MAHMUT AKPINAR | YORUM
Erdoğan rejiminden rahatsızlık arttıkça, ekonomi insanların cebine ve canına dokundukça toplumda güçlü bir hukuk, demokrasi talebinin yükselmesi arzu edilir. Zira bütün problemlerin temelinde hukukun işlememesi, adaletin yok edilmesi ve gücün ‘tek adam’da toplanması yatıyor. Normal şartlarda sağcı, solcu, Türk, Kürt halkın tek yürek olup demokrasi, hukuk, adalet istemesi gerekir. Ama ilginç şekilde AKP uygulamalarına reaksiyon olarak Kemalist eğilim yükseliyor. Her mahallenin kendi ideolojisine, kültürüne göre otoriter beklentiler öne çıkıyor. Muhafazakar, milliyetçi, dindar kesimler Erdoğan’ın etrafında toplanıp onu “vazgeçilmez kurtarıcı” görürken; laik seküler kesimler uzlaşıya dayalı, birlikte ve barış içinde bir yaşam kurma talebinden öte, yeni bir Mustafa Kemal gelsin ve kendilerini kurtarsın beklentisi içinde.
Geçtiğimiz hafta içinde Harp Okulları mezuniyeti vardı. Resmi tören ve yeminden sonra derece yapan bazı öğrencilerin liderliğinde 300-400 kişilik öğrenci grubu 2016 yılında kaldırılan eski subaylık yeminini yaptı. Yeminde geçen “Laik demokratik cumhuriyete karşı olanlar karşılarında bizi bulacaktır, ..keskin kılıçlarımızla hazır olacağız.” ifadesinin ardından teğmenler, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” şeklinde sloganlar attılar.
Bu tablo Kemalistlerde bir heyecan, coşku uyarırken; AKP’li muhafazakarlarda tepkiye sebep oldu. Bazı gazeteciler bunun Kemalistlerin gazını almaya, muhafakarların korkularını tekrar depreştirip onları Erdoğan’a yöneltmeye matuf olduğu yorumlarını yaptılar, bence oldukça mantıklı. Zira uzunca süredir askeri okullara öğrenciler bütünüyle AKP denetiminde ve liyakatten, yarışmadan uzak şekilde alınıyor. Tamamen AKP kontrolünde yapılandırılan ve öğrenci alıp eğitim veren bu okullardan böylesi bir tepkinin, hem de ülkede ağır bir korku atmosferi varken çıkması çok normal değil.
Ayrıca derece yapan ve protestoya liderlik eden öğrencilerin hep kız olması ve Kemalist ailelerin tercih etmediği isimlere sahip olması dikkat çekici.
Türkiye 150 yıldır parlamento tecrübesine sahip, Tek Parti dönemi ve darbeler gibi kesintiler olsa da seçimlerin yapıldığı, çoğu zaman yönetimin seçimlerle değiştirilebildiği bir ülke. SSCB dağıldıktan sonra demokrasiye geçen Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri bile son 30 yılda gayet iyi işleyen demokrasiler kurdular. Güney Kore ve Japonya gibi demokrasi serüvenine bizimle benzer zamanlarda başlayan ülkeler demokraitik kriterlerde, hukuk ve adalet endekslerinde zirveleri zorluyor. Ama Türkiye bir süre demokrasi, hukuk yolunda düz yürüse ve ilerlese dahi bir anda herşeyi birbirine karıştırıyor, dolap beygiri gibi dönüp dolaşıp aynı yere geliyor.
Bunun sebebi ne?
Biz neden bunca acı tecrübeye rağmen herkes için hukuk, demokrasi, huzur isteyemiyoruz? Kendisini “liberal demokrat, özgürlükçü” olarak tanımlayan pek çok kimse bile başka mahallelerin, kişilerin hakları söz konusu olunca yok sayabiliyor, hatta baskıyı, otoriter eğilimleri meşrulaştırabiliyor.
Erdoğan’ın tek adamlığının ülkeyi her yönüyle tükettiği şu günlerde iyi eğitim almış, demokrat pek çok insan dahi başka bir tek adam olan totaliter Mustafa Kemal’e vurgu yapıyor. Çıkışı, ülkenin kurtuluşunu “Mustafa Kemal ruhu”nda, Kemalizm’de arıyor.
Neden?
Tarihi, kültürel, coğrafi vb farklı sebepler sayılabilir. Ancak bence bunun cevabı halen ağır şekilde okullarda öğretilen, müfredatta var olan Kemalist endoktrinasyonda saklı. Ana sınıfından başlayarak hala her safhada, her fırsatta küçücük zihinlere ‘olağanüstü bir adamın’, nasıl olağanüstü işler yaptığı anlatılıyor. Ülkenin en çarpıcı noktalarda onun heykelleri var, her resmi dairede sizi o karşılıyor, her sınıfta ona dair köşe var, her resmi bayrama onu anarak, överek başlamak zorundasınız.
Ülkeyi nasıl kurtardığına, o olmasa ülkenin olmayacağına dair hikayeler anlatılıyor. Dolayısıyla sevenler de nefret edenler de olağanüstü güce ve yetkilere sahip bir ‘Tek Adam’ figürü üzerinden toplum hayal ediyor, çıkış ve kurtuluş yolları arıyor. AKP iktidarı bile yarı tanrısal, insanüstü bir Mustafa Kemal mitini ortadan kaldıramadı veya kaldırmak işine gelmedi.
Belki de 15 Temmuz sonrası stratejik ortaklık kurdukları Ergenekoncu tayfa buraya dokundurtmadı. Erdoğan, Kürt düşmanı, tarikatları yok etmek isteyen ama merkez sağa yakın duran Atatükçülerin de oylarını alıyor. Ortağı Ergenekonculardan çekindiği için, Kemalistlerden oy aldığı için veya Mustafa Kemal üzerinden verilen Tek Adam endoktrinasyonu şahsına da yaradığı için Kemalist rejimin özüne dokunan, Kemalist eğitimi sorgulayan konulardan uzak duruyor.
Şu çok açık bir konu ki Kemalist eğitim sistemi ve ideolojik yüklemeler Türkiye Cumhuriyeti eğitim sisteminden geçen herkeste antidemokratik, otoriteryan tortular bırakıyor. Rejimin propagandasından olumlu veya olumsuz etkilenen her çocuk kurtarıcı, olağanüstü güçlere, yetkilere sahip bir lider modeli arzu diyor. Mustafa Kemal ve Erdoğan örneklerinde gördüğümüz üzere “bir anayasa, yasalar, sandık, seçimler olsun, ama karizmatik, kurtarıcı lider bunları delebilsin, anayasaya, yasalara, seçimlere çok da takılmasın” kafasında.
Herkesin karizmatik lideri hukukun, demokrasinin, anayasanın, yasaların üstünde. Başkaları yaparsa problem olmalı, izin verilmemeli, ama kendi ideolojisinin, kliğinin karizmatik lideri, kurtarıcısı gerektiğinde dilediğini yapabilecek yetki ve güçte olmalı. Herkesim hukukun en temel ilkesi olan “yasaların herkes için geçerli olması” kuralını bile kendi lideri söz konusu olduğunda delme, yok sayma eğiliminde. Böyle olunca da ülkeye demokrasi, hukuk gelmiyor, ötekine tahammül eden, farklı olanın varlığını kabullenen birlikte yaşama kültürü inşa edemiyoruz. Gücü eline geçiren ötekini yok etmeye veya boyun eğdirmeye çalışıyor.
Dini istismar eden bir iktidar nedeniyle toplumda seküler eğilimler ve Mustafa Kemal hayranlığı artıyor. Toplumda, gençlerde bunun yansımalarını görüyoruz. Seküler Kemalist kesimler buna seviniyor olabilir ancak demokrasi, hukuk, adalet talebi olmaksızın ortaya çıkan bu tablo başka bir savrulmanın göstergesi. Dini kullanan otoriterlikten, seküler ama baskıcı Kemalist bir rejime doğru savruluyoruz yine.
Çözüm ne? Bu olumsuz sarkaçtan nasıl kurtulacağız?
Kemalizmi bir ideoloji haline getirmeksizin Atatürk’ü gerçekten seven aydınlar bu problemi çözebilirler. Aklı başında, seküler ama demokrat aydınlar Mustafa Kemal’in artık kutsanmaktan, bir mit gibi nesillere anlatılmaktan vazgeçilip, objektif şekilde tarihimizde yer alması gerektiğini önerebilirler. O dönemin tarihe ve tarihçilere emanet edilmesi gereken, bilimin alanı olduğunu söyleyerek, demokratik kültürü, bilinci geliştirecek, gerçekten bilimsel ve objektif bir eğitim müfredatı hazırlanmasına yardımcı olabilirler.
Bu ülkeyi Kemalizmin oluşturduğu olumsuzluklardan yine Atatürk’ü sevenler kurtarabilir. Tıpkı Erdoğan’ın din istismarından ülkeyi ancak gerçek dindarların kurtarabileceği gibi…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***