İSTANBUL – AİHM’in Abdullah Öcalan’a dair verdiği “ihlal” kararı 10 yıldır uygulanmıyor. Konuya dair Avrupa Konseyi’ne bildirimde bulunan ÖHD’den Zilan Aydın, “umut hakkı”na dikkat çekti.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Eylül ayında bir kez daha toplanacak. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2014 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın şartlı salıverilme hakkında sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmesine (umut hakkı) dair verdiği “ihlal” kararı da söz konusu toplantıda gündeme gelecek. Komite, AİHM’in ihlal kararlarının ve gerekliliklerin uygulanıp uygulanmadığını denetleyecek.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) ile Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), toplantı öncesi komiteye 31 Temmuz’da bildirimde bulundu. Bildirimde, “Gerekli mevzuat değişikliklerinin yapılması” için çağrıda bulunulması talep edildi.
AİHM’İN VERDİĞİ İHLAL KARARI
ÖHD’li avukat Zilan Aydın, derneklerinin yaptığı bildirime dair konuştu. Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden önce idam cezası olarak mevzuatta yer alan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının “beyaz ölüme” dönüştüğünü söyleyen Aydın, bu durumun temel insan haklarına aykırı olduğunu vurguladı. Aydın, “Bu sebeple AİHM’e başvurular yapıldı. AİHM de ‘ihlal’ kararları verdi. Bunun başında Vinter Birleşik Krallık kararları, Öcalan Türkiye kararları oluşmuş oldu. Mahkeme, bir insanın koşullu salıverilme hakkı olmadan cezaevinde kalmasını sözleşmeye aykırı buldu. Mahkeme, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilenler için 25 yıllık bir süre verdi. Bu süreden sonra durumlarının tekrar değerlendirilmesine karar verdi” diye konuştu.
‘TÜRKİYE YASALARINA UYMUYOR’
Türkiye’de “umut hakkı” ya da koşullu salıverme hakkına dair herhangi bir düzenlemenin olmadığına dikkati çeken Aydın, “Kişilerin ömür boyu hapis cezalarını infaz etmesi meşru değildir. Türkiye de Avrupa sözleşmelerini kabul eden bir yerde. Kaldı ki kendi anayasasının 90’ncı madddesinde, kendi kanunları ve uluslararası sözleşmelerde farklılık olduğu zaman uluslararası sözleşmenin uygulanacağı taahhüt ediliyor. Burada Türkiye kendi yasalarına da uymamış oluyor” dedi.
BİLDİRİMİN İÇERİĞİ
Aydın, AİHM’in 18 Mart 2014 tarihindeki Öcalan kararı sonrası tutsaklar Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Botan için benzer yönde kararlar verdiğini anımsattı. 2014 tarihli kararın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen Türkiye’nin karara uymadığını ifade eden Aydın, yaptıkları bildirimin de bu durumla ilgili olduğunu kaydetti.
Aydın, “Bildiride umut hakkına dair düzenlemenin yapılmaması, Türkiye’nin karara uymadığı şeklinde konulara yer verildi. Bunun yanında Sayın Öcalan’ın cezaevinde geçirdiği süre göz önüne alınarak, herhangi bir koşullu salıverilme hakkını elde etmesine yönelik de bir düzenlemenin yapılmadığı, bu hakkın Sayın Öcalan’a verilmesi gerektiğini dile getirmiş olduk. Yine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının umut hakkı ile uyumlu olmadığını, Meclis’te verilen kanun ve yasa tasarılarının dikkate alınmadığını, bunların hükümsüz bırakıldığını bildirmiş olduk. Bu bildirimin amacı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının temel insan haklarına aykırı olduğu ve Türkiye’nin imzacısı olduğu sözleşmelere aykırı davrandığını bildirmektir” şeklinde konuştu.
POLİTİK BİR DURUM
Komitenin 2014’ten sonra sadece 2 kere toplantılarda bu konuyu gündeme aldığını ve Türkiye’ye tavsiyelerde bulunduğunu aktaran Aydın, tavsiyelere uymayan üye ülkeler hakkında yaptırımlar olabileceğine işaret etti. Aydın, “İlk etapta konseyden çekilmeye davet edilmesidir. Sonrasında karar uygulanmıyorsa, devletin konseyden çıkarılmasına kadar giden bir yaptırım söz konusu. Ancak ne yazık ki bunun uygulandığını söyleyemeyiz. Şu ana kadar AK’nin böyle bir adım atmadığını görmekteyiz. 10 yıldır Türkiye’ye herhangi bir yaptırım söz konusu değil. Fakat bizim bu konuda herhangi bir geri adım atma halimiz yok” dedi.
Türkiye’nin tutsakların “umut hakkını” ihlal etmesinin politik bir durum olduğunu vurgulayan Aydın, “Sivil toplum örgütlerinin, halkın buna karşı çıkması çok önemli. O açıdan bunun mücadelesini daha da yükseltmek gerekiyor” dedi. Aydın, şöyle devam etti: “Bu meselenin artık toplum nezdinde daha çok ses getirmesi, daha çok ele alınması gerekiyor. Zaten başvurumuzda belirtmek istediğimiz şey de buydu. Komitenin bunu gündemden düşürmemesi gerekiyor. Bu aynı zamanda bizim gibi hukukçular, insan hakları savunucuları, sivil toplum örgütlerinin de gündeminde olması gerekiyor. Bundan geri durmamak gerekiyor. Bu mutlak tecrit halinin toplumda yarattığı infiali de göz önüne alarak, buna karşı mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor.”
MA / Ömer İbrahimoğlu
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***