ADEM YAVUZ ARSLAN | YORUM
Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 hava savunma sistemleriyle ilgili gelişmeler Türk futbolunun geleneksel transfer haberlerine döndü. Ortada yeni bir durum olmasa da konu ısıtılıp ısıtılıp piyasaya sürülüyor. Yine aynısı oldu. Kaynağı net olmayan bir haber, yılan hikayesine dönen S-400 ve F-35 dosyasını -daha doğrusu ihanetini- yeniden gündemin üst sıralarına taşıdı.
İddiaya göre ABD’liler, “S-400’lerden kurtulun size F-35 satalım!” demişler. Ankara, (Saray) çevreleri de bu haberden heyecanlanmış. Hatta “Hadi inşallah!” moduna girmişler. Fakat bunca yıldır Washington DC’de olan ve bu konuyu yakından takip eden birisi olarak uyarayım; ortada yeni bir durum yok!
ABD son beş yıldır aynı noktada. Yıllardır, “NATO üyesi bir ülke, hava savunma sistemine Rusya’dan alacağı ve NATO’nun güvenliğini tehlikeye atacak bir sistemini entegre edemez.” diyorlar.
Hatta ABD Dişişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, bu yılın ocak ayında Ankara’ya gittiğinde bunu tekrar etti.
Peki Türkiye elindeki S-400’lerden kurtuldu mu? Bildiğimiz kadarıyla hayır…
Peki bir şey değişmemişse Türkiye F-35 ailesine nasıl dönecek? Ortada kördüğüm olmuş bir konu var. Kimse can yakıcı gerçeklerle yüzleşmek istemiyor.
Gelin ben size en basit şekilde, ‘Bilal’in bile anlayabileceği şekilde’ S-400 ihanetini anlatayım. ‘İhanet’ diyorum çünkü yapılanları tanımlayacak en doğru kelime bu. Şimdi anlatacaklarımı okuyunca eminim siz de benzer bir tepki koyacaksınız.
AĞAM BİZ BU HALTI NEDEN YEDİK?
Aslında durumumuz tam da ağa-maraba fıkrasındaki gibi. Ancak işin içinde nahoş betimlemeler olduğu için fıkrayı merak edenleri Google’a havale edip konumuza devam edelim.
Önce F-35 projesinin hikayesine bakalım…
Türkiye mevcut uçak filosunu update etmek için 2007 yılında F-35 programına dahil oldu. İlk etapta 100 adet F-35A alacak olan Türkiye, aynı zamanda projenin üretici ortakları arasına katıldı.
Türkiye hem yeni nesil savaş uçaklarına sahip olacak hem de Türk sanayicisi uçakların 1005 ayrı parçasını üreterek ülke ekonomisine milyarlarca dolarlık girdi sağlayacaktı. Nitekim proje başarıyla uygulamaya geçti.
2018’e gelindiğinde 4 adet F-35A uçağı Türkiye’ye verildi. Uçakları kullanacak pilotlar ABD’ye gelip eğitime başladılar. Daha sonra iki uçak daha Türkiye envanterine girdi. Ancak Türkiye, Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alınca 2021 yılında programdan çıkarıldı. Uçaklar hangara çekilirken eğitim için gelen pilotlar geri gönderildi.
Böyle radikal bir değişiklik doğal olarak akşamdan sabaha olmadı. Türkiye – Rusya yakınlaşması ve S-400 gündeme geldiğinde ABD ve NATO kaynakları ‘böyle bir şeyin olması halinde’ Türkiye’nin programdan çıkarılacağını ve ilaveten yaptırımlara muhatap olacağını açıkça söylediler.
Ancak Erdoğan hâlâ net olarak anlaşılamayan bir takım gerekçelerle S-400’de ısrar etti. 2,5 milyar dolar para verip iki adet S-400 sistemi satın aldı. ABD ve NATO ise hem Türkiye’ye sattığı uçakları geri alırken hem de Türkiye üretim bandından çıkarıldı. Böylece Türk sanayicisi milyar dolarlık bir darbe aldı.
İLK ANDA 4,5 MİLYAR DOLAR ZARAR
ABD Türkiye’nin yerine başka ortaklar bulup projeye devam etti.
Gelinen nokta da durumumuz tam olarak şöyle;
Neden alındığı ve kime karşı kullanılacağı bile belli olmayan S-400 hava savunma sistemi için 2,5 milyar dolar ödedik.
6 adet F-35 için ödediğimiz 1,25 milyar dolar ve lobi faaliyetleri için ödediğimiz 750 bin dolar var.
Yani daha işin Türk sanayicisine ve ülkenin stratejik kayıplarına girmeden bile ilk adımda 4.5 milyar dolar zarara uğramış olduk.
Dile kolay; 4.5 milyar dolar.
Fakat kaybımız (siz yediğimiz kazık da diyebilirsiniz) daha bitmedi. Türk şirketleri F-35’lerin toplam 1005 parçasını Türkiye’de üretecek ve Türk savunma sanayine 7.5 milyar dolar hacim katacak, yeni teknoloji getireceklerdi.
O da gitti.
Ama durun, daha bitmedi.
Türkiye, F-35 savaş uçağı projesinden çıkartılınca emektar F-16’lara kaldı. Ancak onların da ekonomik ömrü bitiyor. Çok ciddi bir yenileme gerekiyor. Ayrıca yeni uçak da alınmalı. Türkiye iki yıl boyunca ABD’ye adeta yalvar yakar oldu.
Erdoğan’ın imdadına Putin’in Ukrayna işgali yetişti ve yeni bir fırsat penceresi açıldı. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği ile F-16 satışı arasında bir bağ kuran Ankara ‘zinhar olmaz’ dediği üyelikleri onayladı ve F-16 satışı için yeşil ışık gördü.
Peki nedir bu F-16 paketi?
Türkiye 40 adet 4. nesil F-16 ve 79 adet güncelleme kiti ile bir takım mühimmat alacak, karşılığında da 23 milyar dolar para ödeyecek. F-35 alabilsek demode uçaklara 23 milyar dolar para vermek zorunda kalır mıydık ?
Tabi ki hayır.
Bu durumda S-400 maliyetine 23 milyar dolar daha eklendi mi? Evet eklendi.
Ancak kaybımız burada da bitmedi. Çünkü Türkiye Avrupa’daki F-35’lerin bakım üssü olacaktı. O da gitti.
Ayrıca Türk medyasında hiç yer verilmeyen çok önemli bir detay daha var F-16 satışı ile ilgili. Amerika F-16’ları satarken ‘Yunan hava sahası ve Kürtlere karşı kullanmama’ şartıyla veriyor. Bu durumda ‘biz bu uçakları damat Selçuk Bayraktar’ın Teknofest’inde sergilemek için mi alacağız’ diye sorabilirsiniz ama bence soruyu sokakta bir mikrofona filan söylemeyin.
Sonra ‘tatsız şeyler’ oluyor.
Bu arada F-16 satışı ile ilgili şöyle koca bir soru işareti daha var; Yunanistan 40 adet 5’inci nesil F-35 için 8,6 milyar dolar öderken, Türkiye 40 adet 4’üncü nesil F-16 ve 79 güncelleme takımı için 23 milyar dolar ödeyecek.
İki katından fazla bir fark var ve bunun izahı gerek.
Dahası benzer bir durum Tayvan ile ABD arasındaki anlaşmada da gözüküyor. Tayvan 66 adet F-16 Blok-70 uçağı için 8 milyar dolar ödedi. Yanlış okumadınız, Tayvan 26 adet fazladan uçak alıyor ve ödediği para Türkiye’nin ödeyeceği paranın yarısından bile az.
Birisi çıkıp bu hesabı açıklar diye bekliyoruz ama henüz Saray eşrafından lütfedip izah etmedi.
Stratejik kayıplara geçmeden mali boyutu bir daha özetleyelim;
Kullanmadığımız ve şimdi nereye versek diye kıvrandığımız S-400’ler için 2,5 milyar dolar, alamadığımız F-35’ler için 1,25 milyar dolar, lobi için 750 bin dolar, Türk sanayicisinin kaybettiği 7.5 milyar dolar ve üzerine ödeyeceğimiz 23 milyar dolar.
ÖLÇÜLEMEYEN STRATEJİK KAYIPLAR
Ortaya algılamakta bile zorlanacağımız bir rakam çıkıyor. S-400 almanın ve F-35‘ten çıkarılmanın bir de stratejik kayıp boyutu var ki onun parasal karşılığını hesaplamak mümkün değil.
Öncelikle Türkiye ile bölgesindeki ülkeler arasındaki makas açıldı. Yunanistan hem F-35 aldı hem de Fransızların Rafael uçaklarından. İsrail’de en yeni F-35’ler var. Yani güç dengesi bozuldu. F-35 alamazsak bu denge sağlanamayacak.
NATO’nun stratejik karar merkezlerinden uzaklaştırıldık. ABD’nin CAATSA yaptırımlarına muhatap olduk. F-35 projesinde kalabilseydik edineceğimiz bilgi birikim ile yerli savunma sanayi şirketleri ciddi kazanım elde edecekti.
Ayrıca TCG Anadolu gemisi F-35A’ya paralel planlanmıştı. Dikey kalkış yapabilen uçaklar olmadan TCG Anadolu sadece şova yarıyor. F-35 olmayınca TCG Anadolu da atıl bir hale geldi.
Hepsini kaybettik. Peki neyin karşılığında ?
Erdoğan bu denklemi bilmiyor değil. Ancak bir şekilde Putin’e göbekten bağlı ve kıpırdayamıyor. Şimdi F-35 projesine dönebilmek için kıvranıyor. S -400’leri verebilecek bir yer arıyor ama şu ana kadar bulabilmiş değil.
Kaldı ki S-400’lerin sahibi Rusya. Rusya izin vermediği sürece Türkiye o sistemi üçüncü bir ülkeye veremez. Hibe dahi edemez.
Peki Putin izin verir mi ?
Ancak çok büyük bir kazanım elde edecekse belki. Zira Putin, S-400 sayesinde NATO’nun içine girdi ve yakaladığı fırsatı tepeceğe benzemiyor.
Bu arada; Erdoğan’ın sık söylediği, “Patriot satmadınız biz de S-400 aldık!” lafının gerçekliği yok. ABD’nin iki ayrı patriot satış önerisi vardı. Ancak nasıl olsa Erdoğan medyasında kimse çıkıp sorgulama filan yapmıyor.
Sonuç olarak dünya askeri ve diplomasi tarihine geçecek bir skandala imza attı Erdoğan rejimi. S-400 satın almak ve F-35’ten çıkarılmanın neden olduğu maddi ve stratejik kayıpları düşününce insanın kahrolmaması elde değil.
Ülkenin lehine olmadığı çok açık olan bu politikanın kazananı kim sizc ? Erdoğan rejiminin bu icraatları ülkeye ihanet değilse nedir?
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***