Hepimiz 8 yaşındaki Narin Güran cinayetinin şokundayız. Her dakika, her an cinayetle ilgili aklımıza mukayyet olmakta zorlandığımız bir ayrıntı, bir ifade daha ortaya çıkıyor. Bir araştırmaya göre, Türkiye’de 2015 yılından sonra çocuk ölümleri, taciz ve tecavüzleri artmış. İnsanı ürperten bir tablo. Bu tablo her yerde maalesef. Sokakta, gözaltılarda, cezaevlerinde…
Belki duymadınız ama gözaltında cinsel işkence bir kez daha Türkiye gündeminde. Buna rağmen hala Türkiye’de gözaltı merkezleri ya da cezaevlerinde cinsel işkence olmadığına inanan insanlar var.
Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına rağmen üstelik.
Artık inanmamak da başını kuma gömmekten farksız.
Mesela AYM, biri Antalya, diğeri Afyon Emniyeti’nde copla cinsel işkenceye maruz kalan KHK’lı öğretmenler Eyüp Birinci ve Ahmet Aşık hakkında hak ihlali karar verdi.
İki öğretme tazminatlar da ödendi. Kararı okuyun.
Yapılanlar çok açık. İnkar etmek ne kazandıracak?
Erkeklere de kadınlara da maalesef bu insanlık suçu uygulandı.
İŞKENCE İZLERİ SİLİNİYOR
Ben gözaltında cinsel işkencenin başka bir örneğini tekrar gündeme getirmek istiyorum.
15 Temmuz sürecini takip edenler biliyor. Cinsel işkence merkezlerinden biri de Ankara Terörle Şube Müdürlüğü’nün hemen arka tarafındaki, gözaltı merkezine dönüştürülen spor salonuydu.
Ve evet, o salonda görev yapan bir doktorla görüştüm. Korkunç şeyler anlattı. Cinsel işkenceleri doğruluyor ve çok daha önemli bir hatırlatma yapıyor. İşkence merkezleri ortadan kaldırılmış.
Konuştuğum doktor, görev yaptığı salonun hala yerinde olup olmadığını araştırmış ve spor salonunun yıkıldığını ve yerine yeni binaların inşa edildiğini, işkence izlerini ortadan kaldırmak için her şeyin yapıldığını söylüyor.
SPOR SALONUNDA 6 DOKTOR VARDI
Biliyorsunuz gözaltına alınan kişiler, darp var mıdır yok mudur diye 24 saatte bir doktor muayenesine götürülüyor. Ve o salonda 15 Temmuz gecesi civardaki hastanelerden çağrılan 6 doktor görev yapmış.
Onun anlatımlarına göre fitness aletlerini kenara çekip doktorların muayene edeceği bir alan oluşturmuşlar. Gözaltındaki askerler 6’lı, 7’li gruplar halinde doktorların olduğu yere getirilmiş.
Konuştuğum doktor ‘6 doktor yan yana oturuyordu. Bir başhekim yardımcısı da doktorlardan sorumlu kişiydi. Kendisi genel cerrahtı. 6 doktor, o gece toplamda yaklaşık 800 kişiyi muayene etti.’ diyor.
Doktor, aralarında hakimlerin ve askerlerin olduğu 230 civarında kişiyi muayene ettiğini söylüyor.
Kendisine cinsel işkenceye maruz kalmış birini muayene edip etmediğini sordum.
“CİNSEL İŞKENCE GÖREN ÜÇ KİŞİYİ MUAYENE ETTİM”
Şunları anlattı:
“Ben o gece orada erkek askerleri ve hakimleri muayene ettim. Üç asker bana ‘Anal bölgemizde yani arka tarafımızda ağrı var’ dedi. Hepsi iç çamaşırlarıyla geldiler. Kimsenin çamaşırını çıkarttırmadım. Üst taraftan hafifçe indirip bir şey görünmüyor dedim ve öyle geçtim. Öyle yapmak zorundaydım. Orada daha ayrıntılı bir muayene mümkün değildi. Bence o adamlar copla işkence gören insanlardı. Cesaretlerini toplayıp arkamda ağrı var dediler, onlara cinsel işkence yapılmıştı. Herkesin işkence gördüğü bir yerde copla tecavüze uğrayan insanlar olması mümkün.”
Doktor, yüz kemiği kırılmış bir asker gördüğünü ve polislerin onunla dalga geçtiğini anlattı:
“O gece bir askerin yüz kemiğini kırdılar. Adam ‘Yüzüm kırılmış’ diyor. Polisler gülerek, ‘Tanktan çıkarken tankın kapağı yüzüne düşmüş’ diye alay ettiler. Erdoğan’ın yaveri Ali Yazıcı da muayene edilenler arasındaydı. Yarbay Ümit Gencer’i de dayaktan mahvetmişlerdi.”
GATA’DA GÖREV YAPAN PROFESÖRE AĞIR İŞKENCE
Doktorun aktardıklarına göre, ağır işkence görenlerden biri de kapatılan Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) görev yapan, aynı zamanda kulak burun boğaz profesörü olan bir doktordu.
F-16 pilotu olan Akın Öztürk’ün damadı Yarbay Hakan Karakuş da spor salonuna getirilenler arasındaymış.
Doktor, Karakuş ile ilgili gözlemlerini de şöyle aktardı:
“Kafa travması vardı. Alnı kocaman şişmişti. Adam yere düştü. Bayılıp duruyordu. Bilekleri kesilmişti. Bir iki acil tıp teknisyeni de vardı, yardımcı sağlık elemanlarına pansuman yapılmasını söyledim. Müşahade yeri yapmışlardı. Bu haldeki insanlara darp cebir yoktur diye yazdılar hep. Kafa travmasına bile bakılmadı. ‘Müşahade odasında yatsın, ara sıra gidip bakarız’ dediler.”
“BİR KADININ SIRTINDA COP İZİ VARDI”
Peki kadın ‘şüpheliler’?
Sadece bir kadını muayene etmiş doktor. ‘Askeriyede sivil memur olarak görev yapan, 47-48 yaşlarında, sarışın uzun boylu ve aynı zamanda çok zayıf olan bir kadın…’ diyor.
Polislerin onu dışarıdan getirdiğini ve başka yere götüreceklerini belirten doktor, “Kadının üzerinde sadece tişört vardı, içinde üst iç çamaşırı bile yoktu. Çok korkmuştu, titriyordu. Tişörtünü çıkarttı, sırtında copla vurulmuş olduğunu düşündüğüm bir-iki iz vardı.” diyor.
DÖNEMİN ANKARA TEM ŞUBE AMİR YARDIMCISI E.S. DE ORADAYDI
Görüştüğüm doktor, orada görev yapan işkencecilerden birini ismiyle tespit edebildiğini de söyledi. Ankara TEM Şube’den E. S. Daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda göreve başlayan E.S.‘yi işkence mağduru başka askerler de gördüklerini ifadelerinde aktarmıştı.
Konuştuğum doktorun anlatımına göre ağır işkence sonucu vücuduna kırıklar oluşanları Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüp tomografilerini çektirmişler. Adı daha sonra Ankara Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak değiştirilen hastanede hala bu tomografiler duruyor mu, Allah bilir.
Belki işkenceyi kanıtlayan o belgeler de kimbilir çoktan yok edilmiştir.
Ama ne yapılırsa yapılsın, işkence ve insanlık suçlarında zaman aşımı yoktur.
Ve hesabını verecekler.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***