İşi gücü kelimelerle oynaşmak olanların yazmaya değilse de okumaya şiirle başlamasını elzem bulurum, yanı sıra “ben şiirden anlamam” diyenleri, “şiir mi ıyy yapanları” da kendi edebiyat anlayışlarıyla baş başa bırakıp yoluma devam ederim. Bu hafta, yazdığı şiirlerden yola çıkarak bir şair olarak dünyasını merak ettiğim Oğulcan Kütük’ü köşemde ağırlamak istedim. O ilk kitabı Ecza Kışı (Yasakmeyve Yayınevi) ile takip ettiğim şairlerden. Siz de internetteki antolojiler ya da kendi yayınladığı paylaşımlardan değil de kitaplarından takip etmek isterseniz iki şahane kitabı daha var: Oğlan Çıkmazı (İthaki Yayınları) Dimdik Bakma Rehberi (Everest Yayınları) Şiir söz konusu olduğunda kelimelerin tasarruflu kullanılması kuralına uyarak, sözü daha fazla uzatmıyor ve onu dinliyorum.
– Şairlere soru sormak saçma gelir hep bana, yine de senin şiirin her eve girsin, girdiği her evde herkesi müesses nizama karşı kapının önüne koysun ve kimseyi avutmasın istiyorum; bir de şiiri terk edip yan yollara (düz yazı vs) sapmandan çok korkuyorum. Yersiz bir endişe mi?
Merhaba. Pala Hayriye’nin yazarının sorularını yanıtlamak harika, önce onu söyleyeyim. Sonra, evet. Yersiz bir endişe sanırım. Ben şiirden başka bir şey yazacağımı sanmıyorum. Roman hele hiç. Bugün bir dergi istediği için Arkadaş Z. Özger’e bir mektup yazdım, o kadar. Böyle düz yazılar yazıyorsam da şairanelikten olabildiğince uzak durmaya çalışıyorum. Ama şiiri terk etmem. Büyük konuşmaktan imtina ediyorum normalde fakat konuşacaksam da bunun için konuşabilirim. Şiiri asla terk etmem. Daha küçücük bir çocukken elimden tuttu şiir.
– Şairlere dize açıklatmak, onu niye yazdın, bunu yazarken ne düşündün minvalindeki yokuşa süren sorulardan kaçınarak… Memleket yanarken (ne zaman söndü ki ateşi) doğmamış birinin bu kadar içerden kıvılcım saçmasında nasıl bir hayat bilgisi gizli? Şiirlerin birkaç darbe döneminden geçmiş kadar politik çünkü.
Özellikle politik olmak için değilse de ben etime sürten şeyleri yazıyorum hep. Korkunç bir yerde yaşıyoruz hissine kapılıyorum sürekli, ki öyle. Kaldı ki zaten Türkiye’de politize olmamak mümkün değil mâlum. Şimdilerde iyiden iyiye içimden geçiyor her şey. Büyüdüm, kız kardeşim gözlerimin önünde büyüdü. Benim, bizim politik olmaktan başka şansımız zaten yok sanırım.
‘Dimdik Bakma’ eyleminin içinde diklenmeyi barındıran, isyana kadar gidebilecek, mayalanmaya bırakılmış keskin bir tavır var bence. Oysa şiirlerini okuyunca ve dizelerinin rehberliğine dalınca, ithafını da aklımızda tutarak bir kayıp korkusuyla karşılaşıyoruz. O korkuya (baba kaybından başlayarak) gözünü kırpmadan bakabilir mi insan ya da şöyle sorayım ‘bizi öldürmeyen acılar güçlendirir’ gibi bir diklik var mı bu ismi koymanda?
Tam da öyle bir diklik bahsettiğim aslında. Yani ürktüğü bir tarafı olsa da yine de gözlerini hiç ayırmadan bakmak. İsim için epey zorlandım. Bu kitaba adını veren şiir, bir hesaplaşma olarak başladı ama tam hesaplaşamadan bitti. Sonunda bir cenaze merasimi var çünkü şiirin. Çocukluk, çocuk olma hâli, ergenlik, çocukluktan ayrılış, bunların hikayeleri, bu hikayeleri destekleyebilecek her türlü parametre, yani ev ve eve dair her madde, benim şiirimde parmak izim gibi oldu. Şiirime bu yüzden sirayet ediyor. Nerrative biraz evet. Benim üç kitabımın arasında en kişisel kitabım oldu Dimdik Bakma Rehberi. Bana benzedi, benim üstüme başıma benzedi.
FİGEN ŞAKACI – 1971 İstanbul doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. 1989 yılında gazeteciliğe başladı, çeşitli gazete ve dergilerde muhabirlik, köşe yazarlığı yaptı. Televizyona dizi senaryoları yazdı. İş Bankası Kültür Yayınları’ndan Her Doğum Bir Mucizedir ve Mizah Zekânın Zekâtıdır adlı iki nehir söyleşi kitabı yayımlandı. Üçleme olarak tasarladığı roman serisinin ilk kitabı Bitirgen 2011’de (ilk baskısı Everest Yayınları’ndan), ikincisi Pala Hayriye 2013’te yayımlandı. Üçleme- yi Hayriye Hanım’ı Kim Çaldı? (2017, İletişim Yayınları) kitabıyla tamamladı. Pala Hayriye kitabındaki “Pişti” hikayesinden uyarladığı “Topuklu Terlik Süt Yapar” tiyatro oyunu Aysa Prodüksiyon tarafından 2017’de, Şogen Film tarafından 2019’da sahnelendi ve aynı isimle kitaplaştırıldı (Mitos Boyut Yayınları). Kesekli Tarla (2020, öykü) ve HınçAhınç (2024, roman) adlı kitapları İletişim Yayınları tarafından yayımlandı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***