M. AHMET KARABAY | HABER ANALİZ
Ekonomi ile siyasetin birbirinden ayrılamayacağını bu köşede sıklıkla okudunuz. Ekonomi siyasete yön verdikçe işler yoluna girer, siyaset istikamet çizmeye kalkıştıkça ekonomi çıkmaz sokağa sürüklenir. Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğunda oturan Mehmet Şimşek, son haftalarda öylesine peş peşe yanlışlar yaptı ki, her şey iki dudağının arasında olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bile nezdinde son kredisini tüketmiş oldu.
Mehmet Şimşek, en büyük hatayı 24 Kasım 2015’te görevden ayrıldıktan ve ardından “hırsız”, “devleti dolandırma” suçlamalarına muhatap olduktan sonra, 4 Haziran 2023’te yeniden görevi kabul etmesiyle yaptı. Alacağı taahhüt edilen 50 milyon dolar vazgeçilmez bir rakam olmalı ki, tepedeki şahsın tavrında hiçbir şey değişmeden “Kabul!” dedi.
Geçen sene Meclis yenilendi, kabine değişti ama Beştepe sakini değişmedi. Oysa değişmesi gereken ilk kişiydi. Her şey bir imzasına bağlı olduğu sürece değişen hiçbir şeyin önemi yoktu.
Mehmet Şimşek, bir teknokrat olarak görev yapacak şekilde dünya sermayesinin temsilcisi olarak Türkiye hazinesinin başına atandı. Devletin dünkü birikimlerini harcayan, bugününü ve yarını da ipotek altına alan Erdoğan ise yeni borçlara ihtiyacı olduğu için Şimşek’in Batı sermayesinin temsilcisi olarak gelmesini kabul etmek zorunda kaldı.
RASYONEL POLİTİKADAN, SARAY GÜDÜMLÜ SİYASETE
Mehmet Şimşek, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmadığı” ifadelerini kullanarak görevi teslim aldı. İlk sıralarda rasyonalitenin gereklerini de yaptı. Ancak o dönemde Beştepe Sarayı’ndan kendine hiçbir destek ifadesi gelmedi.
Kendini siyasetin cazibesine kaptıran ve Beştepe Sarayı’na yaranmaya çalışan Şimşek, zaman içinde teknokratlığını arka plana atıp siyasetçi gibi davranmaya başladı. Aradan geçen süre içinde Şimşek, Saray’ın belirlediği istikamette yol almaya başladıkça Erdoğan’dan destek ifadeleri gelmeye başladı.
VERGİ KILIFINA ‘İSRAİL’ AMBALAJI
Bölge ülkelerini sindirerek varlığını sürdüren İsrail, 2006’da bir aylık savaşta ilk kez Lübnan Hizbullah’ı karşısında durdurulmuş oldu. 14 Ağustos 2006’da ateşkes ilan edildiğinde iki taraf da zafer kazandığını ilan etse de İsrail’in kazandığı bir zaferin olmadığını dünya biliyordu.
18 yıl önce İran destekli Hizbullah karşısında geri çekilmek zorunda kalan İsrail, geçen sene 7 Ekim’de Hamas’ın Gazze’den İsrail topraklarına yaptığı saldırılar ardından sivillere karşı gözünü kan bürümüş şekilde hunharlığa kalkıştı.
Yaz aylarında durdurmak için İsrail’e girmekten söz eden Erdoğan, kısa süre içinde Hazine’nin boş olduğunu hatırlayınca, toplumda mağduriyetin daha fazla prim yapacağını hatırlayıp bu kez, “İsrail’in hedefindeki ülkeyiz.” diye tornistan yaptı.
KREDİ KARTINA 750 TL FİKRİ ŞİMŞEK’TEN GELMİŞ
Erdoğan’ın İsrail korkutmacasının altında halktan yeni para toplama planı olduğu çok geçmeden anlaşıldı. Bir dizi yeni vergi düzenlemesi ve yeni para tahsilatları öngören çalışma Meclis gündemine geldi. Limiti 100 bin TL’nin üzerindeki kredi kartlarından yılda 750 TL para alınması ve bu paranın Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na aktarılacağının söylenmesi toplumu gerdi. Borç paradan tahsilat yapmaya kalkışmanın fikir babasının kim olduğu sorusu, Mehmet Şimşek’in NTV’deki konuşmasında cevabını buldu.
Kredi kartı “harcı” konusunun “haraç” olarak algılanmasına saygı duyduklarını ifade eden Şimşek, “Kaynak gerekiyor.” denildiğini kendilerinin de bu konu üzerinde çalışma yapıp sunduklarını söyledi. “Tedbir setinin geliştirilmesi gündeme geldi. Oturuldu bunun üzerine çalışıldı. İşlem bazlı birtakım ücretlere yönlendirildi.” dedi. Devletin tepesindeki isim, “Bütçeyi daha 8 ayda bitirdik, bize para lazım.” diyemeyeceğine göre yüreklere korku salınmalıydı.
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanlığı koltuğunu işgal eden Mustafa Destici, bu “haraç” tartışmasında çırpındıkça batan isim oldu. Kazanılmamış ve üstelik borç paradan tahsilat yapma mantığına karşı çıkanları Ermeni ya da Yunan’a destek olmakla suçlayan Destici, aradan iki gün geçmeden benzeri az görülmüş bir tornistan yaptı.
Oysa çarpıtılan Destici’nin sözleri değil, çarpık olan kendi sözleriydi. Destici, sözlerindeki tutarsızlıkla, AK Partili Şamil Tayyar’ı bile çileden çıkardı. Tayyar, Destici’ye, “750 TL’lik verginin geri çekilmesi kararıyla, cumhurbaşkanımız da mı vatan haini, Yunan, Ermeni oldu?” diye çıkıştı.
ŞİMŞEK EKONOMİDE ROL DAĞITAN DEĞİL, OYUNCU
Beştepe Sarayı’nın onayıyla hazırlanan vergi paketi, toplumun her kesiminden yoğun tepki alınca bu kez geri çekilip 2025 yılına ertelendi. Anlaşılan o ki 2025 yılına kadar İsrail’den bir saldırı beklenmiyor.
Paketin, ekrana çıkıp haracı savunduğu gün geri çekilmesi Mehmet Şimşek’in ekonomide rol dağıtıcı değil, kendisine biçilen rolü oynadığı gerçeğini ortaya koymuş oldu. Ekonomideki rolü açığa çıkmış olan Şimşek, Saray nezdinde son kredisini de boşa harcamış oldu.
Yıla kamuda tasarruf diye başlayanlar, bütçede 9 ayda 1 trilyon lira açığa neden oldular. Vergi uzmanı Ozan Bingöl’ün hesabıyla;
“Yılın ilk dokuz ayında;
• Dakikada 13 milyon ₺
• Saatte 783,5 milyon ₺
• Günde 18,8 milyar ₺
• Ayda 570,4 milyar ₺
• Toplamda ilk dokuz ayda 5,1 trilyon lira VERGİ ödedik. Bu kadar vergi ödedik ama yine de yetiremedik. İlk dokuz aylık açık 1 trilyon 74 milyar lira oldu!”
Kredi kartı ‘haracı’ olarak 750 lira vermeyeni vatan haini ilan edenlerin harcamaları akıllara durgunluk verecek boyutta:
- Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1 günlük harcaması 16 bin asgari ücret.
- Beştepe Sarayı’nın 1 günlük harcaması 3526 asgari ücret.
Devlette hiçbir tasarrufa gitmeyenler, vatandaşın boğazından keserek enflasyonu düşüreceğini sandılar. Dilinde rasyonel politikalar, uygulamada ‘Deli Dumrul’ yaklaşımı olanlar ekonomiyi, iyice çıkmaz sokağa sürüklediler.
Saltanat yaklaşımlarını bütçe yutan canavara dönüştürenlerin yem boruları kısılmadan bu ülke maliyesinin kurtuluşa ermesi mümkün görünmüyor. Serseri fonları ülkeye çekerek, yarına borç bırakanlar ülkeyi kurtaramaz, ancak faturayı topluma ödeterek saltanatlarının ömrünü uzatırlar.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***