7 Ekim saldırıları sonrasında Ortadoğu’da dozu giderek artan karışıklık, Türkiye’de yaşayan binlerce Yahudi Türk vatandaşını da yakından ilgilendiriyor. 7 Ekim 2023 tarihindeki saldırıda bin 200’ü aşkın İsrail vatandaşı Hamas militanları tarafından öldürüldü ve sonrasında İsrail ordusunun Gazze operasyonlarında 40 binin üzerinde Filistinli yaşamını yitirdi ve yüz binlercesi de yerlerinden oldu.
Tel Aviv’de yaşayan ekonomi, politika ve veri uzmanı Dr. Emre Akanak 7 Ekim saldırıları ve İsrail’in Gazze operasyonlarından sonra Türkiye’de artan Yahudi karşıtlığının, ülkeyi Yahudiler için yaşanacak bir yer olmaktan çıkardığı görüşünde.
Türkiye’deki Yahudi cemaatinin sayısı azalıyor
Akanak, “Bu bölgede yaşananlar Türkiye’deki cemaati yakından etkiliyor. Çünkü burada Türkiye’deki cemaatin akrabaları yaşıyor. Hatta 7 Ekim’de onların da kayıpları oldu. Ama aynı zamanda şöyle bir durum var, İsrail’de askerlik yapan insanlara karşı Türk vatandaşlığından çıkarılma korkusu var. Tüm bunlar biraraya geldiğinde şöyle bir şey var, Türkiye’deki Yahudi cemaatinin özellikle genç neslin daha da azalacağı, artık Amerika Birleşik Devletleri gibi başka ülkelere gideceği kesin görünüyor” dedi.
Türk Yahudi Cemaati içindeki tedirginliğin iyice arttığına işaret eden Dr. Akanak, “Tedirginliğin olduğu çok büyük bir gerçek. En azından mesela bir çorap markası (Penti) sadece sahipleri Yahudi olduğu için boykot ediliyor ki İsrail ile hiçbir alakaları ve bağları yok. Bunları alt alta koyduğumuzda Türkiye giderek Yahudiler açısından yaşanacak bir yer haline gelmiyor. Ciddi bir antisemitizm dili var Türkiye’de.”
Türkiye’de yaşayan Yahudi cemaati de İsrail’in Gazze operasyonu ile ilişkilendirilmelerine karşı çıkıyor ve yüz yıllardır birlikte huzur için yaşadıklarını söylüyor; bununla birlikte, internet üzerinden yapılan Yahudi karşıtı nefret söylemlerinden korkuyorlar.
İstanbul’da Eminönü’nde esnaflık yapan ve ismini vermek istemeyen bir Yahudi cemaati üyesi, “İçimizde bir korku var. İsrail’in eylemleri ile direkt olarak ilişkilendiriliyoruz. Bizimle ne alakası var? Biz bu toprakların insanlarıyız. Her Yahudi’yi hedef göstermek içimizdeki korkuları arttırıyor’’ yorumunu yaptı.
Ailesi Sefarad Yahudisi olan ve soyadını vermek istemeyen 70 yaşındaki Emre isimli bir Yahudi Türk vatandaşı da, üretim ve ticaret ile uğraşıyor. Emre, 2003 yılında Kasım ayında Beyoğlu Neve Şalom Sinagogu ve Şişli’deki Bet İsrail Sinagogu’na yapılan bombalı saldırıları unutamıyor. Emre, “O gün Bet İsrail Sinagogu’ndaydım. Bir saldırı zinciriydi o bombalar. Bana, aileme de bir şey olabilirdi. İki sinagogda 20’ye yakın kişi öldü. Şimdilerde de Yahudi karşıtı söylemler arttı. Torunlarımı düşünüyorum. Güvende olmak istiyoruz. İsrail’in yaptıkları ile bizi neden hedefe koyuyorlar anlamıyorum’’ dedi.
Sekiz yıl önce Amerika’ya ailesiyle birlikte göç eden Yakup Şabay da gelişmelerden Türkiye’de bulunan yakınlarının olumsuz etkilendiğini söyledi. Şabay, “Tabi ki yaşananlardan tedirginlik duyuyorlar. Türkiye’de 500 senedir yaşıyor Yahudi azınlık. Bizlere kucak açmış bir ülke Türkiye. Bu desteği iliklerimize kadar hissettik uzun yıllardır. Türkiye’de yaşayan Yahudiler’in ülkelerine, devletlerine bağlılıkları tamdır. Antisemitizm maalesef var. Türkiye’de güvende olmak istiyoruz. Çünkü biz o toprakların insanlarıyız’’ diye konuştu.
“Ticari ilişkiler açısından bir krize girileceği açık”
Türkiye-İsrail ilişkilerinde yaşanan gerilimden en çok etkilenen alanların başında ekonomi geliyor. Krizden önce Türkiye’nin İsrail ile ticaretinde artı veren bir ülke olduğunu belirten Dr. Akanak, “Türkiye’nin İsrail’e ihracatı ithalatından fazla. Yani daha fazla satıp daha az mal alıyordu. Ama şimdi İsrail ilişkilerin gerilmesi sebebiyle Türkiye’ye alternatif ülkeler arıyor. Türkiye İsrail’e çoğunlukla tarım ürünleri, tekstil ve inşaat malzemeleri satıyor. Ticari ilişkiler açısından bir krize girileceği açık. Burada önemli olan şey şu; Türkiye İsrail’den teknoloji ürünleri satın alıyor. Bugün Türkiye’deki kritik kurumların özellikle istihbarat kurumunun ve ordunun kullandığı birçok kritik teknoloji İsrail ürünü” dedi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye’nin İsrail’e ihracatı Mayıs ayında ticaretin tamamen yasaklanmasından önceki ilk dört ayda %65,3 düşüşle 1,4 milyar dolar oldu. Bu veriler, ticaret yasağının devreye girmesinin ardından bu ülkeye doğrudan ihracat yapılmadığına işaret ediyor. Ancak uzmanlar ticaretin doğrudan olarak İsrail’e değil de Filistin üzerinden yapıldığına inanıyor ve bunun nedeni olarak da Filistin ile yapılan ticaretin son aylarda çok yüksek derecede artmasını gösteriyorlar.
Yine Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre Türkiye’nin Filistin’e ihracatı ilk dokuz ayda yaklaşık yüzde 526 artışla 571,2 milyon dolar oldu. Filistin’e ihracat Eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde bin 113 artışla 13,8 milyon dolardan 167,7 milyon dolara yükseldi.
“Normalleşme ihtimali ortadan kalkmış gibi duruyor”
Washington’daki Wilson Center’da Ortadoğu Programı Koordinatörlüğünü yapan Yusuf Can da eski Başkan Donald Trump döneminde imzalanan İbrahim Anlaşması (Abraham Anlaşması) sonrası Ortadoğu’da normalleşmenin başladığını bundan İsrail-Türkiye ilişkileri için de normalleşme yolunun açıldığını söyledi. Can “7 Ekim sürecinden sonra bu en azından kısa vadeli hatta orta vadede düşünülen normalleşme ihtimali ortadan kalkmış gibi duruyor. Ama ekonomik ilişkiler hâlâ kesilmiyor. Öteki taraftan siyasi söylemlerde iki taraf da birbirini hedef alıyor. Evet, Netanyahu ve Erdoğan’ın danışıklı dövüş şeklinde bir ilişkisi var. Çok uzun süredir böyle ikisi de ya bireysel olarak birbirlerini sert şekilde eleştiriyor ve hedef gösteriyor” yorumunu yaptı.
“Ekonomik ilişkiler bitmiş değil”
Türk yetkililerin İsrail ile ticari ilişkileri sıfıra indirdiğine yönelik açıklamalarının olduğunu söyleyen Wilson Center’da Ortadoğu Programı Koordinatörü Can, “Bu gerçekte doğru değil. Türk basınında iki ülke arasında ticari ilişkilerin devam ettiği deşifre edildi. AK Parti kendi ekonomik kaygılarını daha da zedeleyecek bir adım atmak istemiyor. Ama bir taraftan da kendi muhafazakâr seçmenine bir şeyler söylemesi gerekiyordu. Ve ticaretin kesildiğini söyledi ama kesilmedi” dedi.
Türkiye Ticaret Bakanlığı geçen ay sonunda yaptığı bir açıklamada, Türkiye ile İsrail arasında ticaretin devam ettiğine yönelik haberleri “tümüyle yalan” diyerek yalanlamıştı.
Türkiye ve İsrail arasındaki ticaretin ne kadar kesildiğinin bir soru işareti olduğunu belirten Can, “Bir de İsrail ile onun dışında çok tartışılan Azerbaycan petrolünün Türkiye üzerinden İsrail savaş makinesini güçlendirmek için Türkiye üzerinden taşınması konusu var. Yani ekonomik ilişkiler bitmiş değil” dedi.
Protestocular tarafından sıkça hedef alınan Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattı yoluyla Azerbaycan’ın başkenti Bakü yakınlarındaki Sangaçal Terminali’nden aktarılan petrol, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden geçerek Türkiye’nin Akdeniz’deki Ceyhan Limanı’na taşınıyor. Bu petrol, sonrasında tankerler aracılığıyla dünya pazarındaki alıcılarına iletiliyor.
VOA Türkçe’nin yıl içinde konuştuğu uzmanlara göre, Ankara’nın, imzacısı olduğu uluslararası anlaşmalar ve transit ülke yükümlülükleri nedeniyle, BTC üzerinden İsrail’e giden petrolün akışını engelleme yetkisi yok.
22 Şubat tarihli Jerusalem Post gazetesinin haberine göre İsrail, Ocak ayında ithal ettiği 300 milyon dolarlık petrolle Azerbaycan’ın en büyük petrol müşterisi oldu. Uzmanlar İsrail’in Azerbaycan’dan ham petrol aldığını ve bunu işlediğini söylüyor. Veri uzmanı Dr. Emre Akanak da aynı görüşte: “İsrail’in ham petrol aldığı üç ülke var. En büyük alımı Azerbaycan’dan yapıyor. Brezilya ikinci sırada üçüncü sırada ise Kazakistan yer alıyor. Azeri petrolünün ve Kazak petrolünün iletim yolları belli. Türkiye güzergahı olmadan bu petrolü İsrail’e götüremezsiniz. İran üzerinden gitmeyeceği kesin’’ dedi.
“Türkiye ve İsrail’den birini tercih edecekse Azerbaycan İsrail’i tercih eder”
Türkiye ve İsrail arasında ilişkilerin gerilmesinin Azerbaycan ile Türkiye ilişkilerini de etkileyebileceği yorumları yapılıyor. Azerbaycan’ın İsrail’in yakın müttefiki olduğunu söyleyen Dr. Emre Akanak da, “Türkiye ve İsrail’den biri tercih edilecekse Azerbaycan İsrail’i tercih eder. Bir kere Azerbaycan hem savunma hem de ticari açıdan İsrail’in yakın müttefiki. İsrail açısından İran nedeniyle Azerbaycan çok kıymetli. Azerbaycan da İran ve Ermenistan ile yaşadığı sorunlarda en büyük destek olarak İsrail’i görüyor” yorumunu yaptı.
VOA Türkçe’ye konuşan uzmanlar, İsrail ile Azerbaycan arasında silah ve petrol satışı gibi stratejik bileşenlerin olduğuna dikkat çekiyor. Mayıs ayında VOA Türkçe’ye bir röportaj veren ABD’nin eski Azerbaycan Büyükelçisi Matthew Bryza, İkinci Karabağ Savaşı sırasında İsrail’in, Azerbaycan’a bazı çok önemli insansız hava araçları, kamikaze dronlar ve benzeri silahlar sağladığını, Azerbaycan’ın askeri yapılanmasında kullandığı diğer birçok silahın da kaynağı olduğunu ve bu silahların Azerbaycan’ın hızlı bir askeri zafere ulaşmasında kritik rol oynadığını söylemişti.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü’nün (SIPRI) 2021’de yayımladığı bir araştırmaya göre de, 2011’den İkinci Karabağ Savaşı’nın başladığı 2020’ye kadar İsrail, Rusya’dan sonra Azerbaycan’ın en büyük ikinci silah tedarikçisiydi. SIPRI araştırmasında, 2011 ve 2020 tarihleri arasında Azerbaycan’ın edindiği önemli silahların yüzde 27’sini İsrail’den tedarik ettiği belirtildi. 2016’dan 2020’ye olan süreçte bu silahların çoğunun sevkiyatının gerçekleştiği belirtilen araştırmada, bu dönemde İsrail’den gelen silahların Azerbaycan’ın silah ithalatının yüzde 69’unu oluşturduğu bilgisi yer aldı.