“Hasret Dersleri” Engin Turgut’un yeni kitabının adı. Son söylenmesi gerekeni başa alıp söyleyelim. Kitabın adındaki “ders” kavramı bir anlık bir duraksamaya neden olabilecek gibi. Çünkü “ders”in müşterek dildeki çağrışım alanında okul, eğitim, öğretim süreçleri ve bu süreçlerde rol oynayan otorite, hiyerarşi gibi “soğukluk” yaratan karşılıklarla da ilişkisi var. Nedeni de büyük ölçüde kurulu düzen ve sistemle ilgilidir. Bir başka neden de ders, okul gibi eğitim öğretim kurumları ve süreçlerinde yaşanan olumsuz kişisel deneyimlerdir.
Ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; şairin sözünü ettiği “ders”, o “ders” değil. Mallarme’nin meşhur sözüdür; şiir sözcüklerle yazılır. Ama şairin hüneri sözcükleri müşterek dilde dolaşımda olan anlamlarından farklı ve yeni anlamlar yükleyerek kullanabilmesindedir. Bunu şairin sözcüğü taşırması, dolaşımdaki anlamının sınırlarının ötesine geçirmesi; sözcüğü değişime uğratması, yani mecaz anlamlar yaratması olarak da tanımlayabiliriz.
Şair şiiri sözcüklerle yazar, ama çokça da imgeler kullanır, mecazlar kurar. Şiirin yıldızı da orada parlar. Sözcüklerin şiirdeki rolünü yerine getirmesiyle. Bildiğimiz sözcüklerle şair, bilmediğimiz anlamlara açılır ve okuru da oraya davet eder. Oraya, o bilinen sözcüklerin daha önce bilinmeyen anlamlar kazandığı karnavala…
Sözü şuraya, Engin Turgut’un “ders” sözcüğündeki mecaza getirmek istiyoruz aslında. Kitabın adında yer alan, ama kitabı da kapsayan o mecaz önemli. Çünkü o mecaz, bize şairin şiiri araçsallaştırarak okura “ders mers” vermek gibi bir niyeti bulunmadığını gösteriyor. Şairin belki ders vermesi söz konusu değil de “mers” verip vermediği üzerine düşünülebilir. İkilemenin “mers”indeki potansiyel şiiri göz ardı etmemek gerekir elbette. Öte yandan, öyle olsa, şairin bir ders verme amacı hissedilse bile bu, ancak şairin kendisi için çıkardığı dersler olabilir. O nedenle kitabın meselesinin ders vermek değil de derdini paylaşmak diye tanımlanması sanki daha isabetli bir saptama olur. Öyleyse şunu da ekleyelim; şairin dilin bam teline dokunmasıyla birlikte kitapta ders sözcüğü dert sözcüğüyle yer değiştirmiştir. Yani şair ders derken aslında derdine işaret etmeyi amaçlamıştır.
Kitapta “ders mers” yok dedik. Olan bir şey var ama. Onun da bir ipucu bir önceki cümlede yer alıyor.
Açıkça demek istediğimiz, Engin Turgut’un yeni kitabında şairin “derdi” var. Şairin dertsizi var mıdır? Olabilir mi, mümkün mü? Kitapta dert var dedik, ama sanmayın ki şiirleri okuyanı hafakanlar basıyor.
Hüznün, derdin, yasın da neşeli bir dille anlatımı, şiire aktarımı mümkün. Örnek olarak Engin Turgut’un şiirleri gösterilebilir.
“Hasret Dersleri”, ilk kitabı 1987’de yayımlanan şairin okurla buluşan on beşinci yapıtı. Bu arada, yeri gelmişken şairin 2024 yılı bitmeden toplu şiirlerinin de yayımlanacağını kaydedelim. Anlamı çağrışımlarla taşırarak “hayal dersleri” gibi de okunabilecek “Hasret Dersleri” yüz betikten, her betikse beş dize, bizce “dizecikten” oluşuyor. Bir betik aktararak devam edelim:
Hayat ince yara
Sabır treniyle
Geçtim
Uzaklığınızdan
Gönül diliyle
NEŞELİ YASLI, NEŞELİ HÜZÜNLÜ, NEŞELİ DERTLİ OLMAK
Dertli olmak, dertten, dertlerden söz etmek bunun şiirde karşılık bulması hiç de burun kıvrılacak bir durum değil. Dertleşmek son derece insani ve insana, insan olduğunu hatırlatan bir edimdir. Son derece de önemlidir. Şair de dertleşebilir. Hiç kimseyle olmazsa kendisiyle dertleşir. Şiirde dertleşmenin olumsuz bir yönü yoktur. Bu bağlamda şiir için kabulü mümkün olmayan duyguların sömürüsüne dayanan kaba saba dil ve ifade biçimidir.
Öte yandan, şairin gamsız olması mümkün müdür? Hele de üzerinde yaşadığımız coğrafyada; bunca olup biten karşısında şairin kayıtsız kalması söz konusu olabilir mi? Kaldı ki gamsız; yaşama, dünyaya kayıtsız birinin şiirle ne işi olur? Kitaptan bir betik daha sunalım:
Bin kere yazdım
Bin kere yanıldım
Hayat ders kitabıdır
Boşu boşuna
Söylenme
Engin Turgut seksenlerin başından bu yana, demek ki kırk kusur yıldır şiir yazıyor. O, modern Türkçe şiirde, seksen döneminin, Onikieylül sonrasının şiir kuşağı içinde kendine has yeri olan şairlerden. “Hasret Dersleri”nin arka kapağında Hilmi Yavuz’un, “Engin Turgut İçin 10 Özdeyiş”ine yer veriliyor. Kısa ve öz yazısında, şairin portresini yapan ve poetikasını özetleyen Yavuz’un düşünceleri de bu yönde: “1. Engin Turgut, bir ad olarak sadece dilbilgisinde değil, şiirde de ö z e l i s i m’dir. 2. Engin Turgut, şiiri kadar zarif, zarafeti kadar şiirdir. 3. Engin Turgut, şiir değil müzik yazar. Onun şiirini okurken dans edilir. 4. Engin Turgut’un kalbi, altın bir zarf içindedir. Herkese açılmaz. 5. Engin Turgut’un dostluğu mücevherdir. Erbâbı anlar. Hassas terazi gerekir. 6. Engin Turgut, şiirini, beyaz ipek kanatlı bir kelebeğin
kanatlarına yazar. 7. Engin Turgut Moda’da, Belle Epoque’dadır; Koço’da, Toulouse-Lautrec’le bira içer. 8. Engin Turgut’un göğsündeki toprakta gömülüdür Tütü. Taşının üzerinde ‘Gülün tam ortasında ağlıyordum’ yazar. 9. Engin Turgut’un resimlerine dikkatle bakmayınız; -bakarsınız, kırılıverirler! Boyalarını, O, Dünya Dükkanı’ndan alır. 10. Engin Turgut, can’dır.”
EŞİTLER ARASINDA ÖNCELİK
“Hasret Dersleri”nin biçimsel özelliğine değinmiştik; beş dizecikten oluşan yüz betik. Şu eklemeyi de yapalım: Şairin sözü azaltarak, damıtarak yazma denemesi. Şiirin az ve öz tarzına katkı girişimi.
Engin Turgut’un şiirlerinde biçimsel girişimler anlamı da yaratır. Ya da anlamla biçimsel arayışlar arasında çoğunlukla diyalektik bir ilişki söz konusudur. Genellikle de biçim eşitler arasında birinci durumda gibidir. Yani onun şiirlerinde biçim ve içerik arasında eşitlik biçim lehine bozulurken şiirin dengesinin gözetilmesi ya da ona uygun bir denge kurulması şairane bir maharet olarak dikkat çeker. Biçim elbette yalnızca uyak ve dizelerle ilgili kalıplar değildir. Şiirde biçimin değişik öğeleri vardır örneğin ses de biçimsel bir öğedir. Engin Turgut şiirinin bir özelliği de otomatik yazıma, doğaçlamaya, esine, esrimeye dayanmasıdır. Öyle olmadığı momentlerde bile bu yönde bir izlenim oluşturur. Onun şiirlerindeki içtenliği sağlayanın da bu eğilim olduğu söylenebilir. Kitapta yer alan betiklerin başlığı yok, numarası var. Alıntılayacağımız “dizecikler” kitabın on ikinci betiğini oluşturuyor:
Zil zurna sarhoş
Güneşin şarap
Olmuş çığlığı
Bulutlarım tarumar
Yaralarım eski
Turgut’un şiirlerinde belki içeriksel yönden; temalarda, izleklerde, seçtiği motiflerde önemli bir çoğalma, çeşitlenme, dallanma, budaklanma yoktur. Ama o, sabit ya da durağan, kendini yineleyen bir şiir de yazmaz. Her kitabında yenilik arayışını sürdürür ve bunun getirdiği bir tazelik söz konusudur. Engin Turgut’un şiirlerinin bilhassa biçemselliğiyle okurdan okura değişen anlamlara olanak tanıyan bir özelliği olduğunu da belirtmek gerekir. Onun şiiri için aşkın etrafında dönen, aşkın bir pervanenin farklı zamanlarına, farklı anlarına, duygu durumlarına dair beş duyunun ortak anlatımı tanımlamasını yapmak da mümkündür. Beş duyunun birden katıldığı, ancak olabildiğince sakin kalabilen bir şiirin üstesinden gelmek zordur. O zorluğu aşan şairlerdendir Engin Turgut. Onun şiirlerine beş duyu birden katılır ve o nedenle okurun da beş duyusunu birden katarak okuması gerekir. Kitabın kırkıncı betiğini sunalım:
İnsan kırklara
Karışınca
Bir başka oluyor
Bak kulağımda
İki küpe parlıyor
Usul, üslup, nezaket ve zarafet
Bazı şairlerin şiirleri dolaylı biçimde, başka türlü edinilmesi çok da mümkün olmayan duyguların, duyarlıkların, farkındalıkların yanı sıra bilgiler de sunar. Engin Turgut’un şiirlerinde de vardır bu özellik. Şöyle açıklamaya çalışalım: Şiir aynı zamanda insana usul, üslup, nezaket, zarafet de öğreten bir dil etkinliğidir. Şiir edebiyat değildir, ama onu edebiyata en çok yaklaştıran özelliği budur. Şiir de öykü gibi, roman gibi daha çok bu özelliğinden dolayı edebiyat türleri arasında gösterilir. Çünkü dört başlıkta ifade ettiğimiz edeple ilgili temel görgü, davranış ve sosyal ilişki tarzlarına içkin bilgiler toplumlarda genellikle edebiyat, sanat yoluyla paylaşılır…
Engin Turgut’un şiirlerine içkin olan usul, üslup, zarafet ve nezaket şairin kişiliğinin bir uzantısıdır. BirGün’de yayımlanan “Engin Turgut” başlıklı yazısında Haydar Ergülen’in de vurguladığı gibi. Ergülen’in yazısından kısa bir bölüm okuyalım: “Kibirden, büyüklenmeden, hırstan, nefretten kaynaklı pek çok şey olup biterken, yaşanırken, bunların dışında, kıskançlıktan, sahip olma duygusundan, tamahtan, kinden eser taşımayan birinin varlığı şiir gibi geliyorsa insana, o zaman çok yaşasın Engin Turgut demek gerekir ki, hep dedim, yine derim.”
Edebiyat, sanat elbette zevki önceler. Aynı şey şiir için de geçerlidir. Şiirle edebiyatın ortak paydalarından biri de budur. Şiirin içinde zevklerin eğitimi de vardır. Engin Turgut’un “Hasret Dersleri”nde de zevk eğitiminin önemi varlığını duyumsatır. Şiirin sunduğu zevk eğitimini boyutlandıran, derinleştiren ve genişleten bir incelikle üstelik. Engin Turgut bunu dil zevkine renk ve ışık gibi zevkleri de ekleyerek gerçekleştiriyor diyebiliriz. Bunun şairin resimle olan üretim ilişkisine bağlanabileceğini düşünüyoruz. Onun da modern Türkçe şiirin ressam kuşağından olduğu biliniyor.
“Hasret Dersleri”nden bir betik daha okuyalım. Alıntılayacağımız betik kitabın altmış dördüncü parçası:
İçimden
Nice yolculuklar
geçiyor
Geçmiyor
Gönül dertleri
‘ENGİN’DEN ŞİİRLER
Şairin yüzüp yüzüp aşka geldiği bir kitap, yüze yüze okuyanı aşka götüren, aşka götürmeyi davet eden bir kitap da diyebiliriz. Aşk bir kıyı. Belki de bir ıssız adanın ıssız kıyısı. Ama ıssız ada kaldı mı ki ıssız adanın kıyısı olsun denilebilir… Şiir de, şair de bilir bunu elbette. Ancak şiir biraz da olmayana ergi değil midir? Engin Turgut’un önceki şiirleri gibi yeni şiir kitabındaki şiirleri de bunu ve bunları bilerek konuşuyor. Kitabın son betiği şöyle:
Hasret dersleri
Bitmezdi
Yüzdük yüzdük
Aşka geldik
Cancağzım Nesimi
Şunu da eklemeden geçmeyelim; Engin Turgut’un şiirleri okurunda şiir okumanın yanı sıra şiir yazma arzusu da uyandırır. Ancak her şair için geçerli değildir bu. Bazı şairlerin şiirlerine özgü bir durumdur. Modern Türkçe şiirin tarihinden hangi şairlerin şiirlerinde bu özelliğin olduğu, hangi şairlerin şiirlerinin okuyanda şiir yazma arzusu uyandırdığı araştırılıp incelense keşke.
Velhasıl “Hasret Dersleri” için “Engin”den şiirler; “Engin”den gelip okura giden şiirler tanımlaması isabetsiz olmayacaktır diye düşünüyoruz… Buna, ama ayrım yapmadan, herkese gidebilecek şiirler cümlesini de ekleyelim.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***