Uluslararası Çocuk Merkezi (UÇM-ICC) uzmanlarının BBC Türkçe ile paylaştığı örneklerden birkaçı şunlar:
“2016 yılında İzmir’de cinsel istismara maruz kalan 9 yaşındaki Y.K. Çocuk Koruma Kanunu’na aykırı biçimde mahkemeye çıkarılmış, fail ile karşılaşmanın stresi sonucunda kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmişti.
“13 yaşındaki N.Ç., 27 kişi tarafından cinsel istismara maruz kalmıştı. 2003 yılında başlayan ve 2014 yılına kadar süren dava sürecinde N.Ç. faillerle sayısız kez karşı karşıya getirilmişti. N.Ç.’nin istismara rıza gösterdiği kanaatine varılmış ve dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmıştı.”
BBC Türkçe’nin görüştüğü uzmanlar, vakaların sayısının çok daha yüksek olabileceğini, “münferit” olmadıklarını ve Türkiye’de çocuk cinayetlerinin, kadın cinayetleri gibi “sistematik ve politik” olduğunu savunuyorlar.
Bildirilen on binlerce vakanın yüzde 85’inde mağdur kız çocukları
Türkiye’de çocuğa şiddete ilişkin resmi veriler cinsel istismarla sınırlı.
TÜİK verilerine göre geçen yıl cinsel istismar kurbanı olan yaklaşık 29 bin çocuğun yüzde 85’inden fazlasında mağdur kız çocuklarıydı.
Adalet Bakanlığı verilerine göreyse, Türkiye genelinde başsavcılıkların çocukların cinsel istismarına ilişkin açtığı dosya sayısı 2015 ile 2023 arasında yaklaşık iki katına çıktı.
2023’te yürütülen 66 binden fazla soruşturmanın her birinde en az bir çocuk mağdurdu.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun basına yansıyan haberlerden derlediği verilere göre, 2024 yılının ilk altı ayında en az 14 kız çocuğu ve 205 kadın erkekler tarafından katledildi.
Uluslararası Çocuk Merkezi (UÇM) cinsel istismar vakalarının çocuklara yönelik şiddete dair “buzdağının görünen kısmı” olduğunu söylüyor.
Çocuk hakları alanında çalışan dernek, çocuk istismarı ve çocuklara kötü muamelenin, cinsel istismar kadar, fiziksel ve kötü muameleyi, ihmalkâr davranışı, ticari veya başka amaçlı sömürüyü kapsadığının altını çiziyor.
UÇM’den uzmanlar BBC Türkçe’ye, “Türkiye’de çocuğun güçsüzlüğü ve savunmasızlığı en çok çocuğu tanıyan aile üyeleri tarafından sömürülüyor (ensest) ve yaygınlığı çok fazla” değerlendirmesinde bulunuyorlar.
“Rakamsal ve istatistiksel oran olarak aile içi hep göz ardı edilir ve gerçek oranların çok fazla olduğunu biliyoruz” diye ekliyorlar.
Şiddet mi artıyor, farkındalık mı?
Peki verilerdeki artış çocuğa şiddettin arttığını mı yoksa daha fazla bildirimin mi yapıldığı anlamına geliyor?
BBC Türkçe’ye konuşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu gönüllü avukatı İpek Bozkurt, “Hem veriler artıyor hem de görünürlük artıyor” diyor.
Bozkurt’a göre, kadın hareketlerinin çalışmaları ve sosyal medya gibi faktörler şiddet gören kadınların birbirlerinden daha fazla haberdar olmasını sağlıyor.
Uluslararası Çocuk Merkezi, özellikle aile içi istismarın “görünür hale gelmesinin” bu tezi destekler” nitelikte olduğunu vurguluyor.
Diğer yandan şikayetlerin artmasında Adalet Bakanlığı’nın hukuki süreçlerde mağdurlara verdiği desteklerin artırmasının da etkili olabileceği belirtiliyor.
‘Cezasızlık oranı ciddi biçimde arttı’
Çocuklara yönelik cinsel istismar suçu Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 103. maddesiyle düzenleniyor.
2023 yılında Cumhuriyet başsavcılıklarında soruşturma evresinde karara bağlanan TCK 103’e ilişkin dosyaların yüzde 34’ünde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. 2013’te bu oran yüzde 21’di.
Buna göre 2023’te mahkemede karara bağlanan çocukların cinsel istismarı davalarında da 7 bin 88 sanık için mahkumiyet kararı verildi.
2013’te mahkumiyet kararı verilen sanık sayısı 13 bin 925 olmuştu.
UÇM uzmanları, bu verilerle ilgili, “Özetle, elimizde daha fazla çocuğa yönelik cinsel istismar suçu vakası varken, daha az kovuşturma ve mahkumiyet kararı verilen, daha az sayıda sanık bulunuyor” yorumunda bulunuyorlar.
“Bu demek oluyor ki çocuğa yönelik cinsel istismar suçu artarken, cezasızlık oranı da ciddi biçimde artmış durumda. Faillerin cezalandırılmadığı bir sistem ise her gün daha fazla vaka ve mağdur üretmeye mahkumdur” diye ekliyorlar.
Çocukları korumak için hangi adımlar atıldı?
Adalet Bakanlığı, çocukların cinsel istismarı suçlarında “cezasızlığın arttığı” sonucunun çıkarılamayacağını savunuyor.
Bakanlığın BBC Türkçe ile paylaştığı verilere göre, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarla bağlantılı olarak bugün itibariyle 23 binden fazla tutuklu ve hükümlü cezaevlerinde.
Bakanlık, bu suçlara verilen cezaların yasal düzenlemelerle artırıldığına da dikkat çekiyor.
Örneğin, 2016’da yapılan mevzuat değişikliğiyle saldırıya uğrayan çocuğun 12 yaşından küçük olması durumunda, ceza alt sınırı uygulaması getirildi.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının süresi 30 yıl yerine 39 yıla çıkarıldı. 15 yaşını bitirmiş çocukların “cebir, tehdit ve hile olmaksızın cinsel ilişkiye girmesi halinde” sanığa verilecek ceza 6 aydan 2 yıla kadar hapis iken, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis olacak şekilde artırıldı.
Türkiye çocukları koruyan bazı uluslararası sözleşmelere de taraf.
Birleşmiş Milletler’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi Türkiye’de 1995’ten bu yana yürürlükte.
54 maddeden oluşan anlaşma 18 yaş ve altındaki herkesin, eğitim, oyun oynama, beslenme, sağlık ve barınma, mahremiyet ve şiddet ile istismardan uzak olma hakkını güvence altına alıyor.
‘Erkek şiddetini meşrulaştıran bir altyapı hazırlanıyor’
Kanunlar ve uluslararası anlaşmalar gibi çocuk koruma mekanizmalarının “yeterince hayata geçirlememesinin” artan şiddetle bağlantılı olduğunu savunanlar da var.
Uluslararası Çocuk Merkezi, çocuklara yönelik şiddet ve istismarı, “kapalı toplum yapısının hakim olduğu ve ‘aile’ mefhumunun kutsal kabul edildiği” toplumlarda kamuoyuna yansıması “oldukça güç” bir mesele olarak ele alıyor.
Avukat İpek Bozkurt, çocuk cinayetlerinin “kadın cinayetleri gibi politik” olduğunu düşündüğünü söylüyor.
Bozkurt bunun sebebini şöyle açıklıyor:
“Bu cinayetlerde işlenen suçtan dolayı ceza görmemekten, cezasızlıktan faydalanmak var. Bu da iktidardaki bazı yöneticilerin, rol model olarak görülen kişilerin söylemlerinin toplumda karşılık bulmasıyla mümkün.
“Yani onlar, eğer işte ‘aile bizim için önemlidir, aile içinde ne olursa aile içinde kalır’ diyorsa, ya da ‘şöyle giyinen kadınların hepsi günahkardır’ diyorsa erkek şiddetini meşrulaştıran bir altyapı hazırlıyor.”
UÇM uzmanları, Türkiye’nin 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının “kadın cinayetleri gibi çocuklara şiddeti de artırdığını” savunuyorlar.
Kız çocuğunun zorla evlendirilerek çocuk yaşta anne olması, “kadının yerinin annelikle sınırlandırılması” gibi toplumsal cinsiyet sorunlarının en acı bazı sonuçlarının kız çocuklarının şiddet görmesi ve vahşice öldürülmesi olduğunu söylüyorlar.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın yayınlarına göre, çocuklara yönelik şiddete maruz kalma riskini artıran diğer faktörlerden biri de, yetersiz eğitim.
Cinsel eğitim ve çocuk hakları konusundaki eksiklikler, çocukların kendilerini savunma ve istismarı bildirme kapasitelerini olumsuz etkileyebiliyor.
Buna ek olarak ailelerin sosyoekonomik durumlarındaki kötüleşmeler çocukların şiddet görme riskini artırıyor.