NECİP F. BAHADIR | YORUM
Acaba AKP seçmeni, turkuaz halı üzerinde Sisi’ye kucak açan Erdoğan fotoğrafını görünce neler hissetti? Mursi, İhvan ve Rabia’yı bayraklaştıran siyasal İslamcı mahalle ne düşündü acaba? Peki, sokaktaki insanın duyguları neydi? Diplomasi çevrelerinde nasıl algılandı ve yorumlandı?
Kamuoyu araştırmaları yapan şirketler yakında bu fotoğrafın AKP tabanındaki yansımasını rakamlara döker. Tahmin etmek zor değil. Bir AKP’li derin bir hayal kırıklığı ve acı acı gülümsemekten başka ne düşünebilir ki… “Vardır bir hikmeti!” demez herhalde. Çünkü bu fotoğraf ‘hikmet ve keramet’ aranacak türden bir görüntü değil. Anlamı ve mesajı çok net…
Esas travma siyasal İslam mahallesinde… İki yazarın nasıl kıvrandığını şu cümlelerden okumak mümkün; “Sisi ile Erdoğan’ın görüşmesine en çok üzülen isim Erdoğan’dır. Mursi kardeşiydi Erdoğan’ın…”
Kelime oyunlarıyla vaziyeti kurtarmaya çalışmak mümkün değil. Rahmetli Erbakan olsaydı, “Hadi oradan!” der, elinin tersiyle defederdi. Fotoğrafların hiçbirinde Erdoğan’ın üzüldüğünü gösteren veya ima eden mimik yakalayamadım.
“Vîrân olası hânede evlâd u ıyâl var..”
İsmail Kılıçarslan’ın o kadar zeka ve akıl özürlü olduğunu sanmıyorum. Vicdanı için aynı şeyi söyleyemem. Bu fotoğrafın bir ‘büyük yenilgi’ olduğunu anlayacak izana sahip olmalı. Biraz aklı olan bilir ki bu bir ‘ideolojinin çöküşüdür’. ‘Siyasal İslamcılık’ siyasetinin iflasıdır. Gerçeğin, reel politiğin, siyaset-i hayali alt etmesidir. Sen de farkındasın da İsmail Kılıçarslan, gerçeği söylemeye dilin varmıyor. ‘Virân olası hânede evlâd u ıyâl var’ çünkü.
Bir ara Erdoğan’ın konuşmalarını yazan Aydın Ünal’ın yorumu da benzer; “Devlet adamlığı böyle bir şeydir. Sen bu acıya katlanamazsın da devlet adamı katlanır.”
Devlet ile adamlık kelimelerinin yan yana geleceği en son isimlerden biridir Erdoğan. Aydın Ünal, Erdoğan’ın duygularla politika yaptığını bilmiyor mu? Bu fotoğrafta ne devlet adamlığı söz konusu ne de hikmet-i hükümet? Tevil etme çabaları boşuna…
Aydın Ünal, abartılı karşılama ve uğurlamaya ne diyecek? Bunlar da devlet adamlığına dahil mi? Bir an Ünal gibi düşünelim; devlet adamlığı icabı Sisi’yle görüştüğünü varsayalım… Havaalanında karşılamak, aracına almak ve aynı araçta kalabalık konvoyla uğurlamak, uçağa bindirirken el sallamak neyin nesi? Bu kadar ‘içten ve yürekten’ ağırlama çok az lidere nasip olmuştur. Sisi’ye bu ayrıcalıklı muameleyi ‘devlet adamlığı’ gibi bir kılıfa sokarak izah etmek beyhude…
Siyasal İslamcılar sessizliğe büründü!
Bir iki isim dışında siyasal İslam mahallesinin sessizliği her şeyi anlatıyor aslında. Çünkü ‘yutkunmaktan’ başka bu fotoğrafa söylenecek bir söz yok. Reisleri, ‘Rabia’yı, Mursi’yi ve İhvan’ı’ bir kalemde sattı. Aslında çok önceden gözden çıkarmıştı da bir fotoğraf karesiyle herkesin göreceği ve anlayacağı hale gelmesi için biraz zaman gerekti. Mahalle Erdoğan için ‘dava, kutsalın olmadı’, sadece çıkarı ve koltuğunun var olduğu gerçeğini acı şekilde gördü.
İslamcılar Mursi fotoğraflarıyla Sisi’yi protesto gösterileri yapmak istemezler miydi? Kendilerini, ‘Katil Sisi defol’ pankartlarıyla meydanlara vurmak varken Erdoğan’ın, başlarını öne eğdirmesini, seslerini de sözlerini de kısmasını kabullenmek kolay mı? Allah hiçbir kulunu Sisi fotoğrafı karşısında bir siyasal İslamcı’nın düştüğü hallere düşürmesin. Hassas kalbe sahip olmama rağmen acımak gelmiyor içimden. Bu yol çıkmaz sokaktı zaten…
Mursi’yi, Rabia’yı ayaklarının altına aldı
İsrail ile ticareti protesto eden gençlere polisin müdahalesini gösteren görüntüler için, “Bu AKP’nin bitiş fotoğrafı” demiştim… Ki hala söylediklerimin arkasındayım. Şimdi bu fotoğrafa yenisi eklendi. Sisi fotoğrafı için manşeti ‘Erdoğan’ın iflası ve ağır yenilgisi’ diye atıyorum. Bu fotoğraf aşılamaz.
Netanyahu ile ‘sarmaş dolaş’ bir görüntü bile bu fotoğrafın gerisinde kalır. Burada, dünya lideri var, ideoloji var, iddia var, kutsal dava var… Hepsi yerle bir. Erdoğan, Sisi uğruna Rabia’yı da Mursi’yi de İhvan’ı da ayaklarının altına aldı, pas pas etti. Sisi’nin üzerinde yürüdüğü turkuaz halının altı bunlarla dolu.
Türkiye Mısır’la ilişkileri düzeltmesin mi? Erdoğan Sisi ile el sıkışmasın mı? Dün dünde kalmasın, bugün yeni bir gün olmasın mı? Uluslararası ilişkilerde ‘küslük’ olur mu?
Mesele o değil. Erdoğan ne kavga ederken doğru üslup ve tavır sergiledi, ne de barış antlaşmaları imzalarken… Kaç kez ‘asla’ kelimesini kullandı. Arşivi açarsak karşımıza nelerin çıkacağı ortada. Örnek mi; “Aracı olanlar oluyor, ben böyle bir kişiyle – Sisi – asla görüşmem….”
‘Asla’ ne demek? Hiçbir şart koşulda demek; hem o günü hem de geleceği bağlayan bir sözcük. Anadolu’da bile ‘asla, asla deme’ diye bir söz var. Recep onu da mı duymadı acep?
‘Kardeşinin’ katiliyle el sıkıştı!
Erdoğan’ın ağzından dökülen bir başka ‘asla’ cümlesi; “Sisi, kardeşim Mursi’nin katilidir. Zalimlerle aynı masada asla oturmam. Tarih onu şehit edenleri asla unutmayacaktır.”
Bir insan kardeşinin katiliyle el sıkışır, masaya oturur mu? Kardeşinin katiliyle kucaklaşan biri muteber olabilir mi? “Baba katilinle, baban bir safta” diyen şair bile bunun normal hayatta değil, ancak mücbir sebeplerle hapishanelerde mümkün olacağını dile getirdi. ‘Kardeşinin katiliyle aynı safta bir cumhurbaşkanı’ belki yandaş kalemlerin içine sinebilir ama Türk toplumu bunu hazmedemez, kabullenemez. Bunu kaldıracak yürek bir iki istisna dışında Anadolu’da yoktur.
“Pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı?” sorusunun üzerinden sadece 4 yıl geçti. Miting meydanlarında ampulün bile önüne geçen ‘Rabia’ işarete ne olacak? Havaalanında dört parmağıyla rabia işareti yaparak Sisi’yi uğurlaması tarihin ve kaderin kendisine bir tokattı. Bilinçli, bile isteye yaptığını sanmıyorum. Tarih insanı böyle ensesinden yakalar ve iddiasını suratına çarpar.
Erdoğan’ın yapamadığı neydi?
Devletler arası ilişkilerde inişler çıkışlar yaşanır. Ama bu kadar kesin dönüşlerde ya iktidar ya lider değişir. Aynı lider hem büyük savaşın, hem de büyük barışın kahramanı olamaz. Kavga ve barış ölçülü olursa eğer aynı adam her iki sürecin de yürütücüsü olabilir elbette. Ülkeler arası münasebetler duygularla, değil stratejik akılla yönetilir. Açılacak kapı sert kapanmaz. Su içtiğin testiye tükürülmez. Tekrar o kapıyı açmak, o testiden su içmek zorunda kalabilirsin. Erdoğan’ın yapamadığı ‘makuliyet ve ölçüydü.’
Hiçbir dava bu kadar kolay satılmaz. Erdoğan kardeşi Mursi’yi önce sahaya sürdü, sonra yalnız bıraktı, en son da sattı. Rabia’yı aynı şekilde… İhvan’ı da… Sisi kapılarını kolay açmadı. Şartları vardı. Erdoğan’a önkoşulları yazan bir liste gönderdi. İhvan’ın Türkiye topraklarında faaliyetlerine son verilmesi bu şartlardan biriydi. Erdoğan Sisi uğruna İhvan’ı gözden çıkarmak için bir dakika bile düşünmedi.
Erdoğan’ın Sisi ile verdiği fotoğraf dünya lideri iddiasındaki Erdoğan’ın büyük iflası ve bir hayalden ibaret, siyasal İslam ideolojisinin bir ağır yenilgisinin ilanıdır. Muhalefet sadece bu fotoğrafla propaganda yapsa, seçimi kazanır. Çünkü bu fotoğrafı ne AKP tabanı içine sindirebilir ne siyasal İslam mahallesi ne de sokaktaki insan… Türk siyaseti böyle bir iflas ve yenilgiyi bugüne kadar görmedi.
Bu yenilgi ve iflaslar karşısında, tarihin şamar oğlanına döndükten sonra sandığın ne önemi var… Erdoğan tarihte eşine pek az rastlanan ‘büyük kaybedenlerden’ oldu.
Yazık oldu…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***