Serbest Görüş Haber Merkezi
Akit yazarı Yaşar Değirmenci, Türkiye’nin kurucu lideri Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım’da saygı duruşunda bulunulmasının ülkeyi “cehalet” dönemine götürdüğünü öne sürdü.
Türkiye’nin kurucu lideri ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım’da sirenlerin çalmasını ve saygı duruşunda bulunulmasının “cehalet” olduğunu öne süren Akit yazarı Değirmenci, şunları kaleme aldı:
“Her 10 Kasım’da bu zihniyet, çaldırdığı sirenlerle hayatı durdurmaya çalışmasıyla, ülkeyi ve insanlarını cehalet dönemine götürüyor. Son yıllarda hızla artarak (sebepleri ne olursa olsun) laisizmin, sekülerizmin hâkim olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Her kesim; Atatürk kutsaması ve tabulaştırması yapıyor. Kemalizm, din katına yükseltildi. Anıtkabir tapınak gibi gösterilmeye çalışılıyor. Kemalizm, seküler bir dine dönüştürülmek isteniyor.
Ölüm; sessiz çığlıktır. Hayatı ancak veren durdurabilir. O’ndan başka da hayatı durduracak kimse yoktur. Zira hayatı da ölümü de O yarattı. Ölen ölmüştür. İnansanız da inanmasanız da hakikat bu. Ne yaparsanız yapın, hayatı durduramazsınız. O hayatı siz vermediniz. Hayatı ancak onu yaratan durdurabilir. Ezelî ve ebedî olan yalnız Allah’tır. Sizi yaratan, yaşatan, rızkınızı veren de alan da O’dur. Hayatı durdurmak istiyorsan sirenlere uyma yerine seni huzuruna çağıran, o büyük buluşmanın vesilesi ezanın davetine icabet ederek, Rabbinin huzuruna çıkarak hayatı durduracaksın. Büstlere eğilme, saygı duruşunda bulunma yerine yalnız ve yalnız Allah’ın huzurunda eğileceksin. Sadece ve sadece O’na kulluk edeceksin. Değişik şekillerde kutsallaştırdıklarının, tapma yerine koyduklarının hepsini bırakıp, unutup yaratan Allah’ı unutmayacaksın. Dijital işgal ile uyuşturulmuş, internet, sosyal medya, akıllı telefon, vb. ile esir alınmış vaziyete sokulmuş insanımız, bu esaretten kurtulmadıkça düşünemez, hissedemez, hassasiyetlerini duyarlılıklarını kaybetmekten kurtulamaz. Hâl böyle olunca alıştırıla alıştırıla algı operasyonlarına uğraya uğraya Müslümanca düşünme (zihin), Müslümanca yaşama (zemin) ve Müslümanca duyma (zaman) melekelerini yitirdiğimiz için, esen rüzgârlar bile bu toplumun direnme, dirilme ve var olma temellerini sarsmaya yetiyor.
Çıkış yolu; Müslümanca duyma, kavrama ve düşünme melekeleri gelişmiş, bütün disiplinleri, sil baştan yeniden inşa edecek uzun soluklu bir medeniyet tasavvuru yolculuğuna soyunmuş, vahyin ihya ettiği, Mümin kimlik-kişilik-şahsiyet inşasını gerçekleştirecek nesil geliyor. Bunun için zihnini Müslümanlaştıracak, zihnini çağdaş hurafeler çöplüğünden arındıracak, bir zihniyet devrimi yapacağız, yapmak zorundayız!”
Yazının tamamını okumak için tıklayın.