Sekiz yaşımdan beri iyi bir spor seyircisiyim.
Önce İzmir Alsancak Stadında mahalli lig maçları, sonra milli lig…
Sonra bir yıl gecikmeyle sinema perdesinde Brezilya takımının maçları.
Pele’yi ve Garrincha’yı İzmir Fuarında Michelin lastik pavyonunda şişme adamın altına kurulan ekranda yayınlanan Dünya Kupası maçlarının bir yıl sonraki tekrar filmiyle tanıdım.
En tutkulu seyirciliği televizyonla başladı
Ama en tutkulu seyirciliğim Türkiye televizyonla tanıştıktan sonra oldu.
Spor karşılaşmalarının canlı yayınları, onu Premier Leage, La Liga ve NBA karşılaşmalarının canlı yayınları.
Bunun bir aşama sonrası dijital platformlarda aynı anda çeşitli futbol maçlarının yayınlanması oldu.
Spor seyirciliği geçen hafta başka bir aşamaya geçti
Geçen hafta ise uluslararası organizasyonlarda spor seyirciliği yeni bir aşamaya geçti. Spor seyircileri için devrim niteliğinde bir yenilik bu.
Sport Dijital platformu 9 ayrı Eurosport kanalını yan yana yayına koydu. Yani aynı anda Paris’in dört bir yanında yapılmakta olan bütün dallardaki karşılaşmaları canlı olarak seyredebiliyorsunuz.
Fransız Marchand’ın rekoru ve 800 metre finali aynı anda
Programı önünüze koyduğunuz an atletizmden yüzmeye, kadın futbolundan erkek basketboluna, kadın milli voleybol karşılaşmasından aynı anda Busenaz’ın boks maçına geçebiliyorsunuz.
Dün gece bu sayede aynı anda hem kadınlar 800 metre seçmelerini, hem Fransız yüzücü Marchand’ın bütün dünyada konuşulan dördüncü madalyasını hem erkekler gülle atma müsabakalarını izledim.
Bana göre bu CD plaktan Spotify’a geçiş dönemi
Ve kendi kendime düşündüm. Nereden nereye? Bir yıl sonra fuardaki ekrandan Brezilya takımının maçını seyretmekten, aynı anda 9 ayrı yerde 9 yarışmayı seyretmeye…
Bana göre bu, müzikte CD plaktan, direkt Spotify dönemine geçiş gibi bir şey bu.
Yaşasın streaming Olimpiyatlar…
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***