Abdullah EZİK
Amerikalı yazar Donald Ray Pollock’un kendi çocukluk deneyimleri üzerinden kaleme aldığı “Knockemstiff”, kitapla aynı isimli kasabada yaşanan şiddet dolu olayları kurgunun bir parçası yapan ve taşraya bambaşka bir açıdan yaklaşan farklı türde bir metin. Avi Pardo’nin Türkçeye kazandırdığı kitap, İthaki Yayınları tarafından okurla buluşturuldu.
Taşrada geçen sıra dışı metinleriyle Amerikan edebiyatı içerisinde özel bir yerde duran Donald Ray Pollock, kendi kişisel deneyimlerini dile getiriş biçimiyle özgün bir isim. İlk romanı “Düş Yakamdan Şeytan”ın (Çev. Emirhan Burak Aydın) ardından bu kez “Knockemstiff” başlıklı öykü kitabı da Türkçeye çevrilen Pollock, taşra edebiyatına dair sunduğu yeni bakış açısı ile dikkat çeken bir yazar olarak kabul edilebilir.
Donald Ray Pollock, küresel çapta etki uyandıran bir taşra hikâyesini merkezine aldığı “Knockemstiff”te meseleye oldukça katmanlı ve toplumsal bir açıdan yaklaşmaya çalışır. Bu da aslında kişisel hikâyeye eklemlenen ikinci bir hattı, kişisel olanla toplumsal olan arasındaki ilişkiyi imler. Kitap, kimi toplumsal kimi daha kişisel ve anlık olaylara ev sahipliği yaparken babaları tarafından dövülen çocuklara, hırpalanan annelere, birbirini yiyen kardeşlere, anneleri tarafından seri katil taklidi yapmaya zorlanan küçüklere, savaşa gitmemek için uzun yıllar dağlarda saklanmış kaçaklara, sapıklara, psikopatlara ev sahipliği yapar. Öyle ki başlangıçta normal gibi görünen birçok mesele, zamanla işlerin ne derece sapıtabileceğini açıkça ortaya koyar. Pollock’un asıl başarısı da buradan gelir.
Pollock’un ve ailesinin uzun yıllar yaşadığı bir kasaba olan Knockemstiff, Amerikan taşrası içerisinde “hillybilly” olarak bilinen insanların yaşadığı bir bölgedir. Kuzey Amerika’daki Apalaşlar’ın (bir sıradağ dizisi) etrafında yaşayan bu insanlar, çevre ile bağı zamanla kopan, yüzleri yavaşla sadece kendilerine dönen bir topluluk meydana getirirler. Eğitimsiz, sosyalleşmekten uzak, yabancıları dışlayan bu insanlar, özellikle de Ohio gibi iklimi ve coğrafyası zor bölgelerde (Kuzey Amerika) yeni bir yaşam pratiği meydana getirirler. Başlangıçta bir tarım ve hayvancılık bölgesi olan Knockemstiff ve Ohio, zamanla sanayileşmeyle beraber bir kabuk değiştirme sürecine girer.
Hızlı gelişen endüstrileşme, uzun yıllar hayatını tarım ve hayvancılık üzerine kurmuş bir toplumun yaşam ve geçim pratiklerini derinden etkiler. Hem para kazanmanın ve iş olanaklarının güçleşmesi hem de bu yeni yaşamın onlardan bambaşka taleplerde bulunması, bölge insanını da derinden etkiler. Nihayetinde bu yeni yaşam ve onun gerekliliklerine ayak uyduramayan hillybilly’ler, zamanla daha da içlerine kapanır ve bambaşka bir hayat sürmeye başlarlar. Bu çarpık topluluk, Pollock’un ve Knockemstiff’un ana örgüsünü inşa eder. Kitapta yer alan her bir öyküde söz konusu kasabadaki yaşamın ne derece çarpık ve sosyallikten uzak olduğunu vurgulayan Pollock, insanların zamanla “nasıl yoldan çıktıkları” üzerinde durur. Salt ekonomik veya endüstriyel bir sebebe dayanmayan, arka planında göç, eğitim, toplum gibi birçok dinamiğin yer aldığı bu durum, onun ilerleyeceği asıl damarı işaret eder. Bu da kitap boyunca devam eden öykülerde hep yeni bir hesaplaşmayı, ruh sağlığı bozuk çocukları, yitik ebeveynleri, sosyalleşmeden uzak bir toplumu gün yüzüne çıkarır.
Ele aldığı mesele ve olayları olabildiğine yalın bir dil ile işleyen Pollock, okuru manipüle etmekten kaçınırken samimi olmaya özen gösterir. Tam da bu noktada anlattığı hikayelerin dehşeti ile anlatının yalınlığı ortaya özel bir birleşim çıkarır. Bu durum, bir üslup ve bir tercih olarak gerek Knockemstiff’te gerekse “Düş Yakamdan Şeytan” gibi diğer metinlerde Pollock’a dair temel bir unsur olarak dikkat çeker.
Amerikalı yazar Donald Ray Pollock’un Ohio’da geçen ve kendi kişisel deneyimleri ile edebiyatını birleştirdiği öykülerinden oluşan “Knockemstiff”, taşra meselesine bambaşka bir açıdan yaklaşan iyi bir metin.
Hududun Eşiğinde: Uzaklarda
Nâkil: Hâlit Ziya Uşaklıgil’in çevirdiği hikayelerden bir seçki
Nâ-tamam bir Paris rotası: ‘Yerler’
‘Ayrılıkta Söylenmiş Bir Yaz Türküsü’: Afşar Timuçin
Çağla Demirbaş: ‘Media omitted’, ‘araç, mesajdır’ önermesinin derinden hissedildiği bir iş
Ferit Edgü’ye veda: ‘Yazmak bir başkası olmaktı’
Melissa Mey: İnsanı var eden anılar; onlar alındığında varlığımız, kimliğimiz yok olur
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***