NURULLAH ALBAYRAK | YORUM
Yaklaşık dört ay önce İstanbul’da gerçekleştirilen bir operasyonda yaşları 18’den küçük 15 kız çocuğu gözaltına alınmış ve saatlerce sorgulanmıştı. Polisler tarafından bu kız çocuklarının, “Size kan kusturulacak!” denilerek tehdit edildiklerini de yine bu çocuklardan duymuştuk. 7 Mayıs 2024 tarihindeki bu operasyonda çoğunluğu üniversite öğrencisi 30’dan fazla kişi gözaltına alınmış, 28’i tutuklanmıştı.
Savcı, geçtiğimiz günlerde davayı açtı ve biz de çocukların ‘kan kusturulmasına’ gerekçe yapılan iddiaları öğrenme imkanına kavuştuk. Baştan söylemek gerekir ki, diğer binlerce muadilinde olduğu gibi bu iddianame de ne hukuk tanıyor ne hak ne de adalet! Daha vahimi ise ortaokul ve lise öğrencisi kız çocuklarının avukatsız sorgulandıkları, baskı altında tutularak ebeveynleri ve arkadaşları aleyhine ifade vermek için zorlandıkları ve çocuklardan alınan bu beyanların diğer kişilerin tutuklanmasına gerekçe gösterildiğini de öğrendik…
37’si kadın toplam 41 kişi hakkında hazırlanan iddianamede savcı tarafından eğitim, sosyal ve dini faaliyetlerin ‘terör eylemi’ olarak nitelendirildiğini görüyoruz. Savcı, iddianamede 116 eylem tespit edildiğini iddia ederek bunları sıralamış. Eylem dediği konuya baktığınızda, üniversite öğrencisi kız öğrencilerin birlikte aynı evde kalmaları, birbirleri ile yaptıkları görüşmeler, lise ve ortaokul öğrencisi çocuklara İngilizce dersi vermeleri, çocuklarla AVM’ye gitmeleri, birlikte bowling oynamaları veya dini konularda onlara rehberlik yapmaları gibi faaliyetlerin ‘suç’ olarak gösterildiği hem de ‘terör suçu’ olarak gösterildiği vehametiyle karşılaşıyorsunuz.
Varsayımlarla suç uyduruluyor!
‘Terör suçu’ denildiğinde bu suçun olmazsa olmaz şartı olan ‘cebir ve şiddeti’ iddianamede arıyorsunuz ama bırakın ‘cebir ve şiddeti’ bu çocukların ağzından çıkan hakaret içerikli bir ifade de bulamıyorsunuz. 500 küsur sayfalık iddianamenin satırları arasında gezinirken bulabildiğiniz şeyler sadece, önyargı, varsayım, mantıksızca çıkarımlar ve peşin hüküm.
Şayet, ailelerinden herhangi birine bu süreçte bir şekilde adli veya idari işlem yapılmış birileri bir araya gelip, milyonlarca yaşıtlarının yaptığına benzer şeyler yapıyorlarsa, bu kişiler çocuk bile olsa, yaptıkları şeyin adı Türkiye’de ‘terör eylemi’dir.
Bir anne, kız çocuğunun arkadaşları ile birlikte hem eğlenmesini hem de dinini öğrenmesini istiyorsa ve bu konuda benzer dünya görüşüne sahip birilerinden gönüllü destek alıyorsa bu anne ‘terörist’ bir faaliyet içinde demektir Türkiye’de!
‘Terörist’ olarak yaftalanmak için suç işlemenize gerek yok!
İddianameden anlaşılan özetle şu: Sizin bir suç işlemiş olmanıza, cebir ve şiddet içeren bir eyleminiz olmasına gerek olmaksızın yaşınız ne olursa olsun polis tarafından aylarca takip edilirsiniz, her hareketiniz kayda alınır, telefonlarınız dinlenir, gözaltına alınırsınız, kendinizin, arkadaşlarınızın veya ailenizin suçlu olduğunu itiraf etmeye zorlanırsınız, kabul etmezseniz tutuklanırsınız aylarca belki yıllarca cezaevinde kalırsınız, ‘teörist’ yaftası yersiniz, eğitiminize devam edemezsiniz, çocuklarınızdan koparılırsınız, hayatınız altüst olur. Daha basitçe söylemek gerekirse, iddianamenin hazırlanmasına esas olan anlayışa göre Türkiye’de herkes terör suçlamasının hedefi olabilir.
Daha önceki yazılarda da izah etmeye çalıştığım gibi, terör suçlamasının ‘silah’ olarak kullanılması, terör yasalarının geniş ve belirsiz tanımı, çocukların hedef alınmasında olduğu gibi, hukukun temel ilkelerinin ihlaline yol açmaktadır. AİHM kararlarında da vurgulanan bu gerçek, Türkiye’deki terör yasalarının öngörülemez olduğunu ve bu durumun keyfi uygulamalara zemin hazırladığını bir defa daha ama çok daha acı bir şekilde göstermektedir. Suçta kanunilik ve belirlilik ilkeleri gereğince, hangi eylemlerin suç oluşturduğunun önceden açık ve net bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Ancak, 7 Mayıs operasyonunda görüldüğü üzere, eğitim, sosyal ve dini faaliyetler terör suçu olarak nitelendirilmekte ve masum insanlar mağdur edilmektedir.
İktidarıyla muhalefetiyle, genciyle yaşlısıyla, ülke olarak bu duruma bir çözüm bulunması gerekmektedir. Çünkü, ortaokul ve lise öğrencisi kız çocuklarının bowling oynamasının terör eylemi olarak kabul edildiği bir ülkede kimse yaşamayı hak etmiyor. Unutmayalım ki terör suçlamasının ‘silah’ olarak kullanılması hatasından dönülmezse, bunu söylemek için kahin olmaya gerek yok, herkes bir gün kolayca hedef olabilir…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***