Suzan DEMİR
2024’ü bitirirken ardımızda bıraktığımız yılda dizi dünyasında neler izlediğimize dair bir panaroma yapmaya çalışacağım bu hafta. Ama listeden ziyade hem öne çıkanları hem de biraz kendi sevdiklerimi önceleyeceğim.
Bu yıl sadece yeni yapımlar yoktu, yeni sezonlar için beklenen diziler de vardı. Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri ikinci sezon da bunlardan biriydi. Hollywood grevinin de etkisiyle dizi beklenenden geç başladı. Peki bu kadar beklemeye değdi mi? Örneğin Amazon Prime izleyici sayılarını açıkladı, hatta bu rakamlar hayli yüksekti de fakat birçok kişiyi tatmin etmedi bu reytingler. Sezon da kimilerine göre tatmin edici değildi. İlk sezon kimin kim olduğunu çözmeye çalıştığımız dizide bu sezon daha çok yüzüklerin yapım aşamasına odaklandı dizi. Ama özellikle kitap hayranları açısından zayıf yönleri vardı. Bu zayıflık tanımı savaş sahnesine yapıldı daha çok. Ben bu tarz dizilerin savaşa giden kısmında kurulan stratejiye daha çok yer vermesi gerektiğini düşünenlerdenim. Örneğin House of the Dragon için de bunu söyleyebilirim. O yüzden bu itirazlara pek katılamıyorum. Görkemli destanları izlemek istiyoruz ama ayrıntıları görmeye tahammül yok. Tabii bu her ayrıntının iyi olduğu manasına gelmiyor.
Bu yıl hayranlar açısından hayal krıklığı olan bir başka yapım da House of the Dragon’du. Game of Thrones belki de stratejik arka planı kurmada çok başarılı olduğu için House of the Dragon’a tanınan kredi az. Bu yıl ikinci sezonunu izlediğimiz dizi daha çok başlangıç savaşının hazılıklarıyla geçti. Eleştiriler ise dört sezon olarak tasarlanan dizinin bu hazırlık aşamasını uzatması. İlk sezonu benim açımdan da zayıf olan diziyi ikinci sezonda itirazların aksine strateji kurmada başarılı buldum.
Bu yıl The Bear ise üçüncü sezonuyla ekrana geldi. Her yıl ödülleri süpürse de bence bu son sezonda yeni bir şey yapmaktan ziyade kendi açtığı yoldan ilerledi dizi. Karakterlerin geçmişi ile bugününü izledik ve yeni açılan yaralarını tabii…
Bu yıl ilk kez yayınlanan ve Emmy ödüllerini de silip süpüren bir diğer yapım Shōgun’du.Tarihi bir Japon dizisi olan Shogun, her ne kadar bir beyaz adam tarafından yazılsa da (kitap uyarlaması) bakış açısını dışarıdan değil, içeriden kuran yapısıyla bence bu senenin en iyi yapımlarından biriydi. Japonca yapılan dizi hem oyunculukları hem de kurduğu atmosfer ile hikayenin çıtasını bir hayli yükseltti.
Zamanlama sıralamasıyla gitmediğim için bu yılın, yakın zamanda bu köşede de ele aldığım bir diğer iyi yapımı, Yüzyıllık Yalnızlık dizisiydi. Gabriel García Márquez’in sinemaya bile uyarlanmasını istemediği kitabının Netflix dizisi yapılıp bu kadar beğenileceğini duysak inanmazdık. Bana kalırsa Yüzyıllık Yalnızlık dizisinin Shogun ile benzer bir yönü sadece senenin iyilerinden olması değil. Márquez’in oğullarının uyarlamaya, oyuncuların tamamen Kolombiyalı olması şartıyla evet demeleri de sayılabilir. Bu tamamen teyit edilmiş bir bilgi mi emin değilim ama benzeri bir haber Shogun için de yazılmıştı. Dizinin ağırlıklı Japonca olması da uyarlama şartlarındandı. Bu da “beyaz” bakışı öteleyen ve hikayenin orjinalliğini koruyan önemli bir etken bana kalırsa.
Bu yılın bir başka iyi ilk yapımı da The Penguin oldu. Gotham atmosferini sevenler için dizi son dönemin çıtayı yükselten yapımlarından. Sadece Oz Cobb rolündeki Colin Farrell’ın makyajı ve iyi oyunculuğu değil aynı zamanda “Hangman” olarak anılan Sofia Falcone rolündeki Cristin Milioti’nin de parladığı bir dizi oldu. Benim açımdan Tony Soprano ile de benzeşen çok yanı olduğu için The Sopranos’lara da göz kırpması ya da daha çok biz hayranların benzetmesiyle farklı bir yere de oturdu dizi.
Bonus olarak Marvel’in tek sezonluk tasarladığı ama devamının da gelebilme ihtimali yüksek olan dizisi Agahta All Along’dan da söz etmek lazım. Wanda Vision’un kötü cadısı Agahta’yı anlatan dizi Kathryn Hahn’ın oyunculuğu ile öne çıkıyor.
Yerli yapımlardan da bahsetmek istiyorum ama TV’de sadece Kızıl Goncalar ve Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar’ı takip ettiğim için sınırlı bir yorum olacak. Kızıl Goncalar’ın bu yıl Da Vinci şifresine dönen bir tarzda, derin devlet anlatmaya başladığını söyleyebiliriz. Hatta tarikatı bile artık neredeyse “ama onlar da iyi insanlar” kıvamına getirdi. “Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar” ise şu an TV’de el yükselten bir yapım gibi duruyor fakat dizi talihsiz bir yangınla bir süre ara vereceğini açıkladı. Platformlarda ise yarısında Serenay Sarıkaya’nın başrol oynadığı diziler izledik. Yerli yapım olarak platformlarda yeni sezonuyla Ayak İşleri ve belirli kalıpları kıran Meryem Uzerli’nin başrolde oynadığı Ru dizisi sayılabilir senenin göze çarpanları olarak.
Elbette 2024’te izlediğimiz daha çok dizi vardı. Ama liste yapmayı sevmeyen biri olarak en azından 2024’e genel bir bakış atmaya çalıştım. Herkese iyi yıllar…
Suzan Demir kimdir?
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okudu. Hayat TV, ardından Evrensel Gazetesi’nde çalışmaya başladı. Taraf Gazetesi kültür sanat servisinde muhabir ve editör olarak çalıştı. Arka Pencere (www.arkapencere.com) online dergide haftalık sinema eleştirileri kaleme aldı.
Ayrıca BİR+BİR Express dergisinde (hem online hem matbu dergide) www.sabirfikir.com ve Kritik 24 (K24) sitelerinde de haber ve yazıları yayınlandı. Yeni E Dergisi’nde kültür, sanat ve sinema röportajları yapıyor. Hala Avrupa’da çeşitli ajanslara politika, ekonomi ve kültür sanat dalında haberler üretiyor. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) ve SİYAD üyesi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***