ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Farkında mısınız?
Saray medyası ne zaman Bilal Erdoğan güzellemeleri yapsa Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ortaya atılıyor, iddialı açıklamalar yapıyor.
Yine aynısı oldu.
Bu haftaya Bilal Erdoğan’ın çok konuşulan açıklamalarıyla başlamıştık.
Gerçekte Erdoğan’ın oğlu olma dışında bir vasfı bulunmayan fakat devlet ziyaretlerine katılan, üst düzey protokolle karşılanan, AKP’li bakanların bile önünde hizaya geçtiği Bilal Erdoğan, ekonomiden medyaya, dış politikadan eğitime her alanda üstün (!) fikirlerini açıkladı.
Maaşları kamu hazinesinden ödenen ve ‘atıl kurt‘ modunda bekleyen AKP trol orduları Bilal Erdoğan’ı sanal alemde trend topic yaptı.
Erdoğan’ı ve AKP çevrelerindeki ‘gündemi‘ bilenler için bu durum sürpriz değil. Zira Saray’da tek gündem var; Bilal Erdoğan’a dikensiz gül bahçesi bırakmak, koltuğu sorunsuz bir şekilde devretmek.
Erdoğan başta CHP lideri Özgür Özel olmak üzere muhalefet temsilcilerini etkisiz hale getirdi ama AKP içinden bazı güç odakları hala zinde. Daha doğrusu Erdoğan’ın henüz tamamen pasifize edemediği bir güç merkezi var.
Aslında yakın zamana kadar dört ana odak, lider alternatifi vardı.
Suç örgütü lideri Sedat Peker, Erdoğan sonrasının en iddialı adayı Süleyman Soylu’yu adeta murdar etti.
Genelkurmay Başkanlığı yapmış Hulusi Akar ise kendi kendini patlattı. En son Cübbeli Ahmet gibi konuşuyordu. Kaldı ki Yargıtay’ın 15 Temmuz ile ilgili bir kararı Akar’a yargı yolunu açtı. Konjonktüre bağlı olarak Akar’ı çok farklı yerlerde görmek mümkün.
Öte yandan Numan Kurtulmuş gibi isimler de oyundan düştü.
Şu an yarışta kalabilen tek isim Hakan Fidan. Saray açıkça Bilal Erdoğan’ı işaret etse de Fidan ‘ben de varım‘ diye diretiyor.
Hakan Fidan’ın dün Anadolu Ajansı’na verdiği çok uzun röportajı bu gözle okuyun. Hatta Türkiye’yi tanımayan birine röportajı okutup sizce bu konuşan kim? diye sorsanız ‘ülkenin başbakanı‘ diye cevap verir.
Gerçekten de Fidan bir Dışişleri Bakanı gibi değil de sanki Erdoğan sonrası ülkenin iki numaralı ismiymiş gibi konuşuyor. MİT’in, TSK’nın ve tüm bürokrasinin patronu gibi davranıyor.
Gelelim Fidan’ın Ahmet Davutoğlu’nu uzun konuşmalarını andıran röportajının içeriğine.
Bir bütün olarak röportajı okuduğunuzda istihbaratçılık oynayan Fidan’ın paralel bir evrende yaşadığını görebiliyorsunuz.
Çünkü anlattıkları ve çizdiği çerçeve Türkiye gerçekleriyle uyumlu değil. En azından sürecin şahidi olanlar için.
Mesela ”Suriye’den 5 milyon daha mülteci gelmesin diye orada olduklarını“ savunuyor.
Erdoğan rejiminin Suriye’de tek politikası vardı; Esad’ı devirmek. Emevi Camii’nde namaz kılacağız diyen, Esad’a ‚bir kaç hafta‘ ömür biçen, açıkça cihatçıları destekleyip savaşı yayan sanki kendileri değilmiş gibi konuşuyor.
Oysa hepimiz biliyoruz ki Erdoğan’ın Suriye politikalarının ardındaki akıl Hakan Fidan dı.
Eski Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bu politikaların mimarı olduğu iddiası da doğru değil. Öyle olsa bir “Pelikan Darbesi” ile AKP treninden atılan Davutoğlu’ndan sonra Suriye politikalarının değişmesi gerekirdi.
Fidan’ın PYD ile ilgili söylemleri de hayret verici.
Zira Suriye krizi başlamadan önce Kürt meselesi şu an olduğu noktadan çok uzaktaydı. PYD artık ardında Batılı devletlerin olduğu güçlü bir yapı.
Hatta denebilir ki Suriye Kürtleri bugün sahip oldukları imkanları Erdoğan-Fidan ikilisine borçlular. Yani ‘PYD Kürt devleti kurmasın diye oradayız‘ lafının saha gerçekleri ile ilgisi yok.
Erdoğan gibi Fidan’da bağımsız-gerçek gazetecilerle yayına çıkmadığı için kimse bu çelişkileri sorgulamıyor.
Fidan’ın açıklamalarına devam edelim.
Fidan diyor ki BRICS’in kapısını çaldık çünkü AB bizi bekletiyor, süreç ilerlemiyor.
Gerçekten Fidan hangi evrende yaşıyor anlamak mümkün değil. Erdoğan rejiminde işkenceler, adam kaçırmalar, cezaevinde ölümler ve soykırıma varan kitlesel tutuklamalar rutin haline geldi. AİHM önündeki dosyaların yüzde 37’si sadece Türkiye’den. Kaldı ki Demirtaş, Kavala ve Yalçınkaya örneklerinde olduğu gibi AİHM kararları bile uygulanmıyor.
Dahası Hakan Fidan’ın bizzat kendisi işkence ve adam kaçırma zanlısı.
Böyle bir ülkenin AB’ye alınması mümkün mü? Erdoğan ve Fidan BRICS‘in kapısını çalıyor çünkü gerçekten demokrasi ve hukukun üstünlüğünü istemiyorlar. Hesap vermeyen, hesap sorulmayan bir düzen için BRICS’e gidiyorlar.
İSTİHBARAT DEVLETİ İNŞAASININ SONUNA GELİNDİ
Fidan’ın hedefi istihbarat devleti inşaa etmek. Hakkını teslim etmek lazım; bu yolda çok mesafe aldı.
MİT dokunulmaz ve hesap vermez hale getirildi.
Bütçesi her geçen gün katlanıyor. MİT artık derin devletin yuvası haline geldi. Fidan Dışişlerine geçtikten sonra eski alışkanlıklarını sürdürüp Dışişlerini ikinci MİT’e çevirmeye çalıştı.
Fidan şimdi de ‘müstakil bir siber güvenlik teşkilatı‘ kurulması gerektiğini , Erdoğan’ın da onay verdiğini açıkladı.
85 milyon vatandaşın tüm bilgilerini korsanlara kaptıran bir ülke için çok iddialı laflar ediyor. Ancak hedef siber güvenlikten ziyade Fidan’ın nüfuz alanını genişletmek.
Bu noktada şunu da not etmekte fayda var; Erdoğan rejiminde Fidan eksenli tüm politikalar iflas etti. Türkiye’nin elindeki stratejik kazanımlar heba edildi. Ortada gerçek bir başarı yok, parlatma var.
Erdoğan gibi Hakan Fidan’da da ‘kendini ve devleti kutsayan‘ bir anlayış var ki bu hastalığın tedavisi mümkün değil.
Sonuç olarak;
Gerçekte çok başarısız olmasına rağmen Gobbels vari taktiklerle parlatılan Hakan Fidan kendi paralel evreninde yaşıyor. Sormayan ve sorgulamayan herkes uzun ve havalı söylemlere bakıp bir Fidan’a hak ettiğinin çok ötesinde payeler veriyor.
Ancak uzun yıllardır Fidan’ı ve Erdoğan rejimini yakından izleyen birisi olarak söylüyorum. Bu ‘kafa’dan ülkeye hayır gelmez.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***