MERSİN – Esenyurt Belediyesi Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanma gerekçeleri arasında düzenlenen konserlerin yer almasına tepki gösteren sanatçılar, bu uygulamalara karşı cesaretle mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti.
Sanatçılar, Kent Uzlaşısı’yla CHP’den İstanbul’un Esenyurt Belediye Başkanı seçilen Ahmet Özer’in “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklanıp ve yerine kayyım atanmasının gerekçeleri arasında Kürt sanatçı Rojda Şenses’in verdiği konserin gösterilmesine tepki gösterdi. Sanatolia Kolektif Atölyeler sanatçılarından Gülhan Bişeng ve Kadir Çat, söz konusu suçlamayla Kürt sanatçıların hedef gösterildiğini kaydetti.
Dünyadaki ırkçı yapılanmaların artışına ve baskıcı rejimin yaygınlaşmasına işaret eden sanatçı Bişeng, bu durumun toplum kadar sanatçıları da etkilediğini vurgulayarak, “Genel anlamda tüm sanatçılar bir baskı altında, şiddetle karşı karşıya ama özellikle Kürt sanatçılar üzerinden sürdürülen bir terörize etme durumu var. Çıktığımız konserlerde söylediğimiz ezgilerde herhangi bir sorun olmamasına rağmen sözcükleri seçerek hedef haline getirilebiliyoruz. En son Osmaniye Newroz’unda Kulilka Azadi şarkısı yüzünden hedef haline getirildim. Şarkı sözcüklerini seçerek sabaha karşı ev baskını ve gözaltılarla sindirmeye çalışılıyorlar. Bütün sanatçı arkadaşlarımız bunu yaşıyor. En son Koma Hevra solistleri içinde bunu söyleyebiliriz. Muhalifseniz, Kürt’seniz, size hiçbir alanda yaşam hakkı tanımıyorlar. Aslında bu sadece sanat için geçerli değil. Toplumsal olarak bireyin var olabilmesinin önündeki bütün yollar tıkanmaya çalışılıyor. Bunu psikolojik olarak, ekonomik olarak yapıyorlar. Bütün toplumu ötekileştirerek, birbirinin karşıtı haline getirerek toplum içerisindeki o bağları ve ağları kırarak, yalnızlaştırarak, sindirerek, korkutarak, baskı iklimi içerisinde eritmeye çalışılıyorlar” diye konuştu.
‘BARIŞA HER ZAMANKİNDEN ÇOK İHTİYACIMIZ VAR’
İktidarın toplumu kendi düşünceleri etrafında toplayamamasının önündeki engellerden birinin sanat olduğunu vurgulayan Bişeng, sanatın ve sanatçının toplum nezdinden dönüştürücü etkisi olduğunu ifade ederek, “Onlar da bu dönüştürücü gücü çok iyi biliyor. Dolayısıyla buradan hareketle şunu da görebiliyoruz: Sol sosyalist yapıların, Kürtlerin bir araya gelerek oluşturduğu Kent Uzlaşısı’na dair inanılmaz bir öfkeleri ve korkuları var. İşte bunun örneğini Esenyurt Belediyesi’nde yaşanan durumda görüyoruz. Ahmet Özer’in tutuklanması bir kayyım ikliminin yeniden ortaya koyma çabalarını gösteriyor. Dolayısıyla burada hedef aslında bireyler değil, biz değiliz, aslında bütünlüklü olarak buradaki uzlaşıya karşı bir tahammülsüzlük ve öfke olarak yansımasını buluyor. Barışa her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Çünkü dünyanın içine girdiği bu kaosun bir an önce sonlanması gerekiyor. Bütün yaşam, insan, doğa, canlılar için buna ihtiyacımız var. Dolayısıyla bizim çok daha fazla cesarete ihtiyacımız var. Bütün sanatçılara Kürt sanatçılarına seslenmek istiyorum: Her zamankinden daha fazla cesaretle bir arada olmak, birlikte barışa giden yolu örmek ve o yolda mücadele etmek için kol kola omuz omuza dayanışmaya ihtiyacımız var. Halkımızın yanında, halkımızla birlikte bu ortak mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
HEDEF GÖSTERME
Yumuşama söylemleri adı altında toplumda kafa karışıklığının amaçlandığını belirten Kadir Çat ise, sanatçıların bu politikadan uzak olmadığını ifade ederek, “Bir yandan el uzatılıp diğer yandan sanatçılara yasaklamalar getirilmesi, terörize edilmesi gibi durumlar açığa çıkıyor. Kürt sanatçılarının, Kürt aydınlarını hedef gösterme maalesef ki gittikçe artıyor. En son Mersin’de Kent Uzlaşısı’nın kazanmış olduğu Toroslar Belediyesi’nde 35-40 sene sonra ilk defa 1 Eylül Dünya Barış Günü adı altında bir konser yapıldı. Fakat konser öncesi Mersin’de bazı kirli zihniyetler o konseri hedef göstermeye çalıştılar. ‘Toroslar böyle terörist bir sanatçıyı kabul etmemeli’ şeklinde konser öncesi provokasyonlar oldu. Esenyurt Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu festivalde de Kürt sanatçılar sahne almıştı. Ahmet Özer’in yargılama sürecinde sorulan sorulardan bir tanesi de buydu. Hiçbir Kürt sanatçı güvende değil. Burada hükümete de sesleniyoruz: Bizler onurlu Kürt sanatçılarıyız, yıllardır kendi kültürümüzü, kendi dilimizi, kendi sanatımızı yapmakla yükümlüyüz. Hiçbirimizin ağzından bir savaş şarkıları çıkmamıştır. Her zaman bu topraklara barışın gelmesi, eşitliğin ve kardeşliğin hüküm süreceği bir anlayışın gelmesini talep ettik. Bunu da yapmaya devam edeceğiz” dedi.
‘HALKIMIZIN SANATÇISIYIZ’
Sanatçıların barış süreçlerindeki önemine dikkat çeken Çat, şunları kaydetti:”Akil İnsanlar Heyeti’nde de birçok sanatçı vardı. Sanatçıların toplumdaki etkisini o dönem çok daha iyi anladık. Özellikle batı bölgelerinde sanatçıların sahnelerde barış vurgusu yapmaları sürece çok iyi bir etki yapmıştı. Türkiye’deki bu karmaşanın, ekonomik, siyasi, kültürel krizin bir an önce çözülmesi adına bizler de elimizi taşın altına koymaya hazırız. Çünkü sanatçı, bu anlamda her toplumun ihtiyacı olan güveni, ihtiyacı olan huzuru sağlayabilecek güçtedir. Konserler yasaklanırken, sanatçılar tehdit edilirken halkımızın devamlı yanımızda olduğunu biliyoruz, fakat biraz daha güçlü bir şekilde ses vermeleri gerektiğini düşünüyoruz. Biz halkımızım sanatçısıyız, halkımızın bizimle beraber bu mücadeleyi yürütmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***