İsrail’in Cuma günü Lübnan’ın başkenti Beyrut’a düzenlediği hava saldırısında Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah öldürüldü.
Lübnan Hizbullah hareketinin lideri Hasan Nasrallah, 31 Ağustos 1960’da Şii bir ailenin dokuzuncu çocuğu olarak Beyrut’un Burc Hamud semtinde doğdu.
Nasrallah’ın ailesi Lübnan’ın güneyindeki Cebel Amil bölgesindeki Bazuriye köyünden Burc Hamud’a göçmüştü.
Gençlik yılları ve dini eğitimi
Hasan Nasrallah Beyrut’ta eğitimine devam ettiği esnada Nisan 1975’te Lübnan İç Savaşı patlak verdi. Doğu ve Batı Beyrut’un ortasına yer alan oturdukları semt Burc Hamud’un savaş meydanına dönmesi üzerine, ailesiyle birlikte ülkenin güneyindeki Sur şehrine yerleşen Nasrallah burada sebze satıcılığı yaptı.
1976’da Nasrallah ailesine dini eğitim almak istediğini bildirdi. Bunun üzerine Lübnan’ın doğusundaki Bekaa Vadisi’nde, Irak’taki Necef Havzası’na bağlı olarak 1960’lı yıllarda açılmış bir Şii dini okuluna yazıldı. Aynı sene Irak’ın Necef şehrine yerleşerek burada Şii mercii Muhammed Bakır es-Sadr’ın (1935-1980) havzadaki örgütlenmesinde eğitim görmeye başladı.
Fakat 1978’de Lübnan’a dönmeyi istemesi ve Irak yönetiminin Muhammed Bakır es-Sadr’a baskıyı artırması üzerine Nasrallah havzadaki eğitiminde ilerleyemeden, eğitimini bırakıp Lübnan’a geri döndü. 1979’da İran Devrimi’nin gerçekleşmesinin ardından Hasan Nasrallah, dini eğitim sürecinde kurduğu bağlantıların de etkisi ve yardımıyla İran’da kurulan dini yönetime bağlandı.
İran Devrimi’nin ardından yeni İran yönetimi Lübnan Şiilerinin en ünlü örgütlenmesi olan Emel’i kontrol altına almaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Bunun üzerine 1982’de İran Lübnan’da Hizbullah’ı kurdurdu. Hizbullah zaman içerisinde Lübnan’ın en büyük Şii gücü olacaktı. Bu doğrultuda Emel, Mahrumlar Hareketi gibi diğer Şii yapıların mensupları Hizbullah’a entegre olma sürecine girdi.
Hasan Nasrallah da bu yeni örgüte katıldı. Nasrallah 1980’li yıllarda zaman zaman İran’da bulunarak ideolojik ve idari eğitimler aldı.
Bu dönemde Lübnan’da Nasrallah, Hizbullah olarak amaçlarının Lübnan’ı İran’daki rejimin hakimiyetine sokmak olduğunu açıkça ifade etmekteydi. Nasrallah bu hedeflerini, İran’ın dini liderinin Şiilikte inanılan Kayıp İmam’ın naibi olduğuna dair inancıyla gerekçelendiriyordu.
Hizbullah’taki liderlik makamı olan genel sekreterliğe ilk olarak seçilen Subhi Tufeyli (1948-) İran ile yaşadığı anlaşmazlıklar nedeniyle 1984’te İran’ın girişimiyle devrilmiş, yerini İran’ın talebi doğrultusunda Abbas Musavi (1952-1992) almıştı.
Subhi Tufeyli halen Lübnan’da İran, Esed rejimi ve Hizbullah’ın en önemli muhaliflerinden biridir.
Hizbullah 1980’li yıllarda Emel Örgütü ile Lübnan Şiileri üzerinde rekabete girmeleri üzerine bazı çatışmalar yaşasa da ilerleyen dönemde müttefik oldu. Aynı şekilde İran rejiminin müttefiki olan Suriye rejimi de Hizbullah ile dost oldu.
Bu dönemde Hizbullah bir yandan iç savaşta yer aldı, diğer yandan ise İsrail tarafından işgal edilen Güney Lübnan’da İsrail ordusuna saldırılar düzenledi.
İç savaş ve sonrası
1990’da Lübnan İç Savaşı bitti. Fakat Lübnan’ın en güneyindeki şerit İsrail’in ve İsrail’le iş birliği yapan Marunilerden oluşan Güney Lübnan Ordusu’nun işgalindeydi. Hizbullah bu işgalle mücadele edeceği gerekçesiyle silahsızlandırmadan muaf tutulmasını talep etti.
Suriye’nin nüfuzu altında imzalanan 1991 Taif Anlaşması’yla ülkede ordu dışındaki grupların silahsızlandırılması kararından, Suriye’nin müdahalesiyle Hizbullah “İsrail’e karşı mücadele edeceği” gerekçesiyle istisna edildi. Fakat Hizbullah o günden bugüne silahlı gücünü daha çok Lübnan’daki gücünü pekiştirmekte kullandı.
Nasrallah Hizbullah’ın lideri oluyor
Hizbullah lideri Abbas Musavi 16 Şubat 1992’de Lübnan’ın güneyinde bulunduğu bir esnada İsrail’in hava saldırısında hayatını kaybetti. Hasan Nasrallah, İran’ın kararıyla Hizbullah liderliğine getirildi. İran’ın diğer adaylar yerine Nasrallah’ı tercih etmesinin temel sebebi, Nasrallah’ın İran’a bağının çok daha fazla olmasıydı.
Hizbullah 1980’li yıllarda Emel Örgütü ile Lübnan Şiileri üzerinde rekabete girmeleri üzerine bazı çatışmalar yaşasa da ilerleyen dönemde müttefik oldu. Aynı şekilde İran rejiminin müttefiki olan Suriye rejimi de Hizbullah ile dost oldu.
Bu dönemde Hizbullah bir yandan iç savaşta yer aldı, diğer yandan ise İsrail tarafından işgal edilen Güney Lübnan’da İsrail ordusuna saldırılar düzenledi.
İç savaş ve sonrası
1990’da Lübnan İç Savaşı bitti. Fakat Lübnan’ın en güneyindeki şerit İsrail’in ve İsrail’le iş birliği yapan Marunilerden oluşan Güney Lübnan Ordusu’nun işgalindeydi. Hizbullah bu işgalle mücadele edeceği gerekçesiyle silahsızlandırmadan muaf tutulmasını talep etti.
Suriye’nin nüfuzu altında imzalanan 1991 Taif Anlaşması’yla ülkede ordu dışındaki grupların silahsızlandırılması kararından, Suriye’nin müdahalesiyle Hizbullah “İsrail’e karşı mücadele edeceği” gerekçesiyle istisna edildi. Fakat Hizbullah o günden bugüne silahlı gücünü daha çok Lübnan’daki gücünü pekiştirmekte kullandı.
Nasrallah Hizbullah’ın lideri oluyor
Hizbullah lideri Abbas Musavi 16 Şubat 1992’de Lübnan’ın güneyinde bulunduğu bir esnada İsrail’in hava saldırısında hayatını kaybetti. Hasan Nasrallah, İran’ın kararıyla Hizbullah liderliğine getirildi. İran’ın diğer adaylar yerine Nasrallah’ı tercih etmesinin temel sebebi, Nasrallah’ın İran’a bağının çok daha fazla olmasıydı.
1992 Lübnan Parlamento seçimlerine, Nasrallah liderliğindeki Hizbullah da katıldı. İran lideri Ali Hamaney, Hizbullah’ın Lübnan’ın laik politik sahnesinde siyaset yapmasına, çeşitli maslahatlar gereği onay vermişti. Böylece Hizbullah dini bir yapılanma ve silahlı bir oluşum olmanın ötesinde siyasi bir partiye de dönüştü. Bu seçimlerde Hizbullah 128 milletvekiline sahip Lübnan Parlamentosu’nda 8 milletvekili kazandı. Hizbullah 1992 seçimlerinden itibaren tüm Lübnan seçimlerine katıldı ve Lübnan Parlamentosu’nda hep yer aldı.
Hizbullah bu seçimlerde Suriye’deki Esed rejimine yakınlığı ve İslami hareketlere düşmanlığıyla bilinen Abdullah Harari ve Nizar Halebi liderliğindeki Ahbaş (Habeşiler) Cemaati’yle seçim ittifakı yaptı.
1990’lı yıllar boyunca İran, Hizbullah’a büyük maddi yardımlarda bulundu. Hizbullah bu yardımlarla askeri açıdan güçlendiği gibi düzenlediği yardım faaliyetleriyle Lübnan Şiileri arasında git gide daha fazla popülerlik kazandı. İran’a doğrudan bağlı Hizbullah’ın git gide güçlenmesi ve devlet içinde devlet haline gelmesi, o dönemde İran’ın en başarılı devrim ihracı projesi olarak görülmekteydi.
1990’lı yıllardan itibaren Hizbullah Güney Lübnan ve Beyrut’ta Sünni İslami hareketlerle de rekabete girdi. Bu hareketler genellikle silahsız veya zayıf şekilde silahlanmışlardı. Hizbullah’ın silahlı baskısı altında pek çok haklarının ve mekanlarının zorla ellerinden alındığını belirtiyorlardı.
1993 ve 1996’da İsrail ordusu ile Hizbullah arasında büyük çatışmalar yaşandı. Düşük yoğunluklu savaş ise sürekli devam etti. 1997’de Hasan Nasrallah’ın 18 yaşındaki oğlu Hadi bu çatışmalarda hayatını kaybetti.
İsrail Lübnan’dan çekiliyor
14 Şubat 2005’te Lübnan eski başbakanı Refik Hariri’nin, arkasında Suriye rejiminin olduğundan şüphelenilen bir suikastle öldürülmesinin ardından Lübnan’da oluşan kamplaşmada Hizbullah, Suriye rejimi karşıtı 14 Mart İttifakı’na karşılık Suriye rejimi yanlısı 8 Mart İttifakı’nda başı çekti.
2000’de İsrail’in Güney Lübnan’da işgal altında tuttuğu şeritten çekilmesi Hizbullah ve Nasrallah’ın bir başarısı olarak görüldü. Bu sebeple çekilme, Hizbullah ve Nasrallah’ın imajını güçlendirdi. Bu gelişme Hizbullah’ın Lübnan’daki gücünü ve etkinliğini de tahkim etti.
Temmuz 2006’da İsrail askerlerinin ve Hizbullah mensuplarının sınır çatışmasıyla başlayıp 1 ayı aşkın süreyle devam eden İsrail-Hizbullah Savaşı, Güney Lübnan’ın yıkımına ve Hizbullah’ın önemli kayıplar vermesine neden olsa da İsrail’in de Güney Lübnan’da ilerlemesi başarısız olduğundan Hizbullah ve Nasrallah için yine bir başarı olarak görüldü.
Özellikle bu savaşın ardından Türkiye başta olmak üzere Sünni dünyada da Hizbullah ve Nasrallah’a yönelik sempati artacaktı.
Mayıs 2008’de Beyrut’ta Nasrallah’ın emriyle Hizbullah milisleri ile Lübnanlı Sünniler ve Dürziler arasında şiddetli çatışmalar çıktı.
Suriye savaşı ve Hizbullah’ın rolü
2011’de başlayan Suriye Savaşı’nda Hizbullah’ın en başından itibaren Esed rejiminin safında savaşa ve katliamlara katılması, Sünni dünyadaki Hizbullah ve Nasrallah sempatisinin neredeyse tamamen son bulmasına sebep verdi.
Suriye’deki savaşta Esed rejiminin en büyük destekçilerinden biri haline gelen Hizbullah, sahada da Sünni gruplara karşı savaşında ağır kayıplar verdi. Aynı zamanda Sünni sivillerin yaşadığı bölgelere yönelik saldırılar ve katliamlarda da Hizbullah rol oynadı.
Nasrallah ve Hizbullah İran’a doğrudan bağlılığı, Suriye Savaşı, Lübnan’da taleplerini güç ile dayatması, Beyrut Limanı patlamasındaki rolü gibi nedenlerle, Lübnan’da diğer kesimlerin harekete yönelik tepkisi arttı.
30 yılı aşkın süredir Hizbullah lideri olan ve 64 yaşını dolduran Nasrallah, öldürülene kadar örgütü yönetmeye devam ediyordu. (Mepa News)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***