Cennet SEPETCİ
Uzun yıllardır fotoğrafla yatıyor fotoğrafla kalkıyoruz. Gözlerimizi açıp yeni güne uyandığımız anda telefonu elimize alarak başlıyoruz kaydırmaya, ta ki kapatana dek. Her an elimizin altında, ulaşılabilir ve zahmetsiz bir ‘eğlence’ kaynağı fotoğraf. Her yer ‘belge’, her şey bir ‘belgesel’in parçası.
Bir kare görüyoruz, gülümsüyoruz, kaydırıyoruz, 3 saniye sonra bir insanlık dramıyla karşılaşıyor, hemen hızla geçiyoruz ve sevimli bir kedi fotoğrafı. Günler böyle gelip geçer, telefon arşivlerimizde, bilgisayarlarımızda binlerce kare bir kez bile görüntülenmeden birikip dururken hayatını fotoğrafa adamış bir isme bakacağız; Sebastião Salgado.
Dünya Bankası için ekonomist olarak çalışırken sık sık ziyaret ettiği Afrika’da karısı Lelia’dan ödünç aldığı kamerasıyla yaptığı amatör çekimler hayatının en büyük tutkusu haline dönüyor Salgado’nun. Bir ekonomist olarak oldukça gelecek vadeden bir kariyeri yarıda bırakıp Paris’e dönerek fotoğrafçılığa doğru sert bir u dönüşü yapıyor. O zamanlar otuzlu yaşlarında olan sanatçı kendini ait hissedeceği türü bulmak için oldukça çabalıyor. Spor, portre, düğün fotoğrafçığı gibi birçok alanda denemeler yapsa da belgesel fotoğrafçılığında devam etme kararı alıyor.
‘Diğer Amerikalılar’, ‘Toprak’, ‘Göçler’, ‘Çocuklar’, ‘Afrika’ gibi fotoğraf projeleriyle dünyanın öteki yüzünü, görmezden gelinen köşelerini, açlığı, kıtlığı, kuraklığı belgeleyen Salgado, dünyanın el değmemiş bölgelerine gittiği 8 yıl süren yolcuğun dökümünü yaptığı ‘Genesis’ için “dünyamıza ithaf ettiğim bir aşk mektubu” diyor.
Tarihe ‘Ruanda Soykırımı’ olarak geçen 1994 yılında yaşanan iç savaşı görüntülemek için birkaç kez giden Salgado, son seyahatinden sonra deyim yerindeyse insanlığa olan inancını yitirmiş olarak dönüyor evine. Uzun yıllar süren seyahatleri ve tüm bu yolcuklarında gördüklerinden sonra insan olarak kendini ve bir sosyal fotoğrafçı olarak çalışmalarını sorgulamaya başlıyor. Kendi içinde süren “iç savaş”la fotoğraftan da bir hayli uzaklaştığı bu dönemde babasının durumunun kötüleşmesiyle çocukluğunun geçtiği Brezilya’daki aile çiftliğine dönüyor Salgado ailesi. Bu dönüş hem Brezilya Atlantik Yağmur Ormanları hem de Salgado’nun fotoğrafçılığında bir dönüm noktası oluyor.
Artık yok olmuş, kuraklıktan ve bilinçsiz ormancılık faliyetlerinden çöle dönmüş Atlantik Yağmur Ormanı’nın boş arazisiyle baş başa kalan Salgado ailesi, ormanı bir bir tekrar dikmeye başlıyor. Koca bir ormanı on yıl kadar bir sürede gönüllülerin de yardımıyla tekrar hayata döndürüyorlar. 600 hektarlık bir alanı restore ederek ormana dönüştüren Salgado çifti, Instituto Terra’ adını verdikleri bir de STK kuruyorlar. Milyonlarca ağacın yeşermesi ve önlerinde yeniden uzanan atlantik ormanı Salgado’nun içindeki fotoğrafçıyı yeniden uyandırsa da artık eskiden olduğu kişi olamayacağını, eski işine geri dönemeyeceğini biliyor. Çevre ile ilgili bir proje yapabileceklerini düşünerek araştırmalara başlayan çift, gezegene hürmetlerini sunabilecekleri bir proje hazırlamaya karar veriyor: “Gezegenin neredeyse yarısının ilk yaratıldığı haliyle olduğunu öğrendiğimizde buna çok şaşırdık. Çoğu arkadaşım ‘hayır bu projeyi yapma’ dedi, ‘çok riskli, sen tanınmış bir fotoğrafçısın manzara veya vahşi yaşam fotoğrafçılığı işine girmen çok riskli olabilir’ dediler. Ben de ‘umrumda bile değil, hadi yapalım. Bunların da fotoğrafını çekmeyi öğrenmem gerek’ dedim ve ilk hikayeme başladım. Galapagos gibi olsun istedim, Darwin ne gördüyse onu görmek istedim.” Yönetmenliğini Wim Wenders ve Sebastiao Salgado’nun oğlu Juliano Ribeiro Salgado’nun üstlendiği 2014 yapımı belgesel ‘Toprağın Tuzu’nda bu sözlerle anlatıyor ‘Genesis’in başlangıç hikayesini Salgado.
Fotoğrafın “sabır ve zaman” işi olduğunu sık sık dile getiren Salgado’nun ‘Genesis’i 8 yıl süren bir çabanın sonucu. 245 siyah beyaz fotoğraftan oluşan ve doğayı, hayvanları mekanları ve insanları zamanın başlangıcındaki gibi göstermeyi amaçlayan proje, sanatçının ilk vahşi yaşam fotoğrafçılığı deneyimi.
Salgado’nun 2004 – 2011 yıları arasında çektiği fotoğraflardan oluşan projesi ‘Genesis’ Kültür Yolu Festivali kapsamında İstanbul’da. 28 Eylül – 31 Aralık tarihleri arasında Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi’nde izlenebilecek sergi; Salgado’nun, içinde görünür bir şekilde insanlık dramı, savaş, açlık, yoksulluk, kuraklık bulunmayan, dünyanın henüz bozulmamış, kirletilmemiş taraflarına odaklandığı fotoğraflarından oluşuyor.
Sergi hakkında hiçbir kitapçık, broşür, katalog ya da dijital envanterin oluşturulmadığı sergi alanında Lelia – Sebastião Salgado çiftinin kurmuş olduğu sivil toplum kuruluşu Instituto Terra ve Brezilya’da yaptıkları dikim faliyetlerinin tanıtımının olduğu ayrı bir bölüm de yer alıyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***