BÜLENT KORUCU | YORUM
Recep Tayyip Erdoğan, ülkeye çağ atlatacak lider imajı oluşturduğu günlerde en çok yararlandığı şey, etrafına topladığı insanların görece kalitesiydi. Milli Görüş geleneğinin yetiştirdiği iyi isimleri yanına almakla kalmadı, kadroyu Ertuğrul Günay gibi saygın kişilerle takviye etti. Hasan Cemal’e söylediği ve Milliyet’te manşet olan “Milli Görüş gömleğini çıkardık” cümlesi de siyasi ve ideolojik saplantılarımızı bıraktık mesajıydı. Bu sayede destekçi tabanını çok az siyasetçiye nasip olacak biçimde genişletti. Bunu yakın tarihte 70’li yıllarda Bülent Ecevit ve ilk döneminde Turgut Özal başarabilmişti.
Demokrasiyi araçsallaştırıp gideceği durağı bekleyen Erdoğan, o durakta demokrasi gömleğini çıkarmakla kalmadı, kadrolarda da tasfiyeye girişti. İdeolojik paydaşları arasında ‘özgül ağırlığı’ olanları etkisiz hale getirirken başka kamplardan gelenleri doğrudan biçti. Erdoğan, bütün uyduların sadece ve sadece onun etrafında dönmesini şart koşuyor.
Şahsi yörüngesi olan veya başka gezegenin çekim alanından çıkmayan varsa tercihe zorluyor. Kendine ait donanım ve duruşu bulunan ve başkaca siyasi, fikri ya da dini hareketle bağı olanı tasfiye ediyor. Bırakın sorgulamayı, düşünmeden harekete geçecek robotlarla çalışmak tek önceliği.
Yeni dönemin tipik ve sembolik isimlerinin başında Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin geliyor. Uğruna kanun değiştirilen ve paraşütle makama indirilenlerden biri ve hikayesi yeni Türkiye’nin özeti gibi. Sadece onu anlatarak yakın siyasi tarihi özetleyebiliriz.
Erdoğan, 17-25 büyük yolsuzluk skandalından sonra nasıl İçişlerini Efkan Ala’ya teslim ettiyse Milli Eğitim’in anahtarını da Tekin’e verdi. 5 yıl boyunca müsteşar olarak kaldı, bakanlar değişse de o koltuğu korudu. Yeni rejimin ikamesi için baskı unsuru olarak adliye ve polis gücü gerekli ancak doktrine edilmiş nesil yetiştirilmedikten sonra uzun ömürlü olması imkansız.
Okulların rejim aparatına dönüştürülmesi planının en yılmaz uygulayıcısı, 5 yılın ardından biraz soluklanmak hem de ödüllendirilmek üzere bakıma alındı. 45 gün gibi kısa sürede önce profesör ardından da rektör yapıldı. Yalnızca profesörlük prosedürünün dahi aylarca sürmesi gerekirdi oysa. Rektör yapılması ise tam hukuk skandalı, zira 3 yıllık profesörlük şartı var.
Normal şartlarda kanunla yapılması gereken işlemler Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi denen ucubeyle çözüldüğü için, önce şart kaldırıldı. Sonra Tekin rektör olarak yine tek imzayla atandı. Benzer uygulamayı Berat Albayrak bakanken onun arkadaşı Nuri Aydın için yapmışlar bir kaç günlüğüne kuralı değiştirip Cerrahpaşa Üniversitesi rektör koltuğuna oturtmuşlardı.
Hacı Bayram Üniversitesi rektörlüğünde dinlenip güç tazeledikten sonra Tekin yeniden Milli Eğitim’de. Misyonu, öldürücü darbeyi vurmak ve sistemi oturtmak; buna gücü yetmezse geri dönülmez şekilde bozmak. Tekin ve benzerleri hedefe kilitlenmiş güdümlü füze gibidir. CHP ve Özgür Özel’İn pelteleşmiş muhalefetiyle engellenmesi mümkün değil. Laiklik merkezli karşıtlık da elini güçlendiriyor.
Rejimin ‘fetvacıbaşı’ Hayrettin Karaman dün Yeni Şafak’ta dini hayatın zayıflaması ve ahlaki erozyonla ilgili eleştirilere cevap verirken, “İktidar, T.C.’nin okullarına Kur’an-ı Kerim, Peygamberinizin Hayatı ve İslâm Bilgisi dersleri koyuyor.” diye yazdı. Okullar yerine T.C.’nin okulları ifadesini seçmesi rastgele değil. Tribünlere, ‘Erdoğan üzerine düşeni yapıyor ama siz de iş yok’ diyor açıkça.
Bu arada öğretmen atamalarında adil olunacağı beklentisine girenleri de anlamıyorum. Erdoğan söz verdi demeyin lütfen, bugüne kadar hangi sözünü tuttu ki… İşgal ettiği bütün koltuklara paraşütle inmiş bir kifayetsizin bakanlığı döneminde liyakatı esas alan atama bekleyenler daha çok hayal kırıklığı yaşar. Eğitim, teslim edecekleri son kalelerden biridir, emin olun.
Nitelikli ve donanımlı bir nesil yetiştirmek istemiyorlar zaten. Sebahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Bülent Arı, “Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor, ben her zaman cahil halka güvendim.” demişti, unuttunuz mu? Hedefleri ‘okumuş cahil’ ve kindar bir nesil. Sistemle ne kadar çok oynar ve bozarlarsa amaca o kadar yaklaşıyorlar. O yüzden hem öğretmenler hem öğrenciler sistem yorgunu.
2013’te dershaneleri bitirsin diye iş başına getirilen Yusuf Tekin okulları bitirdi; içi boş binalarda gün dolduruyor çocuklar. Erdoğan ‘hokus pokusla’ profesör ve rektör yaptığı gibi bir kararnameyle ona ordinaryüs ünvanı verse yeridir.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***