Serbest Görüş Haber Merkezi
Karar yazarı Taha Akyol Nobel Ekonomi Kazananlardan biri olan Daron Acemoğlu’nu köşesine taşıdı. Acemoğlu’nun Türkiye hakkında yaptığı uyarıları hatırlatan Akyol, “Acemoğlu, 2020’de kendisiyle yaptığım mülakatta ‘son 13 yılda, Türkiye ekonomisi büyüdü, ancak verimlilik artışı oranı sıfır veya negatif oldu” diyor, tüketim ve rantla büyümeyi ve kurumların siyasallaştırılmasını eleştiriyordu. Keşke iktidar Acemoğlu’nun ve diğer gerçek iktisatçıların 2012-13’lerde başlayan eleştirilerine kulak verseydi değil mi? Bugün kişi başı 25 bin dolara çıkabilirdik, yazık oldu kayıp yıllara.” dedi.
“Acemoğlu’nun hem çağımızdaki politika modelleriyle, hem iktisat tarihindeki bulgularla geliştirdiği ‘felsefe’yi şöyle özetleyebilirim: Kurumlar açık ve kapsayıcı (inclusive) ise bireylerin yetenekleri harekete geçiyor, yenilikler ortaya çıkıyor, ülke gelişiyor. Böyle değil de kurumlar kaynakları tekeline alıyor. Buna ‘extractive’ diyor, yani kaynakları toplumdan ‘çekip alan’, kendinde, hizmetkarlarında toplayan otoriteler… Bireyleri, farklı görüş ve teşebbüsleri pasifleştiren bu hantal otorite gelişmeyi engelliyor.” diyen Akyol’un “Daron Acemoğlu ne diyor?” başlıklı köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Kurumlar? Devlet, resmi kurumlar, partiler, üniversiteler, şirketler…
Acemoğlu hemen bütün acıkmalarında, Türkiye’nin 2001-2008 arasındaki büyümesini över çünkü verimlilik artışına dayalı bir büyümeydi. Sonrasını eleştirir, hatta endişelidir. Çünkü verimlilik artmamış, büyüme tüketimle ve rantla körüklenmişti.
Merkez Bankasına baskıları ve bürokraside ‘bizden’ atamaları sürekli eleştirmişti.
7 yıl önce Koç Üniversitesi’nin Rahmi Koç Bilim Madalyası töreninde şöyle diyordu:
‘2007’den beri Türkiye’deki verimlilikte artış yok. Onun yerine talep tarafından gelen bir büyüme var. Krediyle tüketim artıyor. Riskler de var. Büyümeyi bu şekilde üretkenliği arttırmadan devam ettiremeyiz. Bu büyük bir büyüme yavaşlamasına sebep olabilir… : Kutuplaşan ülkelerde belirsizlik oluyor. Kutuplaşan ülkelerde bir grup başka bir grubu bastırmaya çalışıyor. İş adamları ve yabancı sermaye korkuyor. Bunların hiçbiri ne ülkenin sosyal gelişmesine ne de ekonomik gelişmesine iyi gelen şeyler değil.
Tüketimli büyüme, yargı bağımsızlığı, kurumların zayıflaması, Batı’dan uzaklaşma… Büyüme sağlıklı olmadığı için ekonominin yavaşlama riski çok yüksek… Bir-iki yıl içinde kriz olabilir.’
Acemoğlu, 2020’de kendisiyle yaptığım mülakatta “son 13 yılda, Türkiye ekonomisi büyüdü, ancak verimlilik artışı oranı sıfır veya negatif oldu” diyor, tüketim ve rantla büyümeyi ve kurumların siyasallaştırılmasını eleştiriyordu. Keşke iktidar Acemoğlu’nun ve diğer gerçek iktisatçıların 2012-13’lerde başlayan eleştirilerine kulak verseydi değil mi? Bugün kişi başı 25 bin dolara çıkabilirdik, yazık oldu kayıp yıllara.
Düşünmeliler; zamanında bu uyarılara kulak asmalarını engelleyen neydi?”