NECİP F. BAHADIR | YORUM
‘Rençber’ unutulmaya yüz tutmuş kelimelerden… Genç kuşaklar anlamını bilmez. Eskiden tarım işiyle uğraşan çiftçilere ‘rençber’ denirdi. Fonetiğinden de anlaşılacağı gibi ‘Farsça’ bir sözcük. ‘Ranç’ emek, zahmet demek, ‘bar’ ise ‘taşıyan’ anlamında sık kullanılan bir edat. Rençber, emek harcayan, zahmet çeken demek.
Ehli bilir, ‘toprakla uğraşmak’ çok meşakkatli bir iştir. Bugün makine, işleri büyük oranda kolaylaştırsa da toprak ve üzerindeki ürün ilgi, bakım ister. Kavurucu sıcağın ve güneşin altında o ilgiyi göstermeniz, bakımını yapmanız gerekir.
Rençberlik veya besi hayvancılığı yapan köylüler sürekli durumlarından şikayet ederler. Toplumun gayri memnun kitlesidir. Ya süt ucuzdur, ya saman kıttır ya da gübre, mazot fiyatları alıp başını gitmiştir. Yağış da yeteri kadar toprağı bereketlendirmemiştir. Don da eksik olmaz. Gelirle gideri dengelemek ve iaşesini sağlamak kolay değildir. Bir de her rençberin şehirde ikamet eden çoluk çocuğu vardır. Onlara da destek çıkmak ve katkı vermek ister.
Vaktiyle ‘köy damarım’ güçlüydü. Kahvelerinde sohbet etmeyi, köylülerle dertleşmeyi severdim. Şikayetlerini oradan biliyorum. Hiçbir zaman işlerin yolunda gittiğini duymadım. Haksız olduklarını söylemiyorum. Vurgulamak istediğim ‘gayri memnun olmak’ köylülüğün şanındandır. Tabii ki emeğin, zahmetin kısaca alın terinin, bilek gücünün karşılığı bu ülkede hiçbir zaman ödenmedi. Atatürk’ün, “Köylü milletin efendisidir.” sözü slogandan öteye geçmedi. Köylü bu ülkenin her zaman öksüz ve yetim kesimidir.
Çiftçiler yollara düşmeye başladı
Siyasi iktidarlar tarım topluluğunu her zaman ihmal etti. Reform vaatleriyle iş başına gelen siyasiler, ne adam gibi toprak devrimi yapabildi, ne de köyleri rahatlatacak politikalar üretebildi. Ne su işleyenin oldu, ne de toprak kullananın!
Gerçi AKP iktidarı ‘köy’ statüsünü kaldırdı, ‘mahalleye’ çevirdi. Kağıt üzerinde köye, ‘mahalle’ deyince köy mahalle olmuyor! Bütün sefaletiyle yine bildiğiniz o eski ‘köy’. ‘Kırk yıllık kani olur mu yani!’ Adı dışında değişen bir şey yok.
Muzipçe bir soru; köylere artık köy denmediğine göre Bakırköy, Kadıköy gibi isimlerin içindeki köylere ne olacak? Bakırmahalle veya Kadımahalle mi denecek? Ha bu arada hiçbir köylü, köyünden bahsederken ‘mahalle’ falan demiyor.
Gayri memnunlardan oluşan ‘rençber kitlesi’ şikayet eder, mızmızlanır, ağlar fakat harekete geçmezdi. Bütün tepkisi ve itirazı dilindeydi. Meydana çıkmak, yollara dökülmek nadirattandı. Ve çabucak önü kesilir, susturulurdu. Ben geniş çaplı ‘rençber ve köylü isyanıyla’ ilk kez karşılaşıyorum.
Doğası gereği rençber isyan etmez. ‘Köy isyanı’ görülmüş şey değildir. Köylü devletten, güvenlik güçlerinden çekinir. Bir jandarma onbaşısıyla bütün köyü gözaltına alabilirsiniz. Her köyü değil tabii. Ben daha çok batıdaki rençber köylerini kastediyorum.
Tarım şehirleri Balıkesir, Bursa ve Burdur’un ardından Kahramanmaraş’ta rençberler isyan bayrağını çekti. Traktörlerle yolları kapattı. ‘Sembolik’ olarak para etmeyen ve ellerinde kalan domatesleri yollara döktü. Bu görüntülerin bir fiyat protestosunun ötesinde anlamı var. Bana bu yazıyı yazdıran da o anlam. Bu eylemler basit ve sıradan bir protesto ve itiraz olarak görülümez.
Bir isyan bu.
Kahramanmaraş rençberlerinin çığlığını dinlerken bir cümle dikkatemi çekti: “Çiftçi bitiyor, destek çıkılmazsa ilerleyen günlerde çiftçilerin intihar haberleri alınacaktır…”
İşte bu. “Çiftçi, köylü, rençber isyan etmez!” derken söylemek istediğim buydu. Tepkisini dışarıya vermez, içine atar, çözüm bulamayınca da hastalanır ve intihar eder. İsyanını faile yansıtmaktan ziyade kendi iç dünyasında yaşar. O yüzden köylünün, rençberin eylemi ve isyanı sıradan değil.
Bir Demirel, bir Ecevit olsay; kitleleri sürüklerdi
AKP politikaları her alanda çöktü. ‘Dip dalgalar’ artık su yüzüne çıkıyor. Emeklilerin ‘31 Mart isyanı’ böyleydi. İsyanı bastırıl(a)madı emeklilerin, büyüyerek devam ediyor. Birkaç hafta önce CHP akşam saatlerinde ‘aç kapa eylemi’ başlatınca “Bu eylem ampülü patlatır!” demiştim.
Yanıldım mı? Hayır.
CHP su koyverdi, erken pes etti. Ama AKP’nin ampülü patladı. Özgür Özel’in CHP’si toplumsal muhalefetin nabzını tutmakta zorlanıyor. Emekli isyanını bile siyasete tahvil edemedi. Bir Demirel, bir Ecevit olsaydı o kitleyi peşinden sürükler, iktidara ülkeyi dar ederdi. Sandığı halkın önüne getirirdi.
Şimdi ‘dip dalga’ köylerden geliyor. Balıkesir, Bursa, Burdur ve Kahramanmaraş’ta su yüzüne çıktı. Dipte öyle enerji oluşmuş ki bu dalgaların ‘tsunamiye’ dönüşmemesi mümkün değil. Bırakın AKP’yi, Erdoğan’ı tsunaminin önünde kim durabilir? Fakat dip dalganın ‘Spartaküs’ü eksik.
Bugün ‘Spartaküs’ rolü için tek aday var; Özgür Özel. Eğer Özel’in CHP’si bu büyük dalganın dümenine oturmazsa tsunami CHP’yi de boğar. Spartaküs ne mi? Çok eskiden milattan önce Trak köyleri Spartaküs liderliğinde Roma Cumhuriyeti’ne ayaklandı. Bu tarihi olayın filmi de çekildi. Ayrıntılarını izleyebilirsiniz.
Hemen her alanda büyük bir çöküş yaşayan AKP politikalarının tarıma yansımaması zaten mümkün değil. ‘Dip dalga’ yavaş yavaş oluştu. Adı konmamış ekonomik krizi rençberler ve köylülerin en derinden hissetmesinden doğal ne olabilir?
Köylülerin perişanlığı yeni değil. Yıllardır birikiyordu.
Sonunda sabır taşı çatladı. Tahammül mülkü yıkıldı. Korku duvarı aşıldı, jandarma barikatları kolay geçildi. Fay hatlarında oluşan enerji Balıkesir’de, Bursa’da, Kahramanmaraş’ta isyana dönüştü. Erdoğan’ın yıllar önce kendisine tepki gösteren bir rençbere söylediği, “Ananı da al git!” dönemi geride kaldı. ‘Tsunami’ hiçbir emir ve talimatı dinlemez. Polis ve jandarma gücüyle de engellenemez.
AKP’nin kötü politikaları köylü ve rençberleri bile isyan ettirmeyi başardı. Durumun vahametini anlayın. Varsın Özel’in CHP’si kumda oynasın, uzaktan seyretsin… Toplum kendi muhalefetini üretir. Spartaküs’ünü çıkartır. Şekil A’da görüldüğü gibi.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***