YÜKSEL DURGUT | YORUM
2020’nin son günlerinde dönemin ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Washington’daki ofisinden çıkan bir grup Demokrat, Pentagon’a doğru harekete geçti. Amaçları, Donald Trump’ın nükleer savaş başlatabilecek bir emir vermesi ihtimaline karşı ABD askeri generallerini olası felakete karşı uyarmaktı.
O günlerde dünya, nefesini tutmuş korku dolu gözlerle bekliyordu. Aradan geçen dört yılın ardından, Amerikan siyasetinin çalkantılı sularında yeni bir dönem başladı. Donald Trump’ın ikinci kez Beyaz Saray’a dönüşü, dünya siyasetinin dengesini şimdiden değiştirmeye başladı bile.
Daha dün, Demokratların nükleer endişelerine tanıklık eden Kongre koridorları, bugün Trump’ın zafer naralarına kulak kabartıyor. Tarih sadece tekrarlardan ibaret değil. Her dönem, kendi özgün koşullarıyla şekillenir ve yeni fırsatlar sunar.
Biden’ın politik ince hesapları, akıl almaz ittifakları ve Rusya ile Çin’i kışkırtması, endişeli dünyanın büyük bir kısmını BRICS’e yöneltti. Biden yönetiminin Gazze’deki tutumu, Trump’ın seçmenler karşısındaki başarısını arttırdı.
Seçilmiş başkan, zafer konuşmasında alışılmadık derecede ılımlı ve kapsayıcı bir ton kullandı. “Herkes yanımızdaydı. Sendikalı, sendikasız; Afrikalı, İspanyol, Asyalı, Arap, Müslüman; herkesi kucakladık.” diye konuştu. Ancak otokratlardan süslü sözler duymak her zaman rahatsız edici. Kompulsif bir şekilde mezhepçi olan Trump, kendini tüm Amerikalıların eşit lideri olarak gösterdi.
Acaba gerçekten tüm Amerikalıların başkanı olmaya mı niyetlendi yoksa bu sadece bir strateji mi?
Jim WATSON / AFP
Trump’ın ilk döneminde attığı adımlar, dünya düzenini derinden sarsmıştı. Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesi ve İran nükleer anlaşmasını çöpe atması, uluslararası diplomaside derin yaralar açtı. Şimdi, ikinci döneminde, bu yaraları derinleştirme potansiyeli taşıyan Başkan ile karşı karşıyayız.
Amerikalı bilim adamı Noam Chomsky’nin yıllar önce öngördüğü gibi, küresel ısınma gerçekten de nükleer silahlar kadar tehlikeli. Ne yazık ki insanlık, bu gerçeği kabullenmekte fazlasıyla geç kaldı. Şimdi ise, isteksizce de olsa, iklim krizinin ciddiyetini kavramaya başlıyoruz.
Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından yaşanan tepkiler, toplumun bir kesimindeki derin endişeyi gözler önüne serdi. “Kanada’ya taşınma” aramalarının %1270 artması, Yeni Zelanda ve Avustralya’ya yönelik benzer eğilimler, bazı Amerikalıların ülkelerinin geleceğine dair kaygılarını açıkça ortaya koyuyor.
Bu rakamlar, sadece bir istatistik değil, aynı zamanda Amerikan demokrasisinin karşı karşıya olduğu zorluklar. Bir Amerikan-Kanadalı vatandaşın ABD vatandaşlığından vazgeçme kararı, bu endişenin uç bir örneği olsa da, toplumun bir kesiminin hissettiği yabancılaşmanın derecesini gösteriyor.
Seçimlerde Beyaz Saray’ı, Senato’yu ve büyük olasılıkla Temsilciler Meclisi’ni kazanması, onu ilk döneminden daha güçlü bir başkan haline getirecek. Bu durum, Trump’ın daha fazla yetkiye sahip olmasını sağlayacak.
Trump’ın ikinci dönemi, dünya için bir belirsizlik çağının başlangıcı. Kıyamet Saati’nin akrebi, insanlığın sonuna doğru ilerliyor ve Trump’ın politikaları da bu süreci hızlandırma potansiyeli taşıyor. İklim krizi, nükleer tehdit ve toplumsal bölünmeler, Trump’ın ikinci döneminde ortada olan en kritik sorunlar.
Trump’ın öngörülemez kişiliği ve ani karar değişiklikleri, Amerikan politikasının gidişatına dair belirsizlikleri artırıyor. “Önce Amerika” sloganıyla benimsediği tek taraflı dünya görüşü, dış politikada büyük dalgalanmalara yol açmış ve Amerika’nın uluslararası konumunu zedelemişti.
Ukrayna savaşı ise Trump’ın dış politikasında radikal değişiklikler getirebilir. Sık sık savaşı 24 saat içinde sona erdirebileceğini iddia eden Trump’ın, bu çatışmayı sona erdirmek için müzakereleri zorlayacaktır. Ancak bu durum Avrupa için ciddi endişeler doğuracak; Trump’ın Ukrayna’nın toprak kaybını kabul etmesi ihtimali bile söz konusu.
Orta Doğu’daki krizler de gündemde. Gazze’deki durumu çözme çabası ve İsrail yanlısı tutumu, bölgedeki dengeyi etkileyebilir. Ancak iki devletli çözüm konusundaki belirsizlik hala göz ardı ediliyor.
Tarih bize en karanlık zamanlarda bile umudun var olduğunu gösterdi. Trump’ın ikinci dönem politikaları, beklenmedik bir şekilde dünyayı birleştirici bir etki yaratabilir. İnsanlık, ortak tehditler karşısında bir araya gelmek zorundadır.
BM Genel Sekreteri António Guterres’in “kaos çağı” olarak adlandırdığı bu dönemde, çevre politikaları ve ekonomik büyüme arasındaki dengeyi kurmak, küresel işbirliği ile ulusal çıkarları bağdaştırmak, dünya liderlerinin en büyük sınavı. Trump’ın politikaları, ya dünyayı daha tehlikeli bir yere sürükleyecek ya da beklenmedik bir şekilde ortak çözümler için bir katalizör görevi görecek.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***