Kara Harp Okulu’ndaki mezuniyet töreninde genç teğmenlerin ayrı bir yemin töreni düzenleyerek “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” şeklinde slogan atması siyasetin gündeminde. AKP ve MHP cephesinden gelen zıt tepkiler sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan beklenen açıklama geldi: “Kılıçları kime çekiyorsun? Bunlar ordudan temizlenecek” dedi. Yemin törenine ilişkin yapılan en büyük tartışma bunun bir darbe iması olup olmadığı ve Türkiye’de artık darbelerin mümkün olup olmadığı yönünde. 15 Temmuz sonrası TSK içerisinde yapılan tasfiyeler ve askeri öğrencilerin mülakatla seçilmesi gibi orduya yönelik birçok hükümet hamlesi nedeniyle darbe olasılığı birçok yönden tartışılıyor.
Siyaset bilimci ve yazar Mümtaz’er Türköne de bu tartışmalara katıldı ve “Darbe mümkün mü?” sorusunu yöneltti.
“Ürkütücü bir ihtimal ama teknik olarak mümkün” yanıtını veren Türköne, “Bu üç şart gerçekleşirse, iktidarda kim olursa olsun asker darbe yapabilir” dedi.
Türköne bu üç şartı da şöyle izah etti: “Askerin siyasete müdahaleyi veya darbeyi kafasında evirip çevirirken en çok korktuğu faktör ekonomidir. Asker kural olarak ekonomiden anlamaz ve müdahale sonrasında ülkeyle birlikte ekonomik enkazın altında kalmaktan korkar. İkinci unsur halkın desteğini elde etmektir. Toplumda meşruiyet arar, bulabilmek için elindeki bütün araçları seferber eder, gerekirse şiddet yüklü psikolojik savaş yürütür. Üçüncüsü ise uluslararası alanda destek bulmak, hiç olmazsa müttefiklerin nötr kalmasını sağlamaktır. Bu üç şart gerçekleşirse, iktidarda kim olursa olsun asker darbe yapabilir.”
“Siyaset algılar üzerinden yapılır” diyen Türköne, son olarak şu tespiti yaptı: “Türkiye’de darbe şartları da darbe ihtimali de mevcut değil; ancak yaşadığımız tecrübeler yüzünden “korkacak bir şey yok” diyemiyoruz. Ya algı sensörleri bozulanlar, yanlış sonuçlara varırsa?”
Turkish Post‘taki yazısında Mümtaz’er Türköne’nin öne çıkan değerlendirmeleri şöyle:
“Darbe konusunda muhakeme yürütürken askere veya iktidar sahiplerine değil ülke şartlarına ve gelişen olayların bu üç unsuru nasıl etkilediğine bakmak gerekir.
Sıraladıklarım bir muhakeme veya spekülasyondan ibaret değil. 27 Mayıs’a, 21 Mayıs’a, 12 Mart’a, 12 Eylül’e, 28 Şubat’a, e-muhtıraya ve 15 Temmuz’a bakıp bir toplama ve çıkarma işleminden geçirirseniz maalesef karşımıza bu tablo çıkıyor.
İşte bu yüzden, genç teğmenlerin kılıç şakırtıları gibi, TSK’yı konu alan herhangi bir tartışma başladığı zaman, insiyakî olarak herkesin ve doğal olarak askerlerin de kafalarından darbe rüzgârları geçiyor.
‘ATEŞE KÖRÜKLE GİTMEMELİ’
Böyle bir durumda kimse ateşe körükle gitmemeli.
Hafazanallah, hepimizin uyanık olması gerekir. Bilhassa iktidar sahipleri özenli ve dikkatli olmalı. Yoksa çağın en büyük felaketi ile karşılaşabiliriz.
Genç teğmenler üzerinden sürdürülen tartışma, TSK mensuplarının hatta emeklilerinin nasırına basmak anlamına geliyor. Harbiye askerin iffeti, namusudur. Türkiye’nin en köklü ve güçlü geleneği askerî geçmişinden çıkmıştır. Harbiye, yüzyılların askerî geleneklerinin ana taşıyıcı kurumudur. Her subay ölene kadar Harbiyelidir. İktidar ve muhalefet cephesinden Harbiyeyi hedef alan her söz ve eylem, askerin doğrudan onuruna dokunur. Cumhurbaşkanının sözlerine bakılırsa, “Mustafa Kemâl’in askerleri”nin bir kısmı disiplin soruşturması ile ordudan atılacak. İstanbul Belediye Başkanı’nın siyasî fırsatçılık yapıp partisinden rol çalarak söylediği “Mustafa Kemâl’in askerleriyiz demeye devam edin” kışkırtması gibi, iktidar eliyle genç teğmenlerin bir kısmını biçecek soruşturma da darbecilerin meşruiyet arayışının gündemi olarak çok tehlikeli. Genç teğmenler gündeminin asıl muhalefete zarar verdiğinin CHP’nin akil adamları farkında değiller.
Bu mesele büyütülmemeli ve üzerine bu kadar gidilmemeli.
Genç teğmenlere dokunmadan ve bu gündemi uzatıp yaymadan önce iktidar kanadı da birkaç defa düşünmeli.
‘DARBE ŞARTLARI MEVCUT DEĞİL’
Yukarda sıraladığım üç faktörden (ekonomi, iç kamuoyu ve dış kamuoyu) en tehlikelisi uluslararası çevrelerin darbe spekülasyonlarını perde gerisinden destekleme ihtimalidir. Darbe yönetimi, “bazı” uluslararası aktörler için bulunmaz bir kriz fırsatı olarak görülecektir. CDS puanının birden fırlamasından çok kâr edecek finans çevreler Türkiye’nin kanını emmek için hazır bekliyor. Türkiye millî menfaatlerini, özellikle kurduğu bölgesel dengelerini darbe yönetimiyle koruyamaz, ezilir gider. Beğenin beğenmeyin mevcut iktidarın bölgesinde ve uluslararası çevrelerde proaktif yetenekleri ve ağırlığı yabana atılmaz durumda. Darbe her şeyin alt-üst olduğu bir kumara dönüşecek ve ülke fare kapanına girecektir. Böyle bir teşebbüs, hangi gerekçeye dayanırsa dayansın tarihin en büyük ihanetlerinden biri olacaktır.
Siyaset algılar üzerinden yapılır. Türkiye’de darbe şartları da darbe ihtimali de mevcut değil; ancak yaşadığımız tecrübeler yüzünden “korkacak bir şey yok” diyemiyoruz. Ya algı sensörleri bozulanlar, yanlış sonuçlara varırsa?”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***