ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Yaklaşık 24 ABD medyasının manşetlerinde olan ‘rüşvet’ skandalına dair 57 sayfalık iddianameyi okudum. New York Belediye Başkanı Eric Adams’ı merkeze alan ve Türk hükümetini doğrudan suçlayan iddianamenin detaylarına geçeceğim ama önce şunu ifade edeyim; söz konusu iddianameye konu olan rüşvet ve ‘nüfuz kullanma’ olayları Türkiye’de soruşturma konusu bile olmaz. Yanlış anlaşılmasın; Eric Adams’ın yaptıkları suç değil anlamında söylemiyorum. Türkiye’de hukukun olmadığını, rüşvetin bir AKP pratiği olduğunu vurgulamak için dikkat çekmek istedim.
Gelişmelere dair bir önceki yazımda dediğim gibi; Erdoğan ve AKP’liler bu soruşturmaya konu olan miktarı tenezzül edip ‘rüşvet’ diye almazlar. Hatırlarsınız İranlı Reza Zarrab’ın ‘önüne yatan’ AKP’liler bu miktarın 10 katını tek defada alıyordu. Ama ne yaparsınız ki ‘coğrafya kader’ ve Türkiye’de olsa soruşturma konusu bile olmayacak olan rüşvetler New York Belediye Başkanı Eric Adams’ın başını yaktı.
Bu arada ne soruşturmayı yürüten savcılar ‘vatan haini’ ilan edilip tutuklandı; ne de polisler hapse atıldı. Soruşturmayı haberleştiren gazeteler tomalarla basılıp gazeteciler tutuklanmadı.
Peki ne oluyor? Skandalın Türkiye ve Erdoğan’a bakan yönü ne?
Öncelikle bu soruşturma yeni değil, bir yılı aşkın süredir devam ediyor. Nitekim FBI’ın Adams’ın ekibine yönelik operasyonları medyaya konu olmuştu. Ben de ‘FBI Erdoğan’ın adamlarının peşinde’ başlıklı yazımda soruşturma detaylarını aktarmıştım.
Zamanlama dikkat çekici!
İşte bu soruşturma tam da Erdoğan, BM toplantıları için New York’ta iken sonlandırıldı. İddianame Erdoğan New York’tan ayrılırken mahkemeye sunuldu. Bu noktada şunu da not düşmek lazım; Erdoğan, New York seyahatini erken bitirdi. Normalde ABD Başkanı Biden’in ülke liderleri için verdiği resepsiyona katılması gerekiyordu. Zira açıklanan günlük programında da bu davete katılacağı gözüküyordu. Ayrıca yıllardır Biden ile görüşebilmek için can atan bir Erdoğan vardı.
Ancak Erdoğan yemeğe katılmayıp erken ayrıldı. Doğal olarak erken ayrılması ile bu iddianame arasında bir ilişki olup olmadığı speküle edildi. Bu arada Erdoğan’ın beraberinde tam 27 gazeteci getirmesine rağmen birinin bile erken ayrılmaya dair tek kelime haber yazmaması, kulis paylaşmaması da not edilmeli.
İddianameye dönersek…
Konuyu uzun süredir takip ediyorum ve iddianameyi okudum. Rüşvet miktarlarını, alınan hediyeleri gördükçe Reza Zarrab’ın New York mahkemesinde söylediği ‘rüşvete meyilli herkesin bir fiyatı vardır’ sözünü hatırladım. Kaderin cilvesi Reza Zarrab bu sözü Halkbank davasında Manhattan mahkemesinde söylemişti. Şimdi aynı bölge savcılığı New York Belediye Başkanı’nı rüşvetle suçluyor. Bu arada Adams görevde iken suçlanan ilk belediye başkanı oldu.
Peki Eric Adams ne yapmış?
İddianamede 5 ayrı suçlama var. En dikkat çekici suçlama Türk hükümetinden rüşvet almak, lüks hediyeler kabul etmek ve bunların karşılığında nüfuzunu kullanmak. İddianamenin satır araları aslında Erdoğan rejiminin Türkiye’deki alışkanlıklarını ABD’ye taşıdığını görüyoruz.
Türkevi yangın testlerinden geçememiş!
Mesela New York’ta inşaa edilen Türkevi yangın testlerinden geçememiş. Belediye bürokratları bu haliyle iskana açılmasının çok tehlikeli olduğunu söylüyor. Ancak Eric Adams’a rüşvet veren Türk yetkililer belediye başkanından sorunu ‘halletmesini‘ istiyor. O da ilgili memuru tehdit edip sorunu çözüyor.
Erdoğan’ın adamları ise bu ‘jest’ karşılığı ona cömert bağışlar yapıyor. Bu kapsamda Türkiye’nin eski New York Başkonsolosu Reyhan Özgür de incelenmiş. Skandala konu olan önde gelen Türkler arasında Bahçeşehir Üniversitesi Başkanı Enver Yücel, Manhattan merkezli KSK inşaat, THY ve İstanbul’daki lüks ST Regis Oteli’nin sahibi Demet Sabancı var.
Eric Adams’ı THY’den aldığı bedava biletlerin toplamı 100 bin doları aşmış. Adams’a lüks konaklamalar, restoranlar, yat turları ve pahalı hediyeler ayarlanmış. Federal Savcı Damien Williams, soruşturmanın sürdüğünü ve daha fazla kişinin ‘sorumlu tutulacağını’ söylüyor.
Savcı Williams, Eric Adams‘ın ‘kamu güvenini ciddi şekilde ihlal ederek yabancı uyruklulardan rüşvet karşılığında nüfuzunu sattığını’ ifade ettikten sonra Türk hükümetinin Eric Adams üzerine uzun soluklu bir çalışma yaptığını iddia etti.
Yazışmalar ve e-mailler bu projeyi destekliyor. Mesela işadamı Arda Sayıner, Adams’ın Kasım 2021’de belediye başkanı seçilmesinden bir gün sonra bir başka işadamına, “Ankara’ya gidip büyüklerimizle bunu ülkemiz lobisi için nasıl avantaja dönüştürebileceğimizi konuşacağım.” diyor.
İddianamede Eric Adams’ın aldığı rüşvetleri gizlemek için ekibiyle birlikte evraklarda sahtecilik yaptıkları da anlatılıyor. Mesela THY’den hediye olarak aldığı business class uçuşların parasını ödediğini ima eden bir sahte evrak hazırlamışlar.
“O programa katılırsan bizden bağış alamazsın!”
Soruşturma detaylarına göre Türk hükümeti ve bürokratları Adams’ı etki altına almış. Mesela Adams Erdoğan muhalifi bir grubun programına katıldığı için uyarılıyor ve “Eğer bunların programına katılırsan bizden bağış alamazsın.” tehdidine muhatap oluyor.
Adams ise “Tamam!” deyip tehdide boyun eğiyor. Türk tarafı, New York B:elediye Başkanı Adams’dan Ermeni soykırımı hakkında konuşmamasını talep ediyor ve Adam’s da bu talebi kırmıyor. Savcıya göre rüşvetler işe yaramış ve Adams Türk hükümetinin etkisine girmiş.
Bir başka suçlama ise sahtecilik…
Belediye Başkanı, Türk hükümetiyle bağlantılı gruplardan aldığı yasadışı bağışları ‘meşru‘ gösterebilmek için sahtecilik yapmış. Mesela Türkiye’den gelen 50 bin dolarlık bir bağış, New York bölgesinden iktidarla ilişkili kişiler üzerinden aktarılmış. Ancak savcılık sahteciliği tespit etmiş. Mesela işsiz bir Türk binlerce dolar bağış yapmış gözüküyor.
İddianamede Eric Adams’ın seçilmesinden dolayı Türk hükümetinin çok mutlu olduğu, hatta Türk Dışişleri Bakanı’nın Adams ile ‘bizzat’ ilgilendiği ayrıntısı yer alıyor.
İlginç ayrıntılardan birisi de Adams’ın telefonlarından birinin ‘şifresini hatırlayamadığını’ söyleyip FBI ile işbirliği yapmaması. Savcıya göre bu ‘delil karatma’ ve ‘iradi’ yapılan bir işlem. Eric Adams’ın ekibinden bir ismin itirafçı olup savcıyla işbirliği yapması başkanın işini daha da zorlaştıracak.
Savcının vurguladığı gibi soruşturma sürüyor ve yeni isimler davaya eklenecek. İşin hukuki ve teknik tarafları böyle. Ancak bu olayın bir de politik analizi şart. Zira Erdoğan rejimi son yıllarda bu tip davalarla sürekli ABD gündemine giriyor.
Mesela Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı Mike Flynn’in Türk hükümeti ile olan illegal ilişkileri büyük gürültü koparmış, Flynn istifa etmek zorunda kalmıştı. Reza Zarrab olayı malum.
Erdoğan, ABD’de tutuklanan Zarrab’ı kurtarabilmek için nota üstüne nota vermiş, milyonlarca dolarlık harcama yapmıştı. Halkbank davası hala büyük bir tehdit Erdoğan ve ailesi için. Rahip Brunson ve Sezgin Baran Korkmaz davaları da aynı şekilde Erdoğan rejiminin mantelitesini yansıtıyor.
Bir ülke düşünün; sürekli rüşvet, illegal işler ve Erdoğan’ın diktatöryal icraatları ile gündeme geliyor.
Hep söylerim; Türkiye’nin itibarını beş paralık etme konusunda kimse AKP’lilerin eline su bile dökemez. Başka birinin ya da ülkenin size bir şey yapmasına gerek yok!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***