabilir mi?
Hani Erdoğan’a verilen yetkiyle ülke uçuşa geçecekti? Ne oldu, uçtu mu? Yukarıya doğru değil, aşağıya doğru uçtu ülke! Hala sürekli umut, sürekli iyimser sözler… “En kötü geride kaldı!” diyor… “Düzlüğe çıktık!” diyor… Yıllardır verilen sözlerden hangisi gerçekleşti? 2024, 2023’ten daha mı iyi oldu? Ki Erdoğan’ın ‘2025’in 2024’ten daha iyi olacağı’ sözü inandırıcılığını yitirmesin.
Topyekün bir çürüme!
Bir iktidar her alanda mı çöker Allah aşkına? Yasakları yasaklayacaktı güya, ülkeyi koca hapishaneye çevirdi. Yasaksız yer ve yasaksız gün yok neredeyse. Yolsuzlukla mücadele edecekti. Moğollardan bu yana Anadolu böyle talan görmedi. Yolsuzluk kelimesi çok hafif kalır. Sadece maddi değerler değil manevi değerler bile talan edildi.
Yoksulluktan eser kalmayacaktı. Savaşlarda bile Anadolu bu kadar çaresiz ve yoksul değildi. Asgari ücret, kira bedelinin altında. Daha ötesi var mı? Ev kirasını dahi karşılayamayanın insanca yaşamından söz edilebilir mi?
Ahh halkım! Sen vicdanının sesine kulak verecektin… 14 yaşındaki kız çocukların ‘terörist’ diye tutuklanırken susmayacaktın. O zaman cüzdanından yükselen sesin bir anlamı olurdu.
Cüzdanın vicdanı yendiği bir toplumun iki yakasının bir araya geldiği nerede görülmüş?
Asgari ücret zammına, azami feryadın sebebi bizzat Erdoğan. O da senin eserin! Yetkiyi verdin, şimdi yüzleş gerçeklerinle… Bu işin sonunu düşünecektin. Ağlamak, sızlamak boşuna bugün…
Bak ataların ne diyor; kendi düşen ağlamaz.
Vicdanının sesine kulak verecektin…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***