İSTANBUL – Donald Trump’ın ilk döneminde Türkiye-ABD arasında büyük krizler patlak verirken, yeni dönemin nasıl şekilleneceği merak konusu.
ABD, 5 Kasım’da yeni başkanını seçti. Gerçekleşen seçimleri Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Donald Trump kazandı. ABD’nin 47’inci başkanı olarak seçilen Trump, ikinci kez başkanlık koltuğuna oturdu. Trump’ın yeniden başkan olmasıyla birlikte büyük bir savaşın yaşandığı Ortadoğu ve Türkiye’ye yönelik izleyeceği politikalar, merak edilen konuların başında geliyor. Bu kapsamda Trump’ın 2017 ve 2021 yılları arasında ilk başkanlık döneminde Türkiye ile ABD ilişkilerinde yaşanan sorunlardan bazılarını derledik.
S-400 KRİZİ
ABD Türkiye ile ilk ciddi krizini 2017’de yaşadı. Bu krizin merkezinde ise NATO üyesi olan Türkiye’nin, batının tehdit sıralamasında üst sıralarda gördüğü Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi satın alması yer aldı. ABD, S-400’lerin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) sistemleriyle uyumsuz olduğunu ve Rus yapımı bu sistemlerin ABD’nin F-35 savaş uçakları gibi hassas teknolojiler için güvenlik riski oluşturduğunu savundu. Trump yönetimi, S-400 alımı nedeniyle Türkiye’yi F-35 programından çıkarma tehdidinde bulundu ve sonrasında Türkiye 17 Temmuz 2019’da programdan çıkardı. Trump, ayrıca Hasımlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) kapsamında Türkiye’ye yaptırımlar uyguladı. Türkiye’ye dönük yapılan yaptırımlarda ülkenin ekonomisi ve sanayisinde ciddi krizlere neden oldu. Bu kriz Trump başkanlığında ABD-Türkiye ilişkilerinde hem askeri hem de diplomatik düzeyde büyük gerilim yaratan ve sonraki dönemde ikili ilişkilere damgasını vuran ilk ciddi kriz olarak kayıtlara geçti.
RAHİP BRUNSON KRİZİ
Rahip Andrew Brunson krizi ise 2016’da darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturmalar çerçevesinde oldu. Brunson hakkında “casusluk” ve “örgütlere yardım” iddiasıyla dava açıldı. “FETÖ” ile bağlantılı olduğu iddia edilen Brunson, Ekim 2016’da tutuklandı. ABD, Brunson’ın tutuklanmasını sert bir dille eleştirdi. Trump yönetimi, Brunson’ın serbest bırakılmasını talep ederek, tutuklanmasının haksız olduğunu savundu. Trump, Brunson’ı “iyi bir Hristiyan” ve “Amerikalı vatansever” şeklinde nitelendirerek serbest bırakılması için AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmeler yaptı. 2018 yılında ABD, Türkiye’ye Brunson’ın serbest bırakılması için çeşitli diplomatik baskılar uyguladı. Türkiye ise Brunson’ın yargı sürecinin devam ettiğini belirterek, serbest bırakılma taleplerine karşı çıktı. Bu süreçte Türkiye’nin bazı talepleri gündeme geldi. Erdoğan, doğrudan bir “takas” önerisi yaparak ABD’de tutuklu bulunan iş insanı Reza Zarrab veya Fethullah Gülen karşılığında Brunson’ın serbest bırakılabileceğini öne sürdü. Ancak ABD bu talepleri kabul etmedi.
BRUNSON SERBEST BIRAKILDI
Rahip Brunson, 12 Ekim 2018’de yurt dışı çıkış yasağı adli tedbiri konulmadan, tahliye edildi. Mahkeme, Brunson’ın belirli suçlardan ceza almasına karar verse de cezası infaz süresince yatılan hapis süresi göz önünde bulundurularak tahliye edildi. Brunson, serbest bırakılmasının ardından ABD’ye döndü ve Trump tarafından Beyaz Saray’da ağırlandı. Trump, Brunson’ın dönüşünü bir diplomatik başarı olarak sundu. Brunson krizi, ABD-Türkiye ilişkilerinde hem ekonomik hem de siyasi anlamda önemli bir dönüm noktası oldu. Trump yönetimi, ekonomik yaptırımlar ve diplomatik baskı yoluyla istediği sonucu elde etti. O dönem Türkiye’ye uygulanan yaptırımlar günümüzde de etkisini göstermeye devam etti.
KUZEY VE DOĞU SURİYE POLİTİKASI
Trump’ın Kuzey ve Doğu Suriye’de önceki yönetiminden devraldığı politika Türkiye tarafından sürekli tehdit olarak algılandı. Ancak Trump yönetimi Suriye Demokratik Güçleri’ni (QSD) DAİŞ’e karşı mücadele eden yerel bir güç olarak gördü. 20 Ocak 2018’de Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye’nin Efrîn kentine dönük bir operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyon 18 Mart 2018’de sona erdi. 59 gün süren saldırı sonucunda Efrîn Türkiye’nin güdümündeki paramiliter güçlerin eline geçti. Saldırının bilançosu ağır oldu. Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine göre, 100 bine yakın kişinin yerleşim yerlerini terk etmek zorunda kaldığı açıklandı. Trump’ın Efrîn’e dönük saldırılara ilişkin doğrudan destek veya karşıt açıklamaları olmadı. ABD Dışişleri Bakanlığı ise Türkiye’nin saldırılarına ilişkin taraflar arasında “itidal” çağrısında bulunurken, bölgede “gerilimin düşürülmesi” yönünde açıklamalarda bulundu. Efrîn’ye yönelik saldırıda ABD’nin ortada duran pozisyonu, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye saldırı düzenlemesi konusunda cesaretlendirdi.
9 EKİM SALDIRILARI
Türkiye ikinci saldırısını 9 Ekim 2019’da Serêkanîye, Gire Spî bölgelerine düzenledi. Saldırı, 9 gün sürdü, 19 Ekim’de saldırılar sona erdi. Saldırılarda, Türkiye’nin kimyasal silah kullandığına dair veriler, sivil insanların katledilmesi dünya kamuoyunda ciddi tepki ve hükümetler üzerinde baskıya neden oldu. İlk başlarda Türkiye’nin bölgeye saldırması için onay veren bir pozisyonda olan Trump yönetimi, ABD kamuoyunda yükselen baskı, Trump yönetimini Türkiye konusunda tavır almaya zorladı. Saldırının yaşandığı dönemde, gelen baskılara daha fazla göğüs geremeyen Trump AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup gönderdi. Trump, Erdoğan’a gönderdiği mektupta, “Eğer bu işi doğru ve insani bir şekilde yaparsanız tarih de sizi iyi yazar. Eğer iyi şeyler olmazsa, sizi sonsuza dek hep bir şeytan olarak görürler. Sert adamı oynama. Aptallık etme! Seni sonra arayacağım” ifadelerine yer verdi.
‘ERMENİ SOYKIRIMI’ TARTIŞMASI
Türkiye’nin inkar ettiği “Ermeni soykırımı” da Türkiye ile ABD arasında diplomatik sorunlara neden oldu. 2019 yılında ABD Temsilciler Meclisi ve Senato, 1915’te yaşanan Ermeni soykırımını “soykırım” olarak tanıyan iki ayrı karar tasarısını kabul etti. ABD Meclis’inde kabul edilen kararı Türkiye, “tarihi gerçekleri çarpıtma” olarak nitelendirdi. Trump yönetimi, Kongre’nin kararını resmi olarak tanımadı ve yaşananları “soykırım” olarak nitelendirmezken, “Büyük Felaket” ifadesini kullandı. Trump dönemi boyunca ABD başkanlığı düzeyinde “soykırım” ifadesi kullanılmasa da kongrenin bu konudaki kararları Türkiye-ABD ilişkilerinde soğuk bir dönem başlattı. Bu dönemde yaşanan kriz daha sonra Joe Biden yönetiminin başa gelmesiyle devam etti. Joe Biden, 24 Nisan 2021’de “soykırım” ifadesini kullanarak Trump yönetiminden farklı bir politika izledi.
Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail-Filistin, Hizbullah çatışması gibi yeni gelişmelerin yaşandığı Ortadoğu’da ABD-Türkiye ilişkileri Trump’ın yeni döneminde nasıl bir seyir izleyeceği merak edilen konuların başında yer alıyor.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***