NECİP F. BAHADIR | YORUM
Ankara’da ne oluyor? ‘Başbuğ’dan, ‘Serok’a keskin geçiş yapan Devlet Bahçeli’nin nihai hedef nedir? Neden, Gülen’e hakaretler yağdıran Bahçeli, Öcalan’a ‘hayat öpücükleri’ yolladı?
1 Ekim’de Meclis’in açılışıyla başlayan ve Öcalan’ı konuşma yapmak için TBMM’ye davetle zirveye çıkan bir süreçten söz ediyoruz. Şok üstüne şok. Herkesten beklenirdi de Bahçeli’den Öcalan’ı ‘muhatap alacağı’ ve ‘af yolunu’ açacağı umulmazdı. Türk siyaseti açısından gerçekten ‘tarihi anlar’ yaşıyoruz belki de bir ‘dönüm noktasının’ içindeyiz.
Bahçeli’nin söyledikleri sokak röportajında bir vatandaşın ağzından çıksaydı ne olurdu? Ya da televizyon ekranlarında bir yorumcu ağzından kaçırsaydı başına neler gelirdi? Muhalefet partilerinden biri sözgelimi CHP sözcüsü veya Sezgin Tanrıkulu gibi Kürt bir milletvekili Öcalan’a çağrıda bulunsaydı siyasi hayatı devam edebilir miydi?
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ölümü üzerine ‘taziyede bulunanların’ takibata uğradığı ve gözaltına alındığı ülkede özgürlük kanallarının tümüyle kapatıldığı bir ortam hüküm sürerken… Gülen için taziyelerin bile yasaklandığı buna karşılık Öcalan’nın yoluna kırmızı halıların serildiği, güllerin serpildiği… Nasıl bir siyasal iklimdir bu? Bahçeli aynı konuşmasında Gülen’e nefret kusarken, Öcalan’a ‘gülücükler’ göndermesini unutacak mıyız?
Şairin dediği gibi ‘Bu ne yaman çelişki anne / Kurtlar sofrasına düştüm / Aldılar kitaplarımı sorgusuz / Duvarlar konuşmuyor anne / Açık kalmıyor hiçbir kapı / Yağmurlar biriktir anne / Çağ yangınında tutuştum…’
Bahçeli, ‘yolun’ taşlarını döşüyor!
Bir yanda ‘yürekler yangın yeri’ diğer yanda çalgı çengi… Bize de, geleceğe dilekçe yazar gibi bu tabloya dikkat çekmek ve “Yaz tarih, bunu da hafızana kaydet!” demek düştü.
Kaç yazıdır Bahçeli’nin mesaj ve çıkışlarını anlamaya çalışıyorum. “Bir sürecin ‘ayak sesleri mi yoksa ‘cumhur ittifakına’ ve Erdoğan’a seçim kazandıracak siyasi bir manevra mı?” diye soruyorum. Bahçeli, her defasında elini yükseltti, adımını ileriye doğru attı. Menzili puslar içinde olduğu için henüz çözülemeyen ‘meçhul yola’ yeni taşlar ekledi. Acaba Bahçeli bu yolun taşlarını niye döşüyor?
Hukuk konusundaki çalışmalarıyla öne çıkan MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın Bahçeli’nin sözleri üzerine söylediği şu cümleler dikkat çekici; “Türk siyasetinde 22 Ekim bir milattır. Bugünden sonra siyasi değerlendirmeler 22 Ekim’den önce, 22 Ekim’den sonra diye yapılacaktır.”
Peki neyin miladı? Tamam Bahçeli’nin söyledikleri siyasal çizgisi göz önüne alındığında kendisini fersah fersah aşan devrim niteliğinde… Hedefi nedir? Yıldız’dan beklenen açıklık getirmesi. Yoksa Bahçeli’nin ne dediğinin herkes farkında…
Yeni bir çözüm sürecinden bahsedilebilir mi? AKP Genel Başkan Yardımcısı Efkan Ala, “Hayır, öyle bir konu masada yok!” dedi. Saray’ın komiseri ve ‘çakalı’ Mehmet Uçum rest çekti; “Türkiye’de bir daha yeni bir çözüm süreci olmaz, olamaz.” Erdoğan ise Bahçeli’nin birkaç adım gerisinde. “Tarihi fırsat penceresi, kişisel hesapla kurban edilmemeli.” demekle yetindi. Bahçeli’yi tanıyanlar, mesajlarının kendi inisiyatifi ve iradesinin ürünü olmayacağını bilir.
Selahattin Demirtaş’ı sürecin dışında tutuyor
Devlet içi trafiklerin içinde olduğu her halinden belli olan son dönemin gözde Ankara gazetecilerinden Hande Fırat’ın şu tespitlerini önemsiyorum; “Devlet – İmralı görüşmesi yok. Politika MHP’ye ait. Bahçeli çağrısını bölgesel krize dayandırıyor. Öcalan’ın olumlu açıklama yapacağı beklentisi var…”
Bana çok inandırıcı gelmiyor fakat Fırat’ın bu tespitleri derinlerden aldığı bilgiler ışığında dile getirdiği de kesin. Acaba, eğer hala kaldıysa devlet içi odaklar arasında görüş ayrılığından söz edilebilir mi? Belki…
Bahçeli’nin son çıkışında gözlerden kaçan husus Edirne’yi yani Selahattin Demirtaş’ı sürecin dışında bırakması oldu. DEM ve siyaset deyince ilk akla gelen isim Demirtaş değil mi? Bu uğurda bedel de ödeyen biri. Yıllardır hapishanede. Öcalan’la arasının limoni olduğu da biliniyor. Demirtaş bölge halkı üzerinde Öcalan kadar etkili ve daha gerçekçi zemine oturuyor. Öcalan, Cumhur İttifakı’na ‘tam teslim’ bayrağı çekerken Demirtaş, “Hayır!” dedi ve bir cümlelik grup konuşmasında Erdoğan’a, “Seni başkan yaptırmayacağım!” sözleriyle meydan okudu. Demirtaş’ı denklemin dışına çıkartarak DEM’li bir süreç mümkün mü? Çok zor.
Kim ne derse desin 31 Mart bozgunundan sonra ‘dönülmez akşamın ufkunda’ ilerleyen ‘Cumhur İttifakı’ bir yanda gündemi tekeline alırken diğer yanda manevra üstüne manevra yapıyor. Bahçeli’nin hamleleri karşısında muhalefet bloku şaşkınlık içinde. CHP lideri Özgür Özel’in Diyarbakır turu bile anlamını yitirdi. Özel ‘el yükseltiyorum’ diyerek başladığı cümlesini, “Ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibi olmayı teklif ediyorum.”
Laf mı şimdi bu?
Milliyetçi sağın Bahçeli’ye tepkisi çok sert… İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Bahçeli’nin Erzurum’da attığı urganı bu kez MHP liderine fırlattı; “Al şimdi bu ipi baş köşede başının ucuna as…”
Sağdaki kavga daha da sertleşecek
Müsavat Dervişoğlu, “Bizim cesetlerimizi çiğnemeden bu canibaşı bu Meclis’e giremez.” diye de ekledi. İdam sehpasında kullanılan ip veya urgan tekrar siyasetin ‘ana malzemesi’ oluverdi. Bahçeli, reste restle karşılık verdi ve o ipi istedi. ‘İp elimde olsun’ mesajı mıydı bu? Yoksa Dervişoğlu’nu etkisini kırma hamlesi mi? Sadece sözlerin değil sembollerin de kavgası bu. Dervişoğlu altta kalmadı ‘Odana benim sözlerimi as’ diye cevap verdi.
Milliyetçi sağdaki ‘siyasi kavganın’ bundan sonra daha da sertleşerek devam edeceği muhakkak. MHP tabanında da Bahçeli kadar kıvrak ve keskin dönüş yapamayanlar çıkacaktır. ‘Lider – sadakat’ gibi kavramlar MHP’nin değeri olsa da ‘politik tercihler’ de önemsiz değildir herhalde. Bahçeli’ye içeriden itirazlar olacaktır. Bunlar sese dönüşür mü? MHP gibi yapılarda zor. MHP’nin vücut bulduğu siyasal iklimde karşılığı olacaktır. Henüz nasıl neticeleneceği kestirilemese de Bahçeli’nin de ‘büyük risk’ aldığını söylemek lazım.
Devlet Bahçeli’nin çağrısına Öcalan ve DEM’in kayıtsız kalması mümkün değil. Nitekim DEM heyecanlı bir bekleyişe girdi. ‘Öteki’ Kürtler ne düşünüyor? Belki fikir verebilir diye bir dönem ANAP’da siyaset yapan Abdülbaki Erdoğmuş’un son iki yazısından altını çizdiğim bir kaç cümle aktarmak istiyorum; “Barış; yalnız söylemlerle değil, şiddeti, savaşı, terörü, ayrımcılığı, ırkçılığı reddederek gerçekleşir ve hukuk güvencesiyle kalıcı hale gelir. Umarım yeni sürecin hedefinde gerçekten “BARIŞ” vardır. Yeni bir “SAVAŞ” endişesi taşıdığımı da belirtmeliyim. Kürt meselesini gelince, ırkçılık – ümmetçilik ve dinbazlıkla harmanlanmış bir iktidar zihniyetiyle Kürt açılımını veya Kürt sorununun çözümünü mümkün görmüyorum. Bu konudaki iddialar hamaset ve aldatmaktan ibarettir. Kürtlerin haklı taleplerini dahi terör torbasına koyan bir anlayışın inandırıcılığı olmaz. Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından anlıyoruz ki yeni sürecin hedefi Kürt sorunun çözümü değil PKK’nın değişerek Öcalan önderliğinde yeni sürece dahil edilmesidir. “Çözüm Süreci” iddiasıyla yeni bir oyun ve tezgâha karşı uyanık olmalıyız.”
Erdoğan ve Bahçeli’nin samimiyetine inanmıyorum
Ben ‘idam ipi’ yerine ‘barış güvercinlerinin’ uçurulmasından yanayım. İhtiyatlı iyimserlik içindeyim. Erdoğan – Bahçeli ikilisinin samimiyetine inanmıyorum. Ülke menfaatleri gerektirdiği için yeni yola çıkacaklarını sanmıyorum. Onların tek derdi var; Koltuk ve iktidarlarını sürdürmek. 31 Mart’ta içine düştükleri siyasi çukurdan ‘yüzde 10’luk güce’ sahip DEM’i yanlarına çekerek çıkabileceklerinin hesaplarını yaptıkları kanaatindeyim.
Onlar siyasi hesaplar yaparken ülkenin çıkarına olacak gelişmeler de mümkün. Bütün siyasi suçları kapsayacak ‘genel af’ mesela. Hapishaneleri dolduran masum mahpusların kurtuluşuna neden olacaksa niye itiraz edilsin? Özgürlükler ve demokrasi genişler mi? Erdoğan ve Bahçeli ikilisinin iktidarda olduğu sürece çok zor. Ama siyaset bu. Koltukları gerektiriyorsa ‘karanlık’, ‘alaca karanlığa’ evrilebilir. Bu yol ülkeyi daha aydınlığa çıkaracaksa kerhen de olsa bize ‘yetmez ama evet’ demekten başka çare kalmıyor.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***