Tolga GÜNEY*
Çocukluğumda, fındık toplamak için yaz aylarında Giresun’da gittiğimizde “düğünü fındıkla yapacağız”, “fındık bitsin ev yaptıracağım” ya da “fındıktan sonra arabayı yenilerim” gibi cümleleri çokça duyardım. Fındık bir dönem hem 1 yıllık geçim kaynağı hem de üreticinin üzerine plan yaptığı bir üründü. Aradan 20 yıl geçtikten sonra ise fındık geçim kaynağı olmak bir yana üzerine ev tadilatı planı bile yapılamayacak bir noktaya geldi. Giderleri çıktıktan sonra fındıktan üreticiye ancak “çerez” parası kalıyor.
Antik Çağ’dan beri fındık üretimi yapılan Pontos’ta halkın bir dönem önemli geçim kaynağı olan fındık, neoliberal politikalar sonucu değersizleşen bir ürün haline geldi. Fındığın kökeni, Antik Çağda Karadeniz’in adı olan “Pont Exinus”tan türetilen “pontik” sözcüğünden meydana geliyor. Eski tarihlerde Pontos kıyılarından getirildiği için, fındığa “Pontos cevizi” deniliyordu.
Giresun ve Ordu başta olmak üzere Pontos ve Batı Karadeniz’de Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)’ne göre 400 bin üreticinin kaderini belirleyen fındık bu yıl da hak ettiği değeri görmedi. Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından 2006 yılında beri alımı yapılan fındık için bu yıl 130 lira taban alım fiyatı açıklandı. Hem de 15 Nisan 2024 günü TMO 2023 yılı fındığını 130 liraya satacağını duyurduktan sonra. Geçtiğimiz yılın ürününü 130 liraya satan TMO, yeni ürün için aynı fiyattan alım yapacağını duyurdu.
Fındıkta yaşanan bu talan aslında 1990’lı yıllarda Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın özelleştirme furyası ve neoliberal politikaların hayata geçirilmesiyle başladı. O dönem fındık üreticisinin tek dayanağı olan üretici birliği Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik) tek alıcı olmaktan çıkarılıp, fındık özel sektöre havale edilmek istendi. Fakat özellikle üreticinin tepkisi sonrası bu durum AKP’nin ilk yıllarına ertelendi.
İktidar, 2006’da Fiskobirlik’i tamamen devre dışı bırakarak TMO’ya fındık aldırmaya başladı. Fiskobirlik ücret belirleme inisiyatifini kaybetti ve iflasa doğru yol aldı. İflastan kurtulmak için Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun ve Düzce’deki taşınmazlarını satan kurum, son yıllarda tekrar piyasaya döndü. Fakat eski kooperatif haliyle değil, bir şirket mantığıyla. Buna rağmen borçlarını ödemekte zorlanan ve başkanı AKP milletvekili olan Fiskobirlik son olarak da Düzce ve Giresun’daki taşınmazlarını satışa çıkardı.
TEKELLEŞME
Fiskobirlik’in çekildiği piyasayı ise özel sektör dolduruyor. Bunda en önemli etkenlerden birisi de devlet adına fındık alımını yapan TMO ofislerinin yetersizliğiydi. Fındık üretiminin en çok yapıldığı kent olan Ordu ‘da TMO’nun sadece 3 ilçede ofisi bulunurken 200-230 bin ton fındık üretilen kentte TMO sadece 500 ton fındık alabiliyor. TMO verilerine göre kurum fındığı sadece yüzde 40’ını alacak kapasitesi bulunuyor. Bu da üreticinin, özel sektöre mahkum olmasına ve genellikle TMO’nun açıkladığı fiyatın çok altında bir fiyata ürünlerini satmak zorunda kalmasına neden oluyor.
Bu durumda alanda yaşanan tekelleşmeyi hızlandırdı ve İtalyan firması Ferrero fındığın en büyük ihracatçılarından birisi oldu. Türkiye fındık ihracatının üçte birini gerçekleştiren Trabzon merkezli Oltan Gıda A.S., 2014 yılında çikolata devi Ferrero’ya satıldı. Böylece fındık ihracatının önemli bir kısmını kontrol altına alan İtalyan firma Ferrero, fındık taban fiyatını belirlemeye başladı. Son yıllarda uygulamaları bahçeler adı altında bölgede bahçede kiralamaya başlayan şirket bir yandan da toprak edinmeye başladı.
ÜRETİCİ ZORDA
Maliyetlerin arttığı, fındığın değerinin altında satıldığı bir noktada üreticinin üretim yapma imkanını yıldan yıla düşürüyor. 2021 yılında 3 bin 800 TL olan dap gübresi 2024’te 17 bin 750 TL’ye, 3 bin TL olan üre gübresi 14 bin 250 TL’ye, 1.800 TL olan can gübresi ise 8 bin 500 TL’ye çıktı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği verilerine göre de tarımsal zirai ilaçlara son yıllarda sürekli olarak yüzde 16,7 ile yüzde 25 arasında zam geliyor. Bu durum Tarım ve Orman Bakanlığı raporlarına bile yansımış durumda.
Bakanlığın Fındık raporuna göre 2014 yılında 1 kilo fındık ile yaklaşık 15 kilo gübre satın alınırken, 2018 yılında yaklaşık 10 kilo gübre satın alınabiliyor. Oluşan bu tabloda maliyetleri karşılamakta zorlanan fındık üreticisi borç batağına sürükleniyor. Bunu görmek için ihalesi yapılan icralık fındık bahçelerine bakmak bile yeterli. İnternette “İcralık fındık bahçesi” araması yapıldığında dahi önünüze onlarca ilan düşüyor.
VERİMLİLİK DÜŞÜYOR
Dünyada 32 ülkede üretilen fındığın en büyük üreticisi ise Türkiye. 2022 yılında üretilen 1 milyon 195 bin 732 ton fındığın 765 bin tonunu (yüzde 64) Türkiye’de üretilirken, bu oran daha önceki yıllarda yüzde 70 düzeyindeydi. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre Türkiye’nin dekar başına 5 yıllık ortalama fındık verimi 84 kilo. Birleşmiş Milletler (BM) Tarım ve Gıda Örgütü’nün (FAO) verilerine göre ise diğer fındık üreten ülkelerin aynı dönemdeki ortalama verimleri Türkiye’den daha yüksek. Dekar başına fındık verimi ABD’de 221, Gürcistan’da 180 kilo. Türkiye’de fındık ekili alan artış gösterirken, verimlilik ise sürekli düşüş gösteriyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı raporlarına göre 2001 yılında 550 bin hektarlık alanda hektar başına 113 kilo verim ile 625 ton fındık üretimi yapılırken, 2016 yılında 705 bin 445 hektarlık alanda hektar başı 60 kilo üretim ile 420 bin ton üretim yapıldı. 2015 yılında bu oran hektar başına 92 kilo ile 646 bin ton oldu.
FINDIK PONTOS’TAN GİDİYOR
Bakanlık raporlarında verimde yaşanan bu düşüş iklim şartları, gerekli kültürel işlemlerin yeterince yapılmaması ve fındık bitkisinde görülen periyodisite gibi etkenlere bağlanıyor. Rainforest Alliance isimli bir sivil toplum kuruluşu, UTZ Fındık Programı adına hazırladığı “Fındık, İklim Değişikliği ve Çevresel Etkileri Türkiye Raporu” verilerine göre, değişen iklim koşulları nedeniyle, Türkiye fındık üretiminde önemli değişiklikler öngörüyor. Rapora göre, şimdiye kadar en yüksek verimin alındığı 250 metreye kadar olan bölgeler, önümüzdeki dönemde, küresel ısınma nedeniyle önemli sorunlara gebe.
Fındık üretiminin daha yüksek rakımlara ve Batı Karadeniz’e doğru kayacağını ortaya koyan rapor, fındık üretiminin, özellikle toprak, yeraltı suları ve biyolojik çeşitlilik üzerinde önemli çevresel etkilere sahip olduğunu ortaya çıkarıyor. Aynı bulgu Tarım ve Orman Bakanlığı raporlarında da Trabzon, Giresun, Ordu ve Samsun’da fındık veriminin düşüşü ortaya koyuluyor. Yine bakanlık raporlarında fındığın Batıya kaydığı ise “Sakarya ve Düzce illerindeki üreticilerin işletme büyüklükleri ve verim düzeylerinin daha yüksek olması nedeniyle bu bölgedeki dikim alanları hızla artmaktadır” ifadeleri ile yer alıyor. Düzce Üniversitesi (DÜ) Orman Fakültesi Fındık Uygulama ve Araştırma Merkezi araştırması da iklim değişikliğinin özellikle kıyı şeridinde fındık üretimini ciddi oranda etkilediğini ortaya koyuyor.
MADENLERİN ETKİSİ
Pontos’ta fındığı tehdit eden bir diğer faktör ise maden ve taş ocakları ile kırma, eleme tesisleri ve maden depoları. Maden ve Petrol Genel Müdürlüğü (MAPEG) verilerine göre Giresun’da tarım alanlarının yüzde 85’i 4’üncü grup madenlere ruhsatlı durumdayken, bu oran Ordu’da yüzde 76, Trabzon’da ise yüzde 61. Ordu Fatsa ilçesinde işletilen maden ocağı büyük oranda fındık bahçelerinin yok olmasına neden olurken, çevresinde de verimi ciddi oranda düşürdü.
BİLİNÇLİ POLİTİKA
Sonuç olarak Pontos’ta bulunan doğal gübre fabrikaları kapanırken, ithal suni gübrelere mahkum kalan üretici hem bu masrafı karşılayamaz duruma geldi hem de toprağın verimi yıldan yıla düştü. Verimi düşen toprak daha fazla gübre isterken, yaşanan iklim değişiklikleri bölgede kahverengi kokarca dahil yeni zararlıların türemesine doğal olarak da zirai ilaçlara bağımlılığa neden oldu. Girdi maliyetleri yıldan yıla artarken, fındığın taban fiyatı ise hep maliyetin altında açıklandı. Yıllar geçtikçe de somutlaşan bu gerçek, bazı üreticilerin fındıktan umudunu kesmesine yol açtı. Karadenizli siyasetçilerin “Bilerek ve planlı” yaptığı bu çalışmalar, üreticinin kazanamadığı, halkının fındık yiyemediği ve dünya pazarındaki ağırlığını kaybeden bir Türkiye yarattı.
* Gazeteci
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***