AMED – Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Slav halklarının zararına olduğunu belirten Dr. İsmet Konak, barış için oligarkların ve savaş şirketlerinin çekilmesi gerektiğini söyledi.
Rusya’nın 2022 Şubat ayında yaptığı saldırı ile başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı aradan geçen 2,5 yıla rağmen aralıksız bir şekilde sürüyor. Rusya istediği amaca ulaşamazken NATO’nun da desteğini alan Ukrayna son haftalarda saldırılarını Amerikan silahlarıyla birlikte arttırdı. Ukrayna’nın Rusya’nın Kursk kentine dönük saldırı gerçekleştirerek karada ilerlemesi ve alan hakimiyeti kurması savaşta önemli bir kırılmaya neden oldu. Böylelikle Rusya İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez topraklarına yönelik bir saldırıyla karşılaştı.
Bu saldırı geçtiğimiz ay yapılmak istenen barış görüşmeleri için Ukrayna eline önemli bir koz olarak kamuoyunda görülse de Rusya’nın işgal ettiği topraklardan çekilmesi oldukça zor örülüyor. Dr. İsmet Konak, 2,5 yılını geride bırakan Rusya-Ukrayna savaşını, gelişmelerini değerlendirdi.
SAVAŞIN KAZANANLARI!
Rusya Ukrayna savaşını Slav topluluklar arasında bir kardeş kavgasına döndüğünü, savaşta sadece silah tüccarlarının ve oligarkların kazandığını söyleyen Dr. Konak, savaşın sona ermemesi halinde taktik nükleer silahların kullanılmasından daha kapsamlı saldırılara ve suikastlere kadar farklı gelişmelerin olabileceği öngörüsünde bulundu.
RUSYA HEDEFİNE ULAŞAMADI
Çatışmalar 24 Şubat’ta başladığında Putin, “Donbas’ı Ukraynalı Banderacılara ve Neo-Nazilere karşı koruyacağız” argümünanı kullandı. Yapılana “savaş” dahi demeyen Putin’in “özel operasyon” kavramını kullandığını belirten Konak, “Putin’in bu savaşta Ukrayna’nın genelini işgal etme amacı vardı fakat gelinen noktada amacına ulaşmış bir Rusya yok. 3 gün içerisinde Kiev’in düşürüleceği hesaplanıyordu. Putin olsun, oligarklar olsun Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı olsun öyle bir plan yaptılar. ‘Rejimi kısa sürede düşürüp hedefimize ulaşırız’ dediler. Fakat hedeflerine ulaşamadılar” diye konuştu.
‘SCHLİEFFEN PLANI’ BENZETMESİ
Bu durumun Birinci Dünya Savaşı’nda Alman Genelkurmay Başkanı Alfred von Schlieffen’in taslağını çizdiği “Schlieffen Planı”na benzediğini söyleyen Konak, “Alman ordusu o plana göre ‘40 gün içinde bütün Fransa’yı ele geçirir, Paris’e ulaşırız’ dedi. Savaş başlamadan Alfred von Schlieffen öldü ve yerine Moltke geldi. Savaşın sonucunda Almanya büyük bir yıkıma uğradı ve Versay Antlaşması imzalandı. Alsas-Loren’i Fransa’ya bıraktı. Buna benzer bir durum şu an Ukrayna’da söz konusu. Kremlin’in çizdiği strateji başarısızlığa uğradı. Şu ana kadar istediği sonuca ulaşmadı” diye konuştu. Rusya açısından bu savaşın temel iki amacının olduğunu belirten Konak, birincisi Rus oligarkların yeni bir piyasa, pazar arayışı içinde olduğunu ve Ukrayna’nın bu amaca uygun bir yer olduğunu söyledi.
NATO’YA KARŞI EGEMENLİK MÜCADELESİ
Yerelde Ukraynalı oligarkların elindeki üretim araçlarının ele geçirilmesinin amaçlandığını belirten Konak, genelde ise NATO’ya karşı bir egemenlik mücadelesi verildiğini ifade etti. Konak, “Rusya Ukrayna, Gürcistan ve Orta Asya cumhuriyetleri dâhil olmak üzere kendi periferisinde NATO’nun mahmuzlu çizmelerini görmek istemiyor. O açıdan NATO’ya karşı bir savaş verdiğini dile getiriyor. 2014 ile 2023 yılları arasına baktığımızda Rus oligarkları bu savaştan çok yararlandılar. Onlara hizmet eden bir piyasa işlevi gördü bu savaş. Mesela oligark Aleksey Mordaşov füze temininde bulunuyor. Vladimir Potanin savaş uçağı ve silah üretimi için metal temininde bulunuyor. Leonid Mikhelson patlayıcı mühimmat için kimyasal malzeme temininde bulunuyor. Asıl bahsedilmesi gereken oligark Aleksey Repik. 24 Şubat sonrası en çok kazanan oligarklardan biri olan Aleksey Repik, yeniden inşası başlayan Mariupol kentinde ihalelerin birçoğunu alıyor. Bir de R-Stroy isimli bir inşaat firması var. Büyük rant elde ediyor. Aleksey Repik’in bir diğer özelliği ise ABD ile olan yakın ilişkileri. Rusya sık sık ‘biz NATO’ya karşı mücadele ediyoruz’ diyor. Ama bu söylem bazen tartışma yaratabiliyor. Bir taraftan Mariupol kentini inşa eden bir Aleksey Repik, diğer taraftan da ABD ile yakın ticari ilişkileri olan bir Aleksey Repik var. Repik’in bir de R-Pharm isimli ilaç firması söz konusu. Kovid-19 döneminde Sputnik V aşısını üretiyordu. Bu firma da NATO ülkeleriyle yakın ilişkiler içerisinde. Rus oligarklarının Ukrayna sahasına yerleşmesi, aynı zamanda Ukraynalı oligarkların kendi mevzilerini kaybetmesi demek. Mesela Rinat Ahmedov bunlardan biri. Bir zamanlar Donbas kralı olarak biliniyordu ama şu an Ahmedov orada yok. Bunun aslında Ukrayna yönetimine bir yararı oldu. Ukrayna’da tam da bu savaş yıllarında Oligarksızlaştırma Yasası çıktı. Rus oligarşisi saldırınca bir anda Ukraynalı oligarklar kendiliğinden zayıfladılar” dedi.
SAVAŞ BARONLARININ POLİTİKASI
Bu savaşın bu kadar uzun süre devam etmesinin nedenine de değinen Konak, şunları söyledi: “Hem Rus oligarklar hem de Batılı silah şirketleri ve savaş baronlarının körüklediği bir savaş var. Onların başlattığı ve şu anda devam etmesini istediği bir savaş var. Lenin, ‘Savaş kapitalizmin kaçınılmaz yol arkadaşıdır’ diyordu. Dolayısıyla kapitalistler savaşı başlattılar, yine onların çıkarları, stratejisi ve planları bu savaşı bitirecek. Tansiyonun bu kadar yükselmesi, bütün savaş baronlarının bir politikasıdır diyebiliriz.”
‘KARŞILIKLI MİSİLLEMELER DEVAM EDİYOR’
“Aslında şimdi iki taraf arasında bir boks müsabakası görüyoruz” diyerek savaşın seyrini değerlendiren Konak, “İki tarafın rakibini sersemletmeye dair hamleleri var; sivil yerleşim yerlerine dönük saldırılar, hava saldırıları, SİHA’lar, İskanderler vs. Esasen iki ülke birbirini müzakere masasına dayatıyor. İki taraftan biri bekliyor ki diğeri havlu atsın, tıpkı boksta olduğu gibi. Ama herhangi bir taraf şu an havlu atma durumunda değil. Karşılıklı salvo ve misillemeler devam ediyor” diye konuştu.
TOPRAKLARDAN ÇEKİLME TALEBİ
Haziran ayında iki tarafın görünürde müzakereye yanaşma eğilimi içerisinde olduğunu söyleyen Konak, şöyle devam etti: “Aslında birbirlerini sınadılar. Kimin, ne talepleri var, bu talepler karşılık bulabilir mi diye. Ukrayna, Rusya’dan şu talepten bulundu; ‘2014’ten bu yana işgal ettiğin topraklardan çekil.’ İşgal edilen topraklar Kırım, Donetsk, Lugansk, Zaporijya ve Herson’dur. Ukrayna ‘buralardan çık’ diye talepte bulunuyor. Rusya için 24 Şubat’tan sonra işgal edilen topraklar belki tartışılabilir ama Kırım oldukça önemli, Kırım’ın kabul edilmesi pek mümkün değil. Biraz o konuya değinmek lazım. Kırım 1954 yılında Kruşçev tarafından Ukrayna’ya hediye edildi. Kruşçev de Ukraynalıdır. Rusya’da bu konu hala çok tartışılıyor, ‘acaba Kruşçev kendi hemşerilerine kıyak mı geçti ve Kırım’ı onlara hediye mi etti’ diye. Aslında Kırım’ın Ukrayna’ya bırakılmasının sebebi; 300 yıllık dostluğu pekiştirmek içindi. Bilindiği üzere 1654 yılında Zaporijya Kazakları Atamanı Bohdan Hmelnitski Polonya ve Litvanya Birliği’ne karşı direndi ve Rus Çarlığına yanaştı. Dönemin Rus Çarı ise Aleksey Mihayloviç’ti. Hmelnitski, çara bağlılık yemini etti. Yani Rusya’nın himayesini kabul etti. O dönemden itibaren iki taraf arasında görünürde güçlü bir ittifak ve dostluk vardı. Dolayısıyla Kruşçev bunu pekiştirmişti. Ama Rusya 21’inci yüzyılda NATO her tarafa bu kadar yayılırken Kırım’ı kesinlikle Ukrayna’ya bırakmaz. Rusya’nın Kırım’ı Ukrayna’ya bırakması demek dolaylı olarak NATO’ya bırakması demek. Bunu yaparsa Karadeniz’deki en önemli üssünü kaybeder. Ciddi bir stratejik önemi var. Kırım, Rusya için bir ‘beytülmakdis’ yani kutsal topraktır. Orayı kesinlikle bırakmaz. Bahsettiğimiz diğer topraklarda ise çekilmeyi düşünmez ama son noktada kısmen müzakere edebilir. Tamamen çekilirse Putin’in pozisyonu tartışılır. Çünkü Putin 24 Şubat’ta savaşı başlattığında aslında ‘bütün Ukrayna’yı işgal edeceğiz’ demişti. Buralardan çekildiği an tılsımını kaybeder, çok tartışılır” diye konuştu.
‘UKRAYNA ŞARTLARI KABUL ETMEZ’
Barış görüşmelerinde Rusya’nın “İşgal ettiğimiz kentlerde askerlerini geri çek ancak o zaman müzakere yaparız” şartını hatırlatan Konak, Ukrayna’nın da bunu kabul etmeyeceğini belirtti. Konak, “Çünkü Ukrayna iki buçuk yıldır bunun mücadelesini veriyor. Eğer oradan askerini çekerse Rusya’nın yeni saldırılarına zemin hazırlar ve bölgedeki iradesini kaybeder” dedi.
RUSYA’DA ŞOK ETKİSİ
Ukrayna’nın son dönemlerde saldırılarını arttırdığı Kursk bölgesindeki gelişmelere ilişkin de konuşan Konak, Rusya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa kendi toprağına dönük bir saldırıyla karşı karşıya kaldığını söyledi. Bu durumun Rusya’da ‘şok’ etkisi yarattığını belirten Konak, “Şu an Suca kenti Ukrayna ordusunun kontrolünde. Bir iki gündür ele geçirdiği yerleşim yeri sayısı da artmış gibi, 80’den 92’ye çıktı. Bin 250 kilometrekarelik bir sahayı kendi kontrolü altına almış durumda. Seym Nehri üzerindeki 3 köprüyü havaya uçurdu. Bu üç köprüyü havaya uçurmasının iki sebebi var; birincisi ikmal faaliyetlerini durdurmak, ikincisi ise tampon bölge oluşturmak. Kursk saldırısının asıl amacı Rusya’yı müzakere masasına zorlamak ve zorladıktan sonra da masada istediklerini almak” dedi.
KURSK’TA GEDİĞİ KİM AÇTI?
Ukrayna’nın 6 Ağustos’tan itibaren küçük de olsa Rusya’da ilerleme kat ettiğini söyleyen Konak, Rusya’nın buna karşı önlem almaya çalıştığını belirtti. Konak, “İşte Kursk, Belgorod ve Bryansk yani hemen sınırdaki üç kent için özel birlikler teşkil etti. İkincisi Çeçen özel kuvvetleri yani Akhmat’ı oraya takviye etti. Bunların başında şu an Apti Alaudinov var. Alaudinov dedi ki; ‘bizim oradaki çatışmamız üç ay sürecek, bu bir iki günde çözülecek bir durum değil’. Rusya, Kursk saldırısını iç kamuoyunda çok kere kullandı ve kullanmaya devam ediyor. Bilindiği üzere 1943 yılında İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin SSCB’ye saldırısı vardı. Kremlin bu minvalde bir söylem geliştiriyor, diyor ki ‘Naziler bize karşı bir savaş başlattı’. Tüm Rus halkını birliğe davet ediyor. Aslında yurtsever duyguları körüklemeye çalışıyor. Bu saldırılar bir şok yaşattı. Şu an Kremlin bu şoku yaşıyor. Çok yansıtmıyor ama şu sorular havada uçuşuyor ‘Ukrayna ordusu Kursk’tan nasıl içeri girdi? Oradaki gedik nasıl açıldı? Bunun faili kim?”. Şu an faili arıyorlar. Tüm oklar Genelkurmay Başkanı Valeri Vasilyeviç Gerasimov’a yönelmiş durumda. Eğer bu çatışma iki ve üç ay sonra biterse Gerasimov’a dönük bir operasyon başlayabilir. Bilindiği üzere Savunma Bakanı Sergey Şoygu birkaç ay önce görevden alınmıştı. Yani Gerasimov’u da alırlarsa şaşırmayalım. Rusya, 24 Şubat’ta savaşı başlattığında dedi ki‘biz gidip Donbas’ı kurtaracağız’ ama gelinen noktada kendi toprağını koruyamıyor. Savaş Rusya’ya da sirayet etti. Hani sık sık söylüyoruz ya ‘Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak’ diye. Rusya da şu an onu yaşıyor, bakalım bu travma ne etkiler yaratacak” diye konuştu.
KURSK BİRÇOK SENARYOYA AÇIK!
Bunca şeyin ortasında Putin’in Azarbeycan başta olmak üzere bazı yerlere düzenlediği gezilere ilişkin de konuşan Konak şunları söyledi: “Ortada ciddi bir kargaşa var, fakat bakıyoruz Putin bunlardan hiç haberdar değilmiş gibi. Bir bakıyorsunuz Bakü’ye gitmiş, akabinde Kafkasya’ya geçmiş. Mesela Kabardino-Balkarya’da elmalarla, armutlarla resim çekiyor onların tadına bakıyor ve ‘kalibre’ ediyor. Akabinde yine Ramazan Kadirov’un babasının mezarını ziyaret ediyor. Bu seyahati biraz açmak lazım. Bu şekilde hareket etmesinin muhtemel iki sebebi var; ya Putin psikolojik bir şok yaşıyor çünkü Kursk saldırısı gerçekten etkiledi, bu şoku gezerek üzerinden atmaya çalışıyor ya da bu seyahatleri düzenleyerek Batı’ya ve Ukrayna’ya şu mesajı veriyor; ‘sizin yaptığınız bu saldırı bizim için çok da önemli bir saldırı değil. Bizi ancak bir pire ısırığı değerinde etkiler.’Eğer Ukrayna’nın Kursk’taki ilerleyişi devam ederse dünya kamuoyu farklı senaryolarla karşılaşabilir. Nasıl mı? Mesela Rusya Zelenski’ye bir suikast düzenleyebilir. Eğer saldırı devam ederse Putin’e dönük içerden bir suikast gerçekleşebilir. Oligarklar Putin’e karşı bir darbe yapabilir, Putin intihar edebilir, istifa edebilir veya taktik nükleer silah dahi kullanabilir. Bütün bu senaryolar ihtimal dâhilindedir.”
UKRAYNA’NIN KULLANDIĞI SİLAHLAR
Ukrayna’nın kullandığı silahların birçoğunun Batılı devletlere ait olduğunun son saldırılarla birlikte sıklıkla Rusya tarafından dile getirilmesine ilişkin konuşan Konak, “Putin yönetimi HIMARS’ı dile getirdi. Ama kullanılan tek silah o değil. HIMARS, topçu ateşleme sistemidir. Yüksek hareketli, caydırıcı bir silah ve savaşın seyrini Ukrayna lehine belli ölçüde değiştirdi. Yine ATACMS da kullanılıyor ve önemli bir taktik füzedir. ABD bir ara Ukrayna’ya ‘bu silahları Rusya’ya karşı çok kullanma. Çünkü NATO destekliyor diye bizi hedefe koyabilir’ demişti. Artık ATACMS’ları da aktif bir şekilde görüyoruz. Yine ABD’nin gönderdiği Abrams tankları var. Bu arada Kursk’ta Challenger 2 tankları da kullanıldı. Bunlar dünyanın en sağlam zırhlı tankları. Yani Ukrayna’nın elinde Batı’nın gönderdiği ciddi silahlar var. Ukrayna şu an ‘Batı’nın bağırsağında yaşayan bir kurtçuk’ gibi. O açıdan Batı tarafından palazlanıyor. Başka bir deyimle ‘Batı’nın şezlongunda güneşlenen bir rejime döndü’ artık Ukrayna’daki rejim. Zelenski Rusya’ya karşı Batı’nın vekilliğini yapıyor. Putin, bunu bilmiyor muydu? Tabii ki biliyordu. Bütün bu ileri teknoloji ürünü silahlar karşısında çok zorlanacaktır. Putin yönetimine karşı voltran oluşturan bir Batı grubu var.” diye konuştu.
ADALET KURUMLARINININ KAPATILMASI
Rusya’nın son olarak Clooney gibi vakıfları “istenmeyen kuruluş” ilan etmesine de işaret eden Konak, “Clooney Vakfı bir adalet vakfı. Rusya’da savaş döneminde işlenmiş insanlık suçları var mı diye adım adım takip ediyor. Ve bu suçlar bağlamında bir kamuoyu oluşturuyor. Mesela Vinnitsya’da Rusya füze saldırısında bulundu. Siviller hedef alındı ve öldürüldü. Şu an vakıf onu gündeme getiriyor ve Rusya’nın yargılanmasını istiyor. Konuyu BM’ye kadar taşıdı. Rusya bu yüzden vakfı itibarsızlaştırıyor ve bir ‘casus vakıftır’ diyor. Clooney Vakfı sadece Rusya’yla ilgilenmiyor, Êzidî soykırımıyla da yakından ilgilenen bir vakıf. Netanyahu konusunda da etkin rol oynadı. İşte Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Netanyahu hakkında bir tutuklama emri çıkardı. Bu emirde vakfın da rolü vardı. Putin’in başında olduğu rejimler, otoriter rejimlerdir. Otokrasi var orada. Adalet sözcüğüne karşı her zaman bir alerjileri var. Tıpkı kırmızı bez gören bir İspanya boğası gibi anında reaksiyonları çok sert olabiliyor. Bu sadece Rusya’da değil tüm otoriter ve gerici rejimlerde öyle. Mesela Türkiye’de de bir hukuk, adalet krizi var. Rusya sadece Clooney Vakfı için bunu yapmıyor, Yolsuzlukla Mücadele Vakfı da baskıya maruz kalıyor. Bu vakıf çok önemli konuları dile getirmişti. Ancak her seferinde terörize edildi. Mesela 22 Aralık 2018’de tartışmalı bir konuyu gündeme getirmişti. ‘Savunma Bakanlığı’nda rüşvet çarkı dönüyor’ diye hükümeti uyarmıştı. Lakin Moskova yönetimi ‘bu vakıf casustur’ demişti. Ama gelinen noktada baktık ki Savunma Bakanı Sergey Şoygu görevden alındı. Onun yardımcısı Timur İvanov rüşvet aldığı gerekçesiyle tutuklandı. Yani Moskova bir anlamda Yolsuzlukla Mücadele Vakfı’nın çizgisine geldi. Şu an onun programını uyguluyor. Böyle bir paradoksla da karşı karşıyayız” diye konuştu.
‘SİLAH ŞİRKETLERİ ÇEKİLİRSE BARIŞ SAĞLANIR’
Slavların bu savaşla birbirlerini katlettiklerini söyleyen Konak sözlerini şu şekilde tamamladı: “Kurmanci’de ‘birakujî’ diyoruz. Ukrayna-Rusya Savaşı’nda da bir ‘birakujî’ var. Karşılıklı birbirlerini katlediyorlar. Aslında Slav halkının kafası çok karışık. İkna olamadıkları bir savaş var. Özellikle Ruslar çatışmalara çok da dâhil olmak istemiyor. Mesela Suca’ya Ukrayna Ordusu girdi ama Rus halkı yeterince tepki göstermedi. Kamuoyunda ‘Naziler saldırdı’ diye propaganda yapılıyor. Gerçekten bir Nazi ordusu girmiş olsaydı oradaki halk her evini bir savunma, direniş alanına çevirirdi. Bu savaşın bitmesi için bazı şartlar gerekiyor. Birincisi savaş baronlarının aradan çıkması lazım. Savaşı körükleyen oligarklar, efendiler, kapitalistler ve silah şirketlerinin o sahadan çekilmesi, söz sahibi olmaması gerekir. İkincisi Rusya’nın Ukrayna’nın egemenliğini tanıması; diline, kültürüne, tarihine saygı duyması ve işgal ettiği topraklardan geri çekilmesi gerekir. Kırım konusu burada tartışmalı. Rusya Federasyonu toprağıydı ve hediye edilmişti. O konu belki tekrar tekrar konuşulmalı. Hem Rus oligarkları hem de Batılı silah şirketlerinin aldığı pozisyonu görüyoruz. Puşkin’in deyimiyle hepsi ‘Halkın ateşinin tutuştuğu mihraba tükürüyorlar’. O yüzden bunların aradan çekilmesi gerekiyor. Bölge halkının mutluluğu için mutlak bir barışa ihtiyaç var. Yaşar Kemal’in yazdığı gibi ‘Dağlar, insanlar, ölüm bile yorulduysa artık en güzel şiir barıştır’.”
MA / Müjdat Can
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***