NECİP F. BAHADIR | YORUM
Tayyip Erdoğan’ın 23 yılın sonunda ‘başarısızlıklarını’ anlatması beklenemezdi. Fakat bu kadar ‘toz pembe’ bir tablo çizmesi, gerçeklerden ne kadar koptuğunun işareti. 23 yıllık iktidarın hangi politikası geçer not alır ki!
Ekonomi mi? Geçiniz.
Peki diğer dersler; dış politika mı? AB ile ilişkiler mi? Hak ve hürriyetler mi? Demokrasi ve özgürlük mü? Hukuk ve adalet mi? Yolsuzlukla mücadele mi? Erdoğan hangisinde ‘başarılı’ oldu?
AKP’nin 23 yıllık karnesinde ‘geçer not’ bulmak imkansız. Her biri diğerinden beter. İktidara geldiğinde 1 dolar 1,63 TL’ydi… Şimdi 33,5… Başka rakama ne hacet? Enflasyon, faiz roket gibi… Cumhuriyet tarihinde Erdoğan kadar ‘faizci’ bir siyasetçiye rastlamak mümkün değil. Ahh hocası Erbakan sağ olsaydı da öğrencinin halini görseydi…
Erdoğan hemen bütün alanlarda, iktidarı devraldığı dönemden daha geriye götürdü ülkeyi. Halk da farkında ki 31 Mart seçimlerinde ‘güvenoyu’ vermedi ve ilk kez ikinci sıraya düşürdü. Ben Erdoğan’dan 23 yıllık iktidarın sonunda takkesini önüne koyarak sağlam bir özeleştiri yapmasını beklerdim. Fakat o masal anlatmayı seçti.
Siyaset tarihine kara bir leke olarak geçtiler
Ve o kadar düştü ki Ankara’nın kirli oyunlarıyla milletvekili ve belediye başkanı transferlerine kalkıştı. Bir ‘siyaset pazarı’ kurdu. Transfer futbolda olur, siyasette değil! Erdoğan halkın vermediğini Bizans entrikalarıyla aldı. İYİ Parti’den 2 milletvekili ve ağırlığı Yeniden Refah olmak üzere 13 ilçe belediye başkanına parti rozeti taktı.
Ne karşılığında? Ne verdi? Para mı? İhale mi? Yoksa makam ve mevki vaadi mi?
‘Milletvekili pazarı’ Türk siyasetinin en çirkin sayfalarıdır. Ne parti değiştiren milletvekili ne de parti hayrını görmüştür. Ali Topuz’un milletvekilleriyle pazarlık yaptığı ‘Güneş Motel’ hâlâ ‘utançla’ hatırlanır. ‘Hokus pokus Ali Topuz’ sözünü siyasete armağan etmiştir.
‘Siyasetçi pazarı’ kurması Erdoğan’ın ne kadar güç durumda olduğunun ispatı. İlçe başkanlıklarına kadar indi. 1 Nisan sabahı ‘Düzce’yi kazanmakla’ teselli bulduğunu hatırlayınca normal karşılıyor. Pazara düşen siyasetçiler ve onları partisine kabul eden Erdoğan, siyaset tarihine kara bir leke olarak geçecek. Hatta geçti bile. Zübükzade İbrahim beyleri arayanlar AKP’yi baksın. Erdoğan bundan sonra ‘zübük siyasetçi’ cümlesi kurabilir mi? Sanmıyorum.
Kangren olan bizzat Erdoğan’ın kendisi!
23 yılın sonunda özeleştiri yapan AKP’li isimler de vardı. Bülent Arınç onlardan biri. “Değişim gerçekleşecektir. Yaralar pansuman edilecek, kangren olan uzuvlar kesip atılacaktır.” dedi. Arınç’ın AKP’de bir karşılığı yok artık. Söylediklerinin de ciddiye alınacağını sanmıyorum. ‘Kangren’ tespiti doğru ama ‘hastalıklı ve çürüyen’ kol bacak gibi ikincil organlar değil. Kangren olan ‘kafa’… Reis yani.
AKP’de sorunun kaynağı teşkilatlar, partinin üst düzey yöneticileri falan değil. Bizzat Erdoğan’ın kendisi. Erdoğan AKP’yi köklerinden kopardı, bambaşka bir alana taşıdı. Bahçeli ve Perinçek’in siyasi misyonunu AKP’nin politikası haline getirdi. 31 Mart’ta seçim kaybetti ise nedeni bu. AKP’nin fabrika ayarlarının bozulmuş olması. Kangren olan uzuvları atarsın da ‘kafayı’ nasıl atacaksın?
Arınç’ın da bu gerçeğin farkında olduğunu düşünüyorum. Çünkü yılların politikacısı. Mehmet Uçum veya Bahçeli gibi yan hedeflere yönelmesi cesaretsizliğinden. Oysa o da biliyor hastalığın nereden kaynaklandığını. Kangren olan uzvun ne olduğunu… Arınç’ın belli aralıklarla çıkışları ‘kumda oynamaktan’ farksız. Hiçbir karşılığı yok. Ne Erdoğan kendisini çeki düzen verir ne de AKP köklerine döner…
Arınç bugünün AKP’sinde ‘bir ayrık otu’… Oğlunun milletvekili olması bu gerçeği değiştirmez. Yine de ‘kangreni’ yanlış yerde olsa da görmüş olması önemli tabii.
Başka isimler de var AKP’yi eleştiren. AKP’nin Kürtlerinden Orhan Miroğlu, “AK Partililer bugün zor durumda. AK Parti’nin tuhaf zamanlarından geçiyoruz. Kuruluş paradigmasından uzaklaştığımız tuhaf zamanlar…” diyor. Miroğlu, sonradan AKP’li. Biraz dışarıda kaldı, eleştirilerini bu gözle okumak lazım. Şamil Tayyar için de öyle. Milletvekilliği devam etseydi, bu çıkışları yapamazdı; “Artık hiçbir şey eskisi gibi değil.”
Erdoğan, Perinçek’e cevap bile veremedi!
Eski bakanlardan ve AKP’nin kurucu isimlerinden Hüseyin Çelik’in de ‘esaslı eleştirileri’ var; AK Parti’nin bitlenmiş saçını kazıması lazım. Erdoğan ense traşıyla yola devam edebileceğini sanıyor. AK Parti’nin silkinmesi ve kendine gelmesi için önce kendisi olması lazım. AK Parti özgürlükçü ve demokratik fabrika ayarlarına dönmeli. Peki döner mi? Ne yazık ki hiç ümitvar değilim. ANAP’ın hikayesi AK Parti’ye çok benziyor’. Sonunun benzememesi mümkün mü?
Çelik’in AKP – MHP ilişkisine de bir çift lafı var; “MHP sarıldığı bitkileri yok eden aşeka bitkisi gibidir. 1970’li yıllardaki MC (Milliyetçi Cephe) içindeki varlığıyla Adalet Partisi’ni, 1990’lı yılların sonunda koalisyon ortağı olduğu DSP’yi yok olmaya doğru sürüklediği gibi şimdi de AK Parti’yi zevale doğru sürüklemektedir…”
MHP’yi baş tacı yapan kim? Erdoğan… Üstelik parti içindeki itirazlara rağmen.
Arınç’ın kimi zaman itirazlarını doğrudan ilettiği Erdoğan’dan aldığı cevabı bilmeyen mi var; “Devlet Bey ne derse o…”
MHP’nin Erdoğan ve AKP politikalarına ‘ipotek’ koyduğu ortada. “Erdoğan, Bahçeli ve Perinçek’in elinde rehin.” dense yeri. Arınç ve Çelik gibi isimlerin çabası boşuna. Erdoğan esaretten ve ruhunu satmış olmaktan memnun. Yoksa bu iki isme bu kadar tahammül edilebilir mi? Perinçek’in, “Erdoğan bizim çizgimize geldi!” sözüne cevap bile veremedi.
Parti içi veya AKP mahallesinden yükselen itirazlar, eleştiriler ve tepkilerin sonuç vermeyeceğini biliyorum elbette. Çünkü Erdoğan dönüşü olmayan yolun sonuna geldi. İkinci bir şans ve fırsat yok. Tarihin eşi görülmedik cömertlikle bahşettiği fırsat ve imkanları kullanamadı, boşa harcadı. Şimdi, ‘Ömrünün son demi, son baharıdır artık…’
Maziye dönüp bakıverme ve ağlama vakti…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***