“Yeni Faz” Kavramları (14)
Gülen’in eğitim felsefesinde, soyut kavramların somutlaştırılarak anlatılması önemli bir yer tutar. Bu yöntem, özellikle küçük yaştaki öğrencilerin karmaşık kavramları anlamasını kolaylaştırır.
“Eğitimde tedrîcilik esasına riayet etmek, yani, fıtrat kanunlarına uyup, aceleciliği bırakmak şarttır.” Fethullah Gülen
M. NEDİM HAZAR | YORUM
Fethullah Gülen’in eğitim felsefesi, İslam medeniyetinin köklü birikimi ile modern dünyanın gerekliliklerini birleştiren geniş kapsamlı bir yaklaşımdır. Hocaefendi eğitimi sadece bilgi aktarımı olarak değil, insanın ahlaki ve ruhsal yönlerini de kapsayan bütüncül bir süreç olarak ele alır. Gülen, muhatabın tanınmasını eğitimin en önemli unsurlarından biri olarak görür. Ona göre, eğitilecek bireyin ruh hali ve kişilik özellikleri dikkate alınmadan yapılacak eğitim girişimleri, olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu yüzden eğitimin ilk adımı, muhatabın derinlemesine tanınması ve ona uygun bir yöntemin belirlenmesidir.
Malum; eğitim, toplumların geleceğini şekillendiren en önemli unsurlardan biri. Bu bağlamda, Fethullah Gülen’in eğitim felsefesi, geleneksel manevi disiplin ve değerlerle modern pedagojik yaklaşımları harmanlayan özgün bir perspektif sunmakta. Gülen’in eğitim anlayışı, bireyin zihinsel, duygusal ve ruhsal gelişimini bütüncül bir şekilde ele alarak, toplumsal dönüşümü hedefleyen kapsamlı bir yaklaşım ortaya koymakta.
Gülen’in eğitim felsefesinin temelinde, öğrencinin bireysel özelliklerinin tanınması ve bu doğrultuda bir eğitim stratejisi geliştirilmesi yatmakta. Hocaefendi, bu konuda şöyle der: “Kendine bir şey vermeyi tasarladığımız şahsı tanımadan, ona bir şeyler vermeye kalkışmak olumsuz tesire ve karşı tepkiye yol açabilir.” Bu yaklaşım, modern eğitim psikolojisinin öğrenci merkezli yaklaşımıyla örtüşmektedir.
Gülen’in eğitim anlayışında öne çıkan bir diğer prensip, “tedricîlik” yani aşamalı ilerlemedir. Bu prensip, öğrenme sürecinin doğal akışına uygun olarak, bilgi ve becerilerin kademeli bir şekilde kazandırılmasını öngörür. Gülen, bu konuda şu uyarıda bulunur: “Eğitimde tedrîcilik esasına riayet etmek, yani, fıtrat kanunlarına uyup, aceleciliği bırakmak şarttır.”
Eğitim sürecinde karşılaşılan zorluklarla başa çıkma konusunda Gülen, sabır ve müsamaha prensibini vurgular. Ona göre, öğrencilerin kusurları karşısında anlayışlı olmak ve onları yargılamak yerine yönlendirmek esastır. “Çocuğun veya öğrencinin kusurları karşısında bilmezlikten gelme, kusurları yüzüne vurup da perdeyi yırtmama” gerektiğini belirten Gülen, bu yaklaşımın öğrencinin özgüvenini ve öğrenme motivasyonunu koruduğunu savunur.
Görselleştirme ve Gülen Efekt!
Dünkü yazıda da belirttiğimiz gibi, meseleleri hikayeleştirerek aktarma kadim bir gelenek. Peygamberlerden alimlere, filozoflardan dengbejlere kadar milyonlarca başarılı örnek sıralamak mümkün. Fethullah Gülen, “story telling” hikaye anlatıcılığında özel bir (nevi şahsına münhasır) dil kullanır. Sıklıkla döktüğü göz yaşı meseleyi muhatabına aktarırken nasıl bir motivasyon ve yaşamışlık içine girdiğinin bariz göstergesidir.
Bu sebeple Gülen’in eğitim felsefesinde, soyut kavramların somutlaştırılarak anlatılması önemli bir yer tutar. Bu yöntem, özellikle küçük yaştaki öğrencilerin karmaşık kavramları anlamasını kolaylaştırır. Gülen, “Anlatılacak her şeyin, böyle bir kahramanın hayatıyla resmedilmesi, hem çarpıcı, hem daha tesirli olacaktır.” diyerek, bu yaklaşımın etkililiğini vurgular.
Eğitimin sadece bilgi aktarımından ibaret olmadığını savunan Gülen, öğrencilere yüksek idealler aşılamanın önemini de sıklıkla vurgular. O, “Nesiller, kendilerine gösterilecek yüksek hedef ve ulvî ideallerle canlılıklarını korurlar.” diyerek, eğitimin aynı zamanda bir karakter inşası süreci olduğunu belirtir. Bu yaklaşım, eğitimin toplumsal dönüşümdeki rolüne işaret etmektedir.
Gülen’in eğitim anlayışında, olumlu iletişim ve dil kullanımı önemli bir yer tutar. O, eğitimcilerin öğrencilere karşı kullandıkları dilin, eğitim sürecinin başarısını doğrudan etkilediğini savunur. “Islah ve terbiye yolunda kötü söz ve uygunsuz kelimelere asla yer verilmemesi gerektiği” konusunda ısrar eden Gülen, eğitimcilerin rol model olma sorumluluğuna dikkat çeker.
Disiplin konusunda Gülen, sevgi ve korku dengesinin gözetilmesi gerektiğini vurgular. Ona göre, “sağını solundan seçebilecek duruma gelen her insan, sevgi ve korku dengesi içinde ele alınmalıdır.” Bu yaklaşım, aşırı otoriter veya aşırı serbest eğitim anlayışlarından kaçınmayı öngörür.
Gülen, eğitim sürecinde ceza uygulamasına ancak son çare olarak başvurulması gerektiğini savunur. Cezanın, eğitici nitelikte olması ve öğrencinin onurunu zedelememesi gerektiğini vurgular. “Hafif okşamakla tedip edilebilir” ifadesiyle, cezanın sembolik ve ılımlı olması gerektiğine işaret eder.
Eğitim ortamında tutarlılık ve uyum, Gülen’in üzerinde durduğu bir diğer önemli konudur. Eğitimciler arasındaki fikir ayrılıklarının öğrencilere yansıtılmaması gerektiğini savunan Gülen, “Yuvada veya bir eğitim kurumunda böyle bir uyum yoksa ve eğitimcilerden birinin yaptığını öbürü bozuyor; öbürünün söylediğini beriki yalanlıyorsa, bu takdirde çocuğun veya öğrencinin, terbiyecilerine karşı itimadının sarsılması ve saygısızlaşması muhakkaktır.” diyerek bu konunun önemini vurgular.
Örnekleştirerek anlatma!
Gülen’in eğitim felsefesinde, eğitimcinin rol model olması merkezi bir öneme sahiptir. O, “eğitimin gerektirdiği şeylerin aralıksız olarak ve tam bir ciddiyetle bütün bir hayat boyu yaşanması” gerektiğini vurgulayarak, eğitimcinin sadece sözleriyle değil, yaşantısıyla da öğrencilere örnek olması gerektiğini savunur.
Eğitim sürecinde dış çevrenin etkisini de göz ardı etmeyen Gülen, aile, okul ve toplumun uyumlu işbirliğinin önemini vurgular. “Anne-baba ve diğer eğitimciler, çocuğun sokaktaki oyun arkadaşlarından, beraber kaldığı dostlarına kadar, onun bu ikinci derecedeki çevresi konusunda hassas ve dikkatli olmalıdırlar.” diyerek, çocuğun sosyal çevresinin eğitim üzerindeki etkisine dikkat çeker.
Gülen’in eğitim anlayışında, günlük yaşam rutinleri ve alışkanlıklar da önemli bir yer tutar. Yatıp kalkma düzeni, temizlik alışkanlıkları ve düzenli yaşam tarzının eğitim sürecinin ayrılmaz bir parçası olduğunu savunur. “Aile fertlerinin hayatı, mutlaka düzen altına alınmalıdır.” diyerek, disiplinli bir yaşam tarzının önemini vurgular.
Bir de; Gülen’in eğitim felsefesinde oyun ve oyuncakların rolü de göz ardı edilmez. Oyunun çocuğun gelişimindeki önemini vurgulayan Gülen, “Bazı oyunlar vardır ki, çocuğun melekelerini geliştirerek, onu ileriki hayatına hazırlar; bazı oyunlar, onun düşünce ve kabiliyetini artırır; bazıları da boşalmasını temin eder.” diyerek, oyunun çok yönlü eğitici rolüne dikkat çeker.
Hasılı, Fethullah Gülen’in eğitim felsefesi, bireyin bütüncül gelişimini hedefleyen, geleneksel değerlerle modern pedagojik yaklaşımları harmanlayan kapsamlı bir sistem sunmakta. Bu yaklaşım, eğitimin sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda karakter inşası ve toplumsal dönüşüm için bir araç olduğu anlayışını yansıtmaktadır. Gülen’in eğitim anlayışı, günümüz eğitim sistemlerinin karşılaştığı birçok soruna alternatif çözümler sunma potansiyeli taşımaktadır.
Hizmet Hareketi’nin tarihçesine plonje bir bakışta bulunacak olursak, ilk evrenin ilk kısmında bu eğitim prensiplerinin hareket mensuplarınca içselleştirilmesi ve küçük ölçekli pratikleri görmek mümkün.
Devam edeceğiz.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***