Türkiye’de bilgi edinme hakkı, 2003 yılında kabul edilen Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ile yasal güvence altına alındı. 2010 yılında bu hak anayasal statü kazandı. Kanun, yurttaşlara kamu kurumlarından bilgi talep etme hakkı tanırken kurumlara da bu talepleri yanıtlama yükümlülüğü getirdi. Ancak uygulamada birçok zorluk ve sınırlama bulunuyor.
“Türkiye’de Bilgi Edinme Hakkının Mevcut Durumu: Hesap Verebilirlik ve Şeffaflık İçin Etkili Bir Araç (Mı?)” başlıklı Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) raporu, bu kapsamda kurulan mekanizmaların işlemediğini belirterek, “Kurumların başvuruları yok sayarak cevaplamamasının yanı sıra kanunun özellikle 7’nci, 8’inci, 25’inci ve 26’ncı maddelerini istismar ederek başvuruları reddetmeleri de hakkın kullanımının önünde ciddi bir engel oluşturuyor” tespitini ortaya koydu.
Ankete katılan gazetecilerin, medya çalışanlarının ve sivil toplum örgütlerinin yarısından fazlası, son 3 yılda bilgi edinme hakkı başvurularında sordukları soruya net bir yanıt alamadıklarını söyledi. Başvuru yapanların yüzde 26’sı bazen, yüzde 45’i nadiren olumlu sonuç aldığını belirtti. Yüzde 21’i ise hiçbir zaman olumlu sonuç almadığını ifade etti.
Başvuru sonucunda sorduğu soruya net yanıt alamayan katılımcıların yüzde 64’ü ilgili kuruma itiraz ederken, yüzde 25’i Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na (BEDK) itirazda bulundu. Reddedilen başvurusuna cevap alabilmek için dava açanların oranı ise yüzde 13 ve bunların yalnızca biri gazeteci.
Bilgi edinmek isteyenlerin yüzde 10,5’i nitelikli yanıt alamadığı için başvuru yapmaya devam etmeyi düşünmediğini belirtti. Yüzde 87’si ise kurumların paylaştığı bilginin niteliği konusunda geliştirmeler yapılması gerektiğini düşünüyor.
IPI: “Kanunun özgürlükçü olarak yorumlanmadığı çok sayıda karar var”
IPI raporunda, “Cevaplanmayan veya reddedilen başvurulara itirazları değerlendiren Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu (BEDK) önemli bir merci ancak bağımsızlığı ve etkinliği tartışmalı. Kanunu özgürlükçü olarak yorumlamadığı çok sayıda kararı var. BEDK’ya sadece posta yoluyla başvurulabilmesi de önemli sorunlar arasında” ifadesi yer aldı.
“Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) başvuru takibini kolaylaştırmış
olsa da günde bir başvuru limiti olması kullanımı kısıtlayan bir engel” denilen raporda, bu aksaklıklara ve sınırlamalara rağmen gazeteciler ve sivil toplum örgütlerinin başvurularına tatmin edici cevap aldıkları örneklerin de bulunduğu belirtildi.
Son üç yılda en çok bilgi edinme hakkı başvurusu yapılan konuların başında kadın, çocuk, LGBTİ+ ve mülteci hakları yüzde 42’lik yer tutarken, çevre ve iklim krizi başvuru konularının yüzde 39’unu oluşturdu.
IPI, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun uygulanmasında başvuranların karşılaştığı engeller, zorluklar ve bunların sonuçlarını ele alırken, “Bilgi edinme başvurularına kurumlar tarafından zamanında, tatmin edici cevaplar verilmemesi sorunların başında geliyor” dedi.
Araştırmacıların aldığı retlerde yaygın gerekçelerden biri olan “güvenlik gerekçesi” için de IPI raporunda, “Kamu kurumları, ‘devlet sırrı’, ‘ticari sır’ veya ‘ulusal güvenlik’ gibi geniş ve muğlak kavramları kullanarak bilgi taleplerini reddetme eğiliminde. Bu durum, özellikle insan hakları ihlalleri veya yolsuzluk iddialarıyla ilgili araştırma yapan STÖ’ler ve gazeteciler için büyük bir zorluk oluşturuyor” ifadesi yer aldı.
Veri peşinde 15 yıldır süren dava
Bilgi edinme hakkı ihlal edildiği gerekçesiyle dava yoluna giden hak sahipleri de bulunuyor. Ankete katılanların yalnızca 7’si başvurusuna cevap alamadığı için dava açtığını belirtti. Katılımcılardan Yaman Akdeniz, Anayasa Mahkemesi’nin olumlu kararına rağmen davasının 15 yıldır sürdüğünü ve talep ettiği veriyi hala alamadığını söyledi.
IPI raporunda, “Türkiye’de gazetecilerin, sivil toplum örgütlerinin ve hatta hukukçuların dava açmalarına rağmen talep ettiği bilgiyi edinemediği bir sistem mevcut” denildi. Verilerin niteliği ve güncelliğinin önemli olduğu da vurgulandı.
Olumlu örnekte ise “Taşra Üniversiteleri AK Parti’nin Arka Kampüsü” kitabı için araştırma yapan gazeteci Tuğba Tekerek, Batman Üniversitesi’nden aldığı cevaplar sayesinde kitabında “kritik” ve “çarpıcı” bir analiz yapabildiğini anlattı.
Tekerek, Ağustos 2022’de üniversiteye yaptığı bilgi edinme başvurularında kampüste kaç öğrencinin okuduğunu ve kampüs camisinin kapasitesini sordu. Aldığı cevaplar, caminin kapasitesinin üniversitenin erkek öğrenci sayısından fazla olduğunu ortaya koydu. Caminin kapasitesi, kampüsteki kütüphanenin de yaklaşık 10 katıydı. Kitabı için başka üniversitelere de başvurular yaptığını belirten Tekerek, “Alengirli olmayan, rakamlı sorularıma büyük ölçüde yanıt aldığımı söyleyebilirim” dedi.
Olumsuz örnekteyse gazeteci Elif İnce, New York Times gazetesinin Türkiye’deki COVID-19 haberlerine katkıda bulunmak için Sağlık Bakanlığı’na Mayıs 2020’de başvuru yaparak Gaziantep, Rize ve Batman’da 14/04/2020-14/05/2020 tarihleri arasında günlük COVID-19 vaka sayısı ile her gün tespit edilen COVID-19 kaynaklı ölüm sayılarını sordu.
Kanunun istisnalarından “ayrı bir araştırma ve analiz neticesinde oluşturulabilecek türden bilgi ve belgelere yönelik olduğu ve ayrı ve özel bir çalışma gerektirdiği” maddesi gerekçe gösterilerek reddedilen başvuruyu İnce, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na (BEDK) taşıdı ancak cevap alamadı. Sağlık Bakanlığı’na dava açan İnce davayı kazandı, buna rağmen istediği verileri Sağlık Bakanlığı’ndan edinemedi.
IPI raporunda “tüm olumsuzluklara rağmen bilgi edinme hakkının etkin kullanımının, Türkiye’de demokrasinin derinleşmesi ve şeffaf bir yönetim anlayışının yerleşmesi açısından kritik öneme sahip” olduğu vurgulandı. Raporda, “Gazeteciler ve sivil toplum örgütlerinin bilgi edinme hakkını daha sık kullanmaları bu yolun etkin kılınmasını, dolayısıyla hesap verebilirliği sağlayacağı gibi, kamusal veriye dayalı haberciliğin ve hak savunuculuğunun gelişmesine de yardımcı olacaktır” denildi.