Kara Harp Okulu’nun mezuniyet töreninde genç teğmenlerin alternatif bir yemin töreni düzenleyerek “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atmasına yönelik tartışmalar devam ediyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çıkışı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “O kılıçları kime çekiyorsun? Bunlar ordudan temizlenecek” sözleri sonrası genç teğmenler hakkında inceleme başlatıldı.
Bahçeli’nin dün yaptığı “Bir kısım Kara Harp Okulu öğrencisinin kılıçları çekerek ettiği korsan yemin ve ardı sıra yaşanan cepheleşmeler, huzur ve sükunetimizi, birlik ve beraberliğimizi dar boğaza itecek kadar etki yapmıştır” yönündeki yeni açıklaması da genç teğmenlere yaptırım uygulanacağı iddialarını güçlendirdi.
Tutuklu siyasetçi, HDP eski eş genel başkan yardımcısı, yazar Alp Altınörs, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplumsal kabulünün gerilediğine dikkat çekti ve böyle bir süreçte Erdoğan’ın genç teğmenleri tasfiye ederek laik-şeriatçı gerilimi körüklemeyi, bu yolla da tabanını toparlamayı kurguladığını belirtti. Ancak Altınörs bu kurgunun bir sonuca ulaşmayacağına da dikkat çekti. Altınörs, “Köprülerin altından çok sular aktı. Bu yöntemin Erdoğan’ı güçlendireceğini sanmıyorum. Kaldı ki, yeni mezun olmuş, teğmenlerin tasfiyesini topluma anlatmakta da epey zorlanacaklardır. Bahçeli’nin desteği de bu sefer durumu kurtarmaya yetmeyebilir” ifadelerini kullandı.
Alp Altınörs’ün Artı Gerçek’te yer alan yazısından öne çıkanlar şöyle:
““Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı, muhalefetteki Kemalizmin sloganı olarak, özellikle Ergenekon ve Balyoz davaları döneminde ortaya çıktı. Bugüne değin bu slogan siviller tarafından atıldı ve slogandaki “askerleriyiz” ifadesi mecazi anlam taşıdı. Bilebildiğim kadarıyla bu slogan, ilk kez bir grup asker tarafından, bu törende atıldı ve “askerleriyiz” ifadesi mecazi değil doğrudan anlam kazandı.
İktidarını mutlak güç fetişizmi üzerine kuran ve gerçekte öyle olmasa dahi, kamusal görünümde kendisini kadri mutlak göstermeyi her şeyden önemli sayan Erdoğan için, bu akort bozukluğu dahi çok önemli bir sorun oluşturdu. Ama o, buna karşı sesini yükselmek için Bahçeli’nin desteğine muhtaçtı, onun açıklamasını bekledi. Nihayet sekiz gün sonra, imam-hatipliler kurultayında tasfiyelerin sinyalini verdi: “Sayısı 30 olur, 50 olur” bir grup asker, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” dedikleri için ordudan atılacak! Tasfiye edileceklerin sayısını dahi verdi!..
‘GERİCİ SAFLAŞMALARI ONA KAZANDIRDI’
Böyle bir tasfiye, Ergenekon-Balyoz dönemlerinden beri bir ilktir.
Erdoğan’ın “kendini bilmezlerin ordudan temizleneceğini” ilan ettiği yer de sembolik önemdeydi. Harbiyelilerin tasfiyesini, imam-hatiplilerin kurultayında ilan etti. Konuşmasında, “sahip olduğu en büyük rütbenin” imam-hatiplilik olduğunu söyleyerek de sembolik mesajlarına bir yenisini ekledi.
Böylece Erdoğan, imam-hatipli kimliğinin Cumhurbaşkanlığının da “TSK başkomutanlığının” da üzerinde olduğunu ilan etmiş oluyordu. Belki de bu yoldan o, dağılmakta olan tabanını konsolide etmenin bir yolunu arıyordu. Zira, açık sınıfsal saflaşmalar Erdoğan’a kaybettirdiği gibi; laik-şeriatçı, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, gerici saflaşmaları ise ona kazandırdı.
‘BU YOLLA TABANINI TOPARLAMAK İSTİYOR’
Türkiye bir fazla-üretim krizine (ekonomik kriz) doğru giderken, çiftçiler traktörleriyle yollara, işçiler meydanlara çıkmışken, kriminal milyarder Engin Polat’ın tahliyesi sınıfsal tepkileri yükseltirken, fabrikalarda yeni bir sendikalaşma dalgası başlarken, bütün bu gelişmeler AKP tabanını eritip Erdoğan’ın toplumsal kabulünü geriletirken, Erdoğan genç teğmenleri tasfiye ederek, laik-şeriatçı gerilimini körüklemeyi, bu yolla tabanını toparlamayı kurgulamış olmalı.
Ancak, köprülerin altından çok sular aktı. Bu yöntemin Erdoğan’ı güçlendireceğini sanmıyorum. Kaldı ki, yeni mezun olmuş, teğmenlerin tasfiyesini topluma anlatmakta da epey zorlanacaklardır. Bahçeli’nin desteği de bu sefer durumu kurtarmaya yetmeyebilir.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***