“7 Ekim gününe füze sesleriyle uyandık. Ses korkunçtu, durum korkunçtu. Haberleri izlemeye başlayınca ne olduğunu öğrendik. O günden itibaren en derin korkumuz başladı ve hiç sona ermedi.”
Gazze’nin kuzeyinde yaşayan Varda Yunus, DW’ye gönderdiği sesli mesajda bir yıl önce yaşadıklarını böyle özetliyor.
Abluka altındaki Gazze Şeridi’nin sınırları o sırada İsrail ve Mısır tarafından kontrol ediliyordu. Ancak 7 Ekim 2023’ün erken saatlerinde, Avrupa Birliği ve ABD’nin terör örgütü olarak kabul ettiği Hamas militanları sınır güvenliğini aşarak İsrail tarafına füzeler fırlattı ve sınırdaki tel örgüleri aşarak baskınlar düzenledi. İsrail’in güneyindeki sivilleri ve askeri üsleri hedef alan Hamas, yaklaşık bin 200 kişiyi öldürdü, çoğu İsrailli 251 kişiyi de rehin aldı. Aynı gün misillemede bulunan İsrail ordusu da Gazze Şeridi’ne ağır bir hava bombardımanı başlattı.
Hamas’ın İsrail’in güneyine geçen yıl düzenlediği saldırıdan bu yana Gazze halkı için ise hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmadı.
Savaş patlak verdiğinde Gazze’nin kuzeyindeki Şeyh Rıdvan’da bir apartman dairesinde yaşayan Yunus, o günleri “Savaşın üçüncü gününde en iyi arkadaşımı kaybettim. Evi tamamen bombalanmıştı. Şoka uğradığımı hatırlıyorum. Zihinsel olarak çok yorucuydu” diye anlatıyor.
Gazzeliler, Hamas’ın 2007 yılında Gazze Şeridi’nde yönetime gelmesinden bu yana İsrail ile yaşanan çatışmalara sık sık tanık oluyordu. Ancak buna rağmen birçok Filistinli, bu kez bu kadar uzun ve yorucu bir savaşın olacağını tahmin etmemişti.
Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığının verilerine göre, savaşın başlangıcından bu yana Gazze’de en az 41 bin 800 Filistinli öldü. Bakanlık, bu kişilerin kaçının sivil, kaçının silahlı militan olduğu konusunda ise bilgi vermiyor. Bakanlığın verilerine göre aynı dönemde 96 bin kişi ise yaralandı ve en az 10 bin kişi de kayıp.
“Ağaç yaprakları ve çim yedik”
Dış dünyayla bağlantısı sınırlı olan ve İsrail tarafından abluka altında tutulan Gazze’deki gıda ve diğer temel ihtiyaç malzemeleri savaşın henüz ilk haftalarında tükendi. Birleşmiş Milletler (BM), aylar boyunca Gazze’nin kuzeyinde kıtlık uyarısında bulundu ancak İsrail makamları bu uyarıların gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.
Üç çocuk annesi olan Yunus, o günlerde yiyecek hiçbir ekmek ve un bulamadıklarını hatırlıyor:
“Ağaç yapraklarını ve çimenleri yiyecek aşamaya gelmiştik. Bunların yenebileceği hayatımız boyunca aklımızın ucundan bile geçmemişti.”
İlkyardım konvoyları ülkenin kuzeyine ulaştığında ise insanlar gıda ve yardıma ulaşmaya çalışırken izdiham yaşandığını söyleyen Yunus, bu sırada şiddet ve ölüm olaylarına tanıklık ettiğini de dile getiriyor.
Uluslararası toplum, insani yardımların bölgeye ulaştırılması için İsrail’i ikna etmeyi başaramayınca yardım kuruluşları, yardım paketlerini bir süre boyunca bölgeye gökyüzünden fırlatmaya başlamıştı.
Yunus, insani yardımlara ulaşmaya çalıştığı günleri şöyle anımsıyor:
“Her gün yardımların balonlarla fırlatıldığı yere gidiyordum. Bir şeyi elde edebilmek için koşuyordum ve sonunda hiçbir şey elde edemiyordum, çünkü her şeyi çeteler kontrol ediyordu.”
Şimdilerde Gazze’de gıdaya erişimin savaşın ilk günlerine göre daha iyi durumda olduğunu kaydeden Yunus, buna rağmen her gün ölebileceği korkusu yaşadığını ifade ediyor.
“Her şeyimizi kaybettik”
İsrail ordusu, Ekim 2023 ortalarında Gazze’nin kuzeyindeki Filistinlilere güneye göç etme talimatı vermişti. Ancak üç çocuk annesi Yunus, güneydeki Han Yunus’ta akrabaları olmasına rağmen ailesi ile birlikte olduğu yerde kalmaya karar verdiklerini söylüyor.
Gazze’nin kuzeyi, İsrail askerlerinin kontrol noktalarının bulunduğu bir yol olan Netzarim koridoru dışında tamamen dış dünyaya kapalı durumda. Abluka altında yaşayan 2,2 milyon kişinin büyük bir bölümü de savaş sonrası evini terk ederek Gazze’nin güneyine göç etmek zorunda kaldı. Yerinden edilen Gazzeliler bugün ancak yardım kuruluşlarının desteği ile yaşamlarını sürdürebiliyor.
Filistinli sivil toplum kuruluşlarının çatı kuruluşu Filistin Hükümet Dışı Kuruluşlar Ağı’nda (PNGO) çalışan Emced Şava, yerinden edildikten sonra Gazze’nin merkezindeki Deir el-Belat’ta yeni bir ofis kurduklarını anlatıyor. Söz konusu ofis, uluslararası insani yardım kuruluşlarının bir araya gelmesi, internet kullanması ve bir çatı altında çalışabilmelerine olanak tanıyan bir merkez işlevi görüyor. İsrail’in emrine rağmen Gazze’deki diğer Filistinliler gibi o dönemde evini ve işini terk etmek istemeyen Şava, deneyimlerini DW’ye şöyle anlattı:
“Ayrılmakta kararsız kaldım. Ancak ailemin baskısı nedeniyle ayrıldık. Onlara yalnızca birkaç saatliğine gittiğimizi ve geri döneceğimizi anlattım. Evden bir şey almadım, kısa süre sonra döneceğimize inanıyordum çünkü. O birkaç saat, önce birkaç gün oldu, sonra da bir yıl.”
Yaklaşık 1 milyon kişinin bugün Deir el-Belat’ta yaşadığını tahmin eden Şava, bunların çoğunun çadırlarda yaşadığını veya muşamba ve plastikten sığınak inşa ettiğini söylüyori. Bazı kişiler ise dairelerde, akrabalarıyla yaşıyor.
“Yüzlerini okuyabiliyorum. İnsanların çoğu derin bir biçimde travmatize olmuş durumda. Her şeyi kaybettiler. Birçoğu, sevdiklerini kaybetti. Çoğu, gelirlerini ve evlerini kaybetti” diyen Şava, birçok Filistinli’nin, evleri yerle bir olmuş olmasına rağmen Gazze’nin kuzeyindeki evlerine dönmek istediklerini ancak bunun İsrail ile Hamas arasındaki olası bir ateşkese bağlı olduğunu söylüyor.
“Doğduğum Gazze artık yok”
Gazze’de insani yardım çalışanı olmanın riskli bir iş olduğunu vurgulayan Şava, birçok kişinin bölgede diğer insanlara yardım etmeye çalışırken hayatını kaybettiğini ifade ediyor.
Şava, doğduğu ve büyüdüğü Gazze’nin bugün artık var olmadığını söylüyor. Gazze’deki hânelerin önemli bir kısmının önceki savaşlarda hasar aldığını ve bugün yüzde 60’ından fazlasının yok olduğunu kaydeden Şava, okul, hastane ve iş yerlerinin de enkaz hâlinde olduğunu aktarıyor.
Birleşmiş Milletler, İsrail’in hava ve karadan düzenlediği saldırılar sonucunda Gazze’de 40 milyon ton enkaz ortaya çıktığını tahmin ediyor.
Gazze’nin bir gün yeniden inşa edilebileceğini söyleyen Şava, öte yandan birçok kişinin uluslararası toplumun kendilerine yardım edeceği umudunu yitirdiğini belirtiyor:
“Bugün bunlara tanıklık etmemizin nedenlerinden biri, uluslararası toplumun bu savaşı bitirme veya en azından sivilleri koruma konusunda başarısız olmasıdır.”
“Kardeşime ölebileceğimizi söyledim”
Bu tür bir korumaya erişememiş olan yüz binlerce kişiden biri de Rita Ebu Sido ve ailesi. Savaşın ilk aylarını güçlükle hatırlayan 27 yaşındaki Rita, bugün Mısır’da kız kardeşi Farah ile yaşıyor. Ailelerinin savaşta hayatta kalan tek üyeleri olan Sido ve kardeşi, bugün Kahire’de savaşın bedenlerinde bıraktığı yaralardan ötürü tıbbi yardım alıyor.
Telefonda görüştüğümüz Rita, yaşadığı travmayı şu sözlerle anlatıyor:
“31 Ekim gecesi bombaladılar. Uyanıktım ve kardeşim Farah’a ölebileceğimizi söyledim. O, her şeyi hatırlıyor. Bense sadece kabuslarını görüyorum.”
Rita’nın annesi, 15 ve 16 yaşlarındaki iki küçük kız kardeşi ve 13 yaşındaki küçük erkek kardeşi, o gece Gazze’nin merkezindeki Rimal mahallesindeki evlerinde öldü. Rita, hosteslik yapan ve savaş çıktığında Gazze’yi ziyaret etmekte olan kardeşiyle birlikte Şifa Hastanesi’ne kaldırıldı. Hastanede, akciğerinde hasar tespit edilen Rita’ya üçüncü dereceden yanık teşhisi konulurken kız kardeşinin ise leğen kemiği kırıldı ve omurgası hasar gördü. İki kardeş yaralarının ciddiyetinden ötürü iki kardeş Han Yunus’taki Avrupa Hastanesi’ne havale edildi.
“Ailemin tümünü kaybettiğimi öğrendiğimde, psikolojik durumum kötüydü. Çevremin ve durumun farkına varmam zaman aldı. Agresif ve gergindim” diyen Rita ve kız kardeşi, aile dostlarının yardımıyla Gazze’yi Şubat ayında Refah sınır kapısından terk ederek Mısır’a gitmeyi başardı.
Uzun süre konuşamayan Rita, bugün sesini yeniden kazanıyor, kız kardeşi de fizyoterapi görüyor. Ancak tıbbi yardım almalarına rağmen Mısır’daki durumları da pek güvenli değil. Mısır’a kaçabilen Gazzelilerin çoğu gibi, yasal bir statüleri yok ve onlar da insani yardım kuruluşlarının desteğine muhtaçlar.
Diğer birçok Gazzeli gibi, Rita’nın bir gün Gazze’ye geri dönüp dönemeyeceği belirsiz. Bunun kontrol edemeyeceği siyasi bir karara bağlı olduğunu söyleyen Rita, sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Gazze’ye dönmek bugün zor gözüküyor. Dönüş zaman alacak. Ayrıca bir sonraki neslin, bizim neslimizin, Gazze’yi yeniden inşa etmeye niyetli olması gerekiyor.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***