Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) acenteler aracılığıyla getirilen yüzlerce işçinin insanlık dışı koşullarda tutulduğu ve çalıştırıldığı ileri sürüldü.
KKTC’nin Özgür Kıbrıs Gazetesi’nden Pınar Barut’un haberine göre, KKTC Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Cypfruvex adına, Ticaret Odası üzerinden Çalışma Bakanlığı onayıyla ve “Danışmanlık” adı altında hizmet veren acenteler aracılığıyla getirilen yüzlerce işçi, Güzelyurt’ta aç ve susuz tutuluyor.
“KÖLE KAMPINDA PİSLİK İÇİNDE KALIYORLAR”
İşçiler, Cypfruvex adına, kendilerinin ifadesiyle Mustafa ve Cihangir adındaki temsilcileri tarafından bir acente aracılığıyla getirildi. İşçilerin kimileri 5 ay önce, kimileri de sezon bitmesine rağmen 2 ay önce getirilmiş.
Hepsi, suyun, elektriğin, hijyenin, tuvalet ve banyonun olmadığı, adeta ‘köle kampında’, pislik içinde, işsiz, parasız hayatta kalmaya çalışıyor.
“ÜÇ AY ÇALIŞTIK, SON MAAŞIMIZI ALAMADIK”
Bir işçi, “Ben 2 ay 10 gün önce geldim ve sadece bir ay çalıştım. Burada kendi paramızla pirinç ve tavuk alıp yiyoruz” dedi.
Bir diğer işçi ise bulundukları yere getirilme amaçlarını şöyle anlattı:
“5 aydır buradayız, Cypfruvex için portakal toplama geldik. 3 ay çalıştık, 2 maaş aldık, son maaşımızı almadık, son 2 aydır da çalışmıyoruz. Burada 60 kişi var…”
“SU, TUVALET VE DİĞER PROBLEMLER İLK GÜNDEN BERİ VAR”
“Sadece iş istiyoruz. Ben buraya geldim çünkü işe ihtiyacım var” diyen işçi diğer tüm arkadaşları adına da şunları söyledi:
“Hepimizin su, tuvalet, çevresel ve diğer problemleri geldiğimiz günden beri var. Hijyen yok, yemek yok, buraya kimse uğramıyor aylardır. Biz 700 kişilik bir grup olarak farklı tarihlerde geldik. Bu kampta da 42 kişiyiz…”
NASIL GELDİLER, PARALAR KİME GİTTİ?
Peki bu insanları kimler getirdi? Onlar üzerinden kaç para kimin cebine gitti?
İşçilerden biri soruya şöyle yanıt verdi:
“Bizi Bangladeş’ten Mustafa ve Cihangir getirdi. 8 bin Euro verdim gelmek için. Buradaki herkes aynı parayı verdi. Biz bu ülkeye gelmek için toplamda neredeyse 500 milyon TL verdik.
Buraya geldik ancak şu anda birçok problemimiz var. Hiç kimseden hiçbir haber yok. Ben iki ay maaş alabildim, toplam 5 aydır buradayım.
İlk ay 24 bin TL maaş verdiler, ikinci ay sadece 7 bin TL verdiler. Sadece ilk ay maaş aldık. Hepimiz burada çok acı çekiyoruz. Hepimizin su, tuvalet çevresel ve diğer problemleri geldiğimiz günden beri var… Suçlu, sorumlu kim?”
SÜREÇ NASIL İŞLİYOR?
KKTC’deki İş Yasası’na göre Çalışma Bakanlığı dışında hiç kimsenin, kurum ve kuruluşun işçi getirmeye yetkisi ve hakkı yok.
Gazetenin iddiasına göre, bu kölelik düzeni tam da Bakanlık ve devlet eliyle kuruldu!
İşçiye ihtiyacı olan firma (müteahhitlik, restoran, vs.) “danışmanlık” adı altında hizmet veren şirketlere başvuruyor.
Bu şirketler Bangladeş ve diğer üçüncü dünya ülkelerindeki paydaş acentelerle iletişime geçerek, ihtiyaç duyulan işçilerin sayısını ve özelliklerini belirtiyor.
Örneğin; bir müteahhitlik firması için 50 kalıpçı, 8 düz işçi gibi.
Karşı taraftan buradaki danışmanlık şirketine bulunan işçilerin pasaport fotokopileri gönderiliyor ve hangi işleri yapabildikleri sözlü olarak iletiliyor.
Bu işler tamamen el yordamıyla, “Ben kefilim” sözleriyle yapılıyor.
Sonra buradaki danışmanlık şirketi, kendisinden işçi isteyen firmaya bu listeyi veriyor ve onun adına Çalışma Bakanlığı’na başvuru yapıyor, işlerini takip ediyor.
Eğer işçiler inşaat sektörüyle ilgiliyse, Çalışma Bakanlığı ve Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) arasında imzalanan protokol gereği, firma önce KTİMB’e başvuruyor.
Çalışma Bakanlığı sadece ilgili firmanın şirket evraklarına bakıyor, toplamda çalıştırdığı KKTC-Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı işçi sayısına bakıyor. Çünkü üçüncü dünya ülkesinden bu toplamın en fazla yarısı kadar işçi getirebilir. İşçilerin hangi proje için getirildiğine bakılıyor, Sosyal Sigorta ve İhtiyat Sandığı borcu olup olmadığına bakılıyor ve işçilerin izni veriliyor.
ÇALIŞMA BAKANLIĞI DENETLEMİYOR; BAZI DOSYALAR KAPATILDI
Gazete, Çalışma Bakanlığı’nın işçilerin nerede, nasıl yaşayacağını ve hangi koşullarda çalışacağını denetlemediğini belirtti.
Haberde, işçileri getiren şirketlerin siyasetle ve bürokrasiyle yakın ilişkileri olduğu ve bazı dosyalarının kapatıldığı ileri sürüldü.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***