NECİP F. BAHADIR | YORUM
Aslında AKP değil de doğrudan Erdoğan demek lazım. Çünkü 23 yılın sonunda ortada bir ‘siyasi parti’ falan yok. Peki ne var? Organize suç örgütü, çete; yani, biraz şirket, çok az da politika… Bugünkü AKP’nin 2002’de kurulan ‘AK Parti ile uzaktan yakından alakası yok. Böyle bir ‘başkalaşmayı’ Kafka’da bile göremezsiniz. AKP köklerinden tamamen koptu.
Kurucu kadrodaki isimler müzelik oldu ve sadece hatıra fotoğrafı çektirmekten başka işe yaramıyor. Abdullah Gül veya Bülent Arınç buna iyi örnek…
AKP’nin serencamı ilginç… Çıkış yılları ile geldiği nokta arasında uçurum var. Çare olarak sıkça dillendirilen, “Fabrika ayarlarına dönmeli!” sözü pek de haksız değil. AK Parti çürümüş politik yapının külleri arasından yeni bir ruh ve heyecanla siyaset sahnesine çıkmıştı. İlkeleri, vizyonu ve misyonu olan bir hareketti. Milli Görüş zihniyetine ‘reddiye’ ve ‘isyanın’ adıydı; ‘yenilikçiler. Erdemliler grubu’ da dendi.
Necmettin Erbakan’ın şahsında ‘kişi kültüne’ itirazdı AKP. Kadro ve istişare olmazsa olmazı idi. Ömür boyu liderlik olmayacak, partinin genel başkanı belli bir süre için seçilecekti. Milletvekilleri de 3 dönemden fazla Meclis’te bulunmayacaktı. Hem parti liderliği, hem de Meclis grubu sürekli yenilecekti. ‘Demokrasi ve özgürlükler’ en büyük vaadiydi. Hedef Avrupa Birliği standartlarıydı.
Erdoğan, 3 Kasım’da seçimi kazanır kazanmaz ayağının tozuyla Avrupa başkentlerini turladı. Muhataplarına ‘ev ödevini’ eksiksiz yerine getireceği sözünü verdi. İlk dönemde Avrupa’yı şaşırtan radikal adımlar da attı. Kıbrıs meselesinde Rauf Denktaş’ı devre dışı bıraktı mesela. Peş peşe ‘reform paketleri’ çıkardı. Hukukun çıtasını AB seviyesine çıkaracak hamleler yaptı. Siyasete dışarıdan müdahaleleri başarıyla püskürttü. Tek başına değildi tabii, ‘demokrasi ittifakını’ arkasına aldı.
24 yılın sonunda arzu ettiğiniz Türkiye bu muydu?
Merkez sağı ‘yolsuzluk dosyaları’ çökertmişti. Tansu Çiller ile Mesut Yılmaz’ın ‘hırsızlık iddialarıyla’ birbirlerinin altını oymaları Erdoğan için bulunmaz fırsat yarattı. Toplum ekonomik krizlerden ve siyasetçinin yolsuzluklarından bıkmış, yeniyi gözlemeye başlamıştı. ‘Yolsuzluklarla mücadele’ sözü seçmende karşılık buldu. Halk muhafazakar değerlerin ‘yolsuzluğa engel’ olacağına inandı.
AK Parti birçok yerleşim yerinde teşkilatlarını bile kurmaya fırsatı bulamadan iktidara geldi. Bahçeli’nin ‘erken seçim’ çıkışı AK Parti’ye iktidarın kapılarını açtı. Belki sağlıklı büyüseydi, önce emeklese sonra yürüseydi, bugünü farklı olabilirdi. Birden büyüdü. Bir ‘anomali’ idi. Ve bu sağlıksız yapısı bugüne kadar sürdü. Normal bir siyasi parti olamamasının nedenlerinden biri de bu belki.
AKP sözcüleri sık sık “Gençler bilmez!” diye söze başlar. Ben de “Bugünün AKP’lileri bilmez!” düşüncesiyle çok kısa bir geçmiş hatırlatması yaptım. Bir kitap çalışmasında, Erdoğan’ı da, AKP’yi de birkaç döneme ayırarak anlatmak lazım. Bir yazının sınırları içinde ‘son haline’ dikkat çekmek en doğrusu. İnsan için bile aslolan ‘son nefes’ değil midir? “Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?” diye sorulduğunda hiç kimse geçmişi, tabuttakinin çocukluğuna gitmez.
Gençler bilmez Erdoğan gerçekten bir umuttu. Fakat süreç içinde ülkenin felaketi oldu. ‘Şahsını bir külte’ dönüştürürken hocası Erbakan’ı fersah fersah geride bıraktı. Tarihte görülmedik biçimde ‘koltuk sevdasına’ düştü. Vaatler, sözler, ilkeler paspasa döndü. 23 yılın sonunda herhangi bir AKP’liye, “Arzu ettiğiniz Türkiye bu muydu?” diye sorsanız “Evet!” cevabı alamazsınız. Bülent Arınç “Evet!” diyebilir mi mesela?
Galiba AKP, 24. yılını biraz ‘gürültülü’ kutlayacak. Nedeni belli; 31 Mart bozgununu unutturmak… Mümkün mü?
“AKP bitirdi bizi, başımızı öne eğdirdi!”
Erdoğan temiz siyaset, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele, özgürlükler vaadiyle bugün gelinen noktayı kıyaslayabilir mi? Belki yapar ama retorik olarak… Ne de olsa ‘Akperestler’ ne versen alır. Burada birkaç defa AKP’nin çekirdek kitlesini ‘Erdoğan’ın müminleri’ diye nitelemiştim. Benzer ifadeyi Mehmet Metiner’in de kullandığını görünce şok oldum; “Etrafını sadece ‘sadık müminlerden’ oluşturursan onların seni tüketmelerine izin vermiş olursun…”
Benim kastettiğim Allah’a inandığını söyleyen ama Erdoğan’a tapanlar…
Bugün ekonomi, dış politika, refah ve huzurun Erdoğan’ın yönetimi devraldığı Türkiye’den daha iyi olduğunu kim söyleyebilir? Ancak Erdoğan’ın müminleri…
Erdoğan iktidarı en çok dine ve kutsallara zarar verdi. Asırlık birikimi talan etti. Birkaç gün önce siyasetle ilgilenen muhafazakar birinden duydum; “Müslümanların çok sert din karşıtı sol iktidara ihtiyacı var. Böyle bir yönetim iş başına gelirse belki 15-20 yılda toparlanmak mümkün. Yoksa geleceğimiz felaket… AK Parti bitirdi bizi. Başımız öne düşürdü.”
Böyle insaflı tespit ve eleştirileri önemsiyorum.
AKP iktidarından hareketle ‘Zulüm Bizden’ diye kitap yazıldı bu ülkede. Yeri gelmişken Mehmet Efe’nin bu kitabından birkaç paragrafı paylaşmak isterim; “İslamcılık hiçbir zaman iktidar olamadı. İktidara gelen Türkiye’de yükselen İslamcı alternatifin parazitleri idi. Mekke egemen sınıfının Hz. Muhammed tarafından reddedilen teklifi İslamcılara da geldi ve ev zencisi olmaya razı olanlar teklife aç gözlerle atlayıp iktidar sofrasına ortak edildi. Mürailer, şarlatanlar, kifayetsiz muhterisler tüm suçlarının İslamcılığa mal edilmesini teşvik ettikleri gibi ‘gık’ çıkarabilecekleri de tasfiye ettiler. Ortaya omurgasız ve parolasız ucube bir şey çıktı…”
AKP’yi hedef alan bir bölüm daha; “Türkiye’nin Post-Kemalizm’e geçirilmesinde aldıkları rolü ve halkın verdiği mühleti gerçekten tüm ülkenin hayrına kullanmaya çalışmak yerine eski Türkiye’ye abdest aldıran yeniden üreten bir yağma düzeni kurdular. Belediye gecelerinde cukka doldurarak işçi ve emek hırsızı sağcı sermayeden aldıkları üç beş kuruşla dergiler çıkarıp Yeni Şafak’ta Erdoğan’ın ağzından her şeyi yağlamakla meşgul fingirdekler de kendilerine İslamcı diyor… Artık uzatmaları oynuyorlar. Onurunu kaybettin, kişiliğini kaybettin. Direnme kondisyonunu kaybettin. Artık güruhsun. AKP seçmenisin. Çantada kekliksin. Trolsün. Karakterini yitirdin. Müslümanım demeye utanır oldu çocukların. Hayatınızın anlamı gitti. Ahireti kaybettiniz…”
Erdoğan’ın ve AKP’nin anlayacağı dilden ve içeriden bir ses olarak Efe’nin söyledikleri ne kadar manidar. Acaba, “Bu satırları okuyup özeleştiri yaparlar mı?” diye umutlanmak istiyorum; fakat artık çok geç olduğunun da farkındayım. Bu saatten sonra özeleştirinin de bir anlamı olmaz. O tren çoktan kaçtı. AKP ve Erdoğan’ın 24. yılına zafer şarkıları değil ağıt ve mersiyeler yakışır.
‘Adam kaybetti’ çünkü…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***