M. AHMET KARABAY | HABER YORUM
Yazının başlığının bilmece gibi kalmaması için hemen detay paylaşayım. Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, küresel ekonominin, 1920’lerde yaşanan ve sonunda tarihe ‘Büyük Buhran’ olarak geçen sorunlara benzer zorluklarla karşı karşıya bulunduğunu söyledi. Avrupa’nın para patronu Lagarde, bu önemli uyarıyı Washington’da Uluslararası Para Fonu’ndaki (IMF) bir toplantıda yaptı. Lagarde, bir dönem (2011-2019) IMF Başkanlığı da yapan biri. Ne dediğini gayet iyi biliyor. Kaldı ki, sadece bu cümleyi söyleyip geçmiyor. İçini de dolduruyor.
“1920’lerden bu yana en kötü pandemiyi, 1940’lardan bu yana Avrupa’daki en kötü çatışmayı ve 1970’lerden bu yana en kötü enerji şokunu yaşadık.” diyen Lagarde, 1920’ler ile 2020’ler arasında dikkat çekici paralellikler olduğuna vurgu yaptı. Bugüne ilişkin saptamalarda da bulunan Lagarde, geleceğe yönelik projeksiyonunda, belirsizliklerin yüksek kalmaya devam edeceğini, küreselleşmede geri çekilme yaşandığını, tedarik zincirinde aksaklıkların küresel ekonomik faaliyetler için bunun bir tür “stres testi” olarak yaşanacağını söyledi. Burada merkez bankalarına büyük görev düştüğünün altını çizdi.
‘Büyük Bunalım’ ya da ‘1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’ olarak bilinen kriz, en çok ABD ve Avrupa’yı vurmuştu. Talebin çakılmasıyla dünya genelindeki üretim yüzde 42 düşmüş, dünya ticareti de yüzde 65 oranında daralmış, 50 milyondan fazla kişi işsiz kalmış ve enflasyon alıp başını gitmişti. Ekonomik milliyetçiliğin tetiklediği bu kriz araştırmalara, tezlere, filmlere konu olmuştu.
Lagarde, ‘Büyük Buhran’ benzetmesini yaptı ama krizin II. Dünya Savaşı’na zemin hazırladığını söyleyecek kadar açık konuşmadı.
DRAGHI RAPORUNUN TAMAMLAYICISI SÖZLER
Lagarde’ın bu konuşması, eski İtalya Başbakanı da olan selefi Mario Draghi’nin hazırladığı “Avrupa Rekabet Gücünün Geleceği” başlıklı 400 sayfalık raporda, birliğin yola sağlıklı yürüyebilmesi için yılda 800 milyar Avro yatırım yapması gerektiğine vurgu yapıyor. Draghi, bu yatırımın da borçlanmayla yapılması gerektiğini savunuyor.
1920’lerde dünya bir büyük savaştan çıkmış, yeni bir savaşın altyapısı hazırlanıyordu. Bugüne baktığımızda Ukrayna-Rusya savaşının genişlemesi riskinin her geçen gün arttığı görülüyor. Dahası İsrail’in saldırganlığına Gazze’den sonra Lübnan’ı da kattığı, Suriye’ye yayacağı hatta daha kuzeye kadar çıkabileceği iddialarını dillendirenler her geçen gün artıyor. Bunlar sadece burnumuzun dibinde olanlar…
1920’lerde dünyada milliyetçilik rüzgarları esiyordu. Bugün de küreselleşmeden çok hızlı bir geri dönüş var. Özellikle Avrupa’da neredeyse yapılan seçimlerin hepsinde milliyetçi partiler üstünlük sağlar ya da büyük başarılar elde eder noktaya gelmiş durumda.
Biz sık sık Türkiye’deki gelir dağılımı bozukluğunu gündeme getiriyoruz. Dünyadaki gidişat da bizden pek farklı değil. Özellikle enflasyon ortamında negatif faiz uygulayan ülkeler, fakir kesimden varlıklı kesime servet transferi yaptı. Bozulan gelir dağılımı, öfkeyi doğuruyor, öfkeyi yöneten liderler de yönetimleri ele geçiriyor.
HEGEMON GÜÇLER, TARİHTE ZİRVEYİ HİÇ BARIŞÇIL YOLLARLA DEVRETMEDİ
Dünya savaşını ise dünya hegemonunun kim olacağı tartışması tetikleyecek. Şu an dünyanın bir numarası ABD, geriden hızla gelen ise Çin. Çin birkaç yıl içinde ekonomik olarak ilk sıraya tırmanacak.
Tarihin bize gösterdiği acı bir gerçek var. Hiçbir dünya gücü liderliğini barışçı yollarla diğerine devretmedi. İki dünya savaşının yaşandığı 20. yüzyılın başında dünyanın hegemonik gücü “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” olarak bilinen İngiltere idi. Savaşların sonunda ABD, dünyanın en büyük gücü olarak dünya sahnesine çıktı.
Sosyolojinin kurucusu kabul edilen İbn Haldun, tarihin değil hataların tekrar ettiğini söyler. Bugün iki dünya savaşına giden sürece baktığımızda neler olduğunu görüyoruz. Bugün de benzeri süreci yaşadığımızı göremiyor muyuz?
VARLIK BALONUNUN PATLAMASI KAÇINILMAZ MIYDI?
Lagarde’ın sözünü ettiği 100 yıl öncesinde, ödenemeyecek bir borçlar tablosu ortaya çıkmıştı. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün verilerine göre dünyada 313 trilyon dolar borç var. Bu da dünya milli hasılasının tam üç katı. Dünyada günlük dolaşan para ise 18 trilyon dolar.
2009 krizinden bu yana geçen 15 yılda dünya sermaye piyasaları soluksuz büyüyor, bir diğer ifadeyle şişiyor. Bütün dünya borsalarına göz attığımızda 4 kat büyümüş durumda. Bu teknoloji endeksine baktığımızda 13 kata çıktığını görüyoruz.
Bakın burada bir şişme var. Şişen nesneler, genelde sönerler ya da patlarlar. Merkez bankaları ve hükümetler genelde bu şişmenin patlamasını ötelemeye çalışırlar. Balonun sönmesi ertelenip geciktikçe, çöküşler hep daha şiddetli olur.
BANKALARA RESET ATILACAĞI İDDİASI
Bu kadar şişme ve borçlanma finans sektöründe farklı senaryoları gündeme getirdi. Şimdilik ortada konuşulanlar komplo teorisinden ibaret. “ABD, ilerde yapacağı şeyleri önce Hollywood’da insanlara film olarak sunar.” denir. Bazı yapılacak olanları da fısıltı gazetesi aracılığıyla kamuoyuna iletiyor olmalı.
Bilindiği gibi dünyanın en borçlu ülkesi ABD. Bu dünya devinin 18 trilyon dolar dış borcu var. Kişi başına düşen borç rakamında ise Birleşik Krallık ilk sırada. ABD’de kişi başına dış borç 56 bin doları bulurken bu rakam İngiltere’de 120 bin dolara ulaşıyor.
Bu borcun bir şekilde ödenmesi gerekiyor. Söz konusu borcun ödenmesi ise kolay görünmüyor, hatta mümkün görünmüyor.
İşte yukarıda sözünü ettiğim komplo teorisi, tam da burada devreye giriyor. Peki borçların resetlenmesi nasıl olacak?
Bir yerden bulaşan bir virüs, dünyadaki bütün sistemleri bir süre devre dışı bırakacak. Sonra ilgilenen kişi ve kuruluşlar, “büyük fedakarlıklar yaparak” sistemi devreye alacaklar. Ne var ki sistem yeniden ayağa kaldırıldığında pek çok verginin kaybolduğu “fark edilecek”.
Giden veriler arasında bankalara ilişkin pek çok veri de “kaybedilmiş” olacak. Bundan dolayı insanlara bankalardaki hesaplarında bulunan para miktarını ispatlamaları istenecek. Parasını ispat edenlerin hesaplarına yükleme yapılacak. Hesabını ispat edemeyenlerle bir uzlaşmaya gidilecek.
Bu anlattığım kişisel hesaplarla ilgili. Yapılacak operasyonun esas hedef kitlesi ise kurumsal hesaplar. Hesabında milyar dolarlar olanlar ise ABD ile pazarlığa oturmak zorunda kalacak. Komplo teorisine göre, bu operasyonun asıl hedef kitlesiyse Çin.
Çin, ABD’nin alacaklı listesinde Japonya ile beraber ilk sıralarda yer alıyor. Bu finansal sisteme reset atılması en çok hangi ülkeye yarıyorsa, muhtemelen resetleyen de aynı ülke olacak.
Tarihin gösterdiği bir şey daha var. Büyük finansal krizlerin sonu büyük savaşlarla noktalanır.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***