NECİP F. BAHADIR | YORUM
Kürsüde TİP Milletvekili Ahmet Şık konuşurken, AKP’li Alpay Özalan sessizce yanaştı ve hatibin boğazına saldırdı. Ve milletvekilleri arasında tarihin eşine çok az tanık olduğu ‘arbede’ başladı. Tekmeler, yumruklar havada uçuştu… Kavgayı başlatan Özalan’ın olay mahallesinden hızla uzaklaşarak kendisini arka sıralara doğru attı. Sanki kavgayı o başlatmamış gibi…
Yaşanan yumruklu saldırıda DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in kaşı açıldı. Revire kaldırıldı, tedavisi yapıldı. CHP’li Okan Konuralp de yaralandı. CHP lideri Özgür Özel’in açıklamasına göre kadın vekiller bile AKP’liler tarafından yumruklandı. Özel, “Gözümün önünde oldu, kadınlara vuruyorlar.” dedi. Bu görüntüleri bütün dünya izledi.
Meclis’in beyaz mermerlerine kan bulaştı. Kanlı görüntüler siyaset tarihinin hafızasına bir ‘utanç ve kara leke’ olarak kazındı. Haberin manşeti her yerde aynı; ‘Meclis’te kan aktı’. Can’lanması beklenen Meclis kanlandı.
Şiddet alkışlanıyor!
İtişip kakışma, birbirinin üzerine yürüme Meclis’te sık rastalanan olaylardan… Ama ‘organize fiziki şiddet’ ender görülür. Birkaç hafta önce eski Bakan Adil Karaismailoğlu, DEM Parti’li Ali Bozan’ı Genel Kurul’un ortasında yumruklamıştı. Meğer daha büyük kavganın habercisiymiş bu. Karaismailoğlu’na ne Meclis, ne de AKP tepki gösterdi. Aksine şiddet destek gördü.
O gün AKP şiddetine karşı muhalefet ayağa kalksaydı, kamuoyu sert tepki gösterseydi ‘kanlı kavgaya’ yol açılmazdı. AKP’nin şiddeti vaka-i adiyeden oldu. Geçmiş yıllarda Meclis’te silahlar da konuştu. Kavgalar bireyseldi, birkaç kişiyle sınırlıydı. İlk kez ‘organize ve örgütlü şiddetle’ karşı karşıya Meclis ve siyaset kurumu. Bu aynı zamanda bir demokrasi sorunu.
Anayasal düzen, AKP tehdidi altında
‘Anayasal düzen ve demokratik sistem’ AKP şiddetinin tehdidi altında. Yeni düzende Meclis ağırlığını ve önemini yitirmişti zaten. Kavgalardan sonra itibarını ve haysiyetini de kaybetti. Bu saatten sonra Yüce Meclis’ten bahsetmek, Genel Kurul’un mehabetinden söz etmek mümkün değil. Organize şiddet ve kötülüğün egemen olduğu bir parlamentonun ne anlamı olur?
Meclis, tutuklu TİP’li Milletvekili Can Atalay için toplanmıştı. Anasaya Mahkemesi’nin Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesini ‘yok hükmünde’ sayan gerekçeli kararını açıklamasından sonra muhalefet milletvekilleri Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırdı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un TİP Başkanı Erkan Baş’la görüşmesi, Atalay’ın tahliyesi yönünde umutlara neden oldu. Fakat önce MHP’nin sert çıkışı, daha sonra Adalet Bakanı Tunç’un ve AKP’lilerin açıklamaları Meclis’in Can’lanmasına dönük umutları yok etti.
Siyasetin dili çok mu temiz?
Meclis olağanüstü toplandı fakat Can Atalay sorununda olumlu bir sonuç beklenmiyordu. AKP ve MHP elini gösterdi. Umutsuz oturumda söz alan Ahmet Şık’ın eleştirileri AKP’lileri çileden çıkardı. Şık’ın sözleri ağır mı? Evet ama siyasetin dili hafif ve temiz mi ki? Malum balık baştan kokar. Erdoğan’ın siyasi ve toplumsal muhalefete söyledikleri ‘küfürname’ diye ansiklopedi boyutunda büyük bir kitap olur. Sadece sokak ağzı da, yeni icat kelime ve kavramlar bile üretti.
İsterseniz Google’a müracaat etmeden hemen aklıma gelenleri sıralayıvereyim; ‘Haşhaşi… Çapulcular… İllet… Zillet… Tezek… Afedersiniz Ermeni… Mankafa… Vatan haini… Terörist… Ayyaş… Şerefsiz… Adi… Alçak… Ölü Sevici… Çürük… Sürtük… Ev zencisi… Kan emici vampir… İsrail dölü… Cibilliyetsiz… Zürriyetsiz…’
Hocası Necmettin Erbakan’ın oğlu YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan’a, daha geçtiğimiz günlerde “Yeniden Refah’ın bir tane adamı var… Kafadan da galiba sıkıntısı var onun…” demedi mi?
İstediğini söyleyen, istemediğini işitir!
Bu hakaret ve küfür sözleri karşısında Ahmet Şık’ın söyledikleri hafif kalmaz mı? Şık’ın sözleri, bu ithamlara itiraz ve bir isyandır aslında; “Siz de hiç utanma yok. Zerre miskal utanmanız yok, haysiyetiniz yok. Din şarlatanlığınıza, göstermelik milliyetçiliğinize kanan, hırsızlığınızı, yolsuzluğunuzu, hukuksuzluğunuzu görmezden gelenleri makbul vatandaş olarak gören sizlerden en çok duyduğumuz sözcükler ne biliyor musunuz? ‘Vatan haini, bölücü, F.cü, katil, terörist… Herkes bilsin, tüm yurttaşlar bilsin; Bu ülkenin en büyük terör örgütü, hanedanlık mafyasıyla devlete çöken işte bu sıralarda oturanlar, en büyük teröristler de buradakiler…”
AKP’liler, “İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.” sözünü de mi duymadı? Sen en yukarıdan ağzına geleni söylersen hoşuna gitmeyen sözleri hak edersin. Şeytanlık yaparsan taşlanmayı göze alacaksın. Hem siyasetin ‘büyük şeytanı’ olacak, her türlü iblisliği yapacaksın hem de sağdan soldan gelen taşlara şaşıracaksın. Olmaz!
Ahmet Şık’ın bu sözleri söyleme hakkı var mı? Evet var.
Çünkü hergün hakaretlere, küfürlere maruz kalan bir yere kadar tahammül edebilir. Sabır taşı bile çatlar. AKP Ahmet Şık’a dayanamadı, dur bakalım daha ne laflar duyacak… Hele bir iktidardan düşsün… O zaman görün ithamları, eleştirileri, suçlamaları… Ağzını açanın hapse yollandığı ortamda bile bazıları susamıyorsa yarın konuşma özgürlüğüne kavuştuğunda hiçkimse Erdoğan ve AKP iktidarını herhalde hayırla yad etmeyecek.
Meclis İdare Amiri, saldırının faili!
Genel Kurul’da sert eleştiri ve sataşmalar olduğunda çıkar cevabınızı verirsiniz. Meclis yönetimi zaten elinizin altında. İçtüzük de buna imkan sağlıyor. ‘Kavgaların adamı’ Alpay Özalan’ı İdare Amiri yapmak kimin fikri Allah aşkına? İdare Amiri dediğin gerginlikleri kavgaya dönüşmeden havayı yumuşatarak önleyen kişi demek. AKP’nin ‘amiri’ saldırının bizzat faili. Özalan’ın başka bir icraatı da yok. Sadece kavgalarda ortaya çıktı. Siyasetten anladığı bu.
AKP niye eleştirilere cevap veremiyor? Sözü bitti çünkü. Söyleyecek lafı yok. İthamların çoğu doğru. Sözü olmayanın yumruğu olur. Söze sözle cevap veremeyen şiddete başvurur. Erdoğan’ın da yaptığı bu, Alpay Özalan’ın da, AKP Meclis Grubu’nun da. AKP hangi ithama ikna edici cevap verebilir ki… Sen önüne gelene “Terörist!” dersen, birileri de döner sana, “En büyük terörist sensin! Terörist babandır!” der.
Bunun neyini yadırgıyorsunuz?
Hırsızlık, yolsuzluk suçlamaları karşısında susmaktan veya yumruğa başvurmaktan başka ne yapabilir ki AKP… 17 Aralık’ta 4 bakanı suçüstü yakalanmadı mı? Değil Türkiye; bütün dünya biliyor bunu. Sıfırlama tapesi hala herkesin hafızalarında… Alavere dalavereyle gerçekler örtülemez. 17 Aralık dosyalarını ne kadar derine gömerseniz gömün birgün ortaya çıkar. Ve işte böyle yüzünüze vurulur. Günü gelince de hesap vermek zorunda kalırsınız.
Hiçbir iktidar sonsuz değil. Siz farkında değil misiniz? Güç sarhoşluğu bu kadar mı başınızı döndürdü de bir türlü ayılamıyorsunuz! Daha bu ne ki… Ektiğiniz rüzgarlar fırtınalara, tufanlara dönüşecek. Biliyorum korkunuz bundan. Ve korku dağları sardı.
Maalesef örgütlü ve organize AKP şiddeti sınır tanımadı, Can’ına kavuşamayan Meclis’te kan akıttı.
Yazık…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***