NECİP F. BAHADIR | YORUM
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç’un ‘esrarengiz’ Ankara ziyaretleri başka bir tartışmayı doğurdu. Ali Koç, önce CHP Genel Merkezi’ne gitti, ardından MHP’ye geçti ve Bahçeli ile görüştü. O görüşmede Bahçeli’nin odasından yansıyan ‘17 – 25 saati’ siyaseti sarstı. Koç’un ‘Ankara çıkarması’ güme gitti. Oysa görüşmelerin nedeni ve perde arkası da merak konusuydu.
“Ali Koç, Erdoğan’la niye görüşemedi?” sorusu bile sorulamadı. Ali Koç’un Erdoğan’la sorunu olduğu ‘sır’ değil. Yönetime Erdoğan’a yakın Acun Ilıcalı, Ahmet Ketenci gibi Ankara ile köprü kurabilecek isimler aldı fakat sonuç beklediği gibi olmadı. Şampiyonluğun Saray’dan geçtiğine inanan Koç, yeni sezona da umutsuz başladı. Ziyaretler için ‘esrarengiz’ dedim ama amacı belli; Saray’ın icazeti…
Neyse… Biz dönelim asıl mevzumuza…
Devlet Bahçeli’nin odasında zamanı donduran ‘17 – 25 Aralık’ saati olduğunu bilmeyen yok. MHP lideri, ziyaretine gelen bütün misafirlerine ‘o saati’ ve ‘anlamını’ uzun uzun anlatmaktan keyif alırdı. Can Dündar’ın yazısıyla herkes öğrendi. Peki ‘o saat’ nereden geldi? Zamanı dondurmak kimin fikriydi? Bahçeli’nin keşfi veya icadı mı? Yoksa bir başka MHP’linin mi? Bilerek söylüyorum; hayır… Bahçeli’nin antika merakı malum, fakat o saat kendi buluşu değil.
O saat Bahçeli’ye hediye geldi
O saat bir hediye… Kimden mi? Bir Paşa’dan… Bahçeli, ‘17 – 25 Aralık’ı donduran hediye saati çok beğendi. Saatin kendisini değil tabii, anlamını ve verdiği mesajı… Unutmamak ve unutturmamak için odasının baş köşesine yerleştirdi. Bahçeli’nin ‘17 – 25 Aralık’ yolsuzluk operasyonlarına bakışını öğrenmek için Google müracaat etmek yeterli. Erdoğan’ı ve AKP’yi itham eden ağır ve sert sözleri orada duruyor.
Kısa bir bölüm okumaya ne dersiniz; “Yolsuzlukla hırsızlığı ayrı gören sahte alimlerin uyduruk fetvaları şaibeli ve şüpheli hiç kimseyi aklamayacak, haklı çıkarmayacaktır. AKP 17-25 Aralık’la yüzleşmeli, havuzcular, telaşla para eritenler, villacılar, altın kaçakçıları, imar vurguncuları, vakıflar üzerinden soygun tezgahı kuranlar, ihalelere fesat karıştıranlar adaletin huzurunda yaptıklarının bedelini ödemelidir. Tüm baskı ve zorlamalara rağmen, 17-25 Aralık haram ve hıyanetle söz kesen iktidarın maskesini indirmiş, ipliğini pazara çıkarmıştır…”
İyi ki Google var… Bir iki tıkla her türlü dökümanı önünüze seriyor. Eskiden olsaydı gazetelerin arşivlerine girmek ve uzun araştırma yapmak gerekirdi. Bu operasyonlar üzerine Erdoğan’a söylediği ‘Ver Bilal’i, al Hilal’i..’ sözü de arşivde. Bahçeli, AKP’nin koalisyon tekliflerine olumlu bakmaları için öncelikle Bilal Erdoğan’ın yargı önüne çıkarılması gerektiğini defalarca tekrar etti. “Önce oğlun Bilal yargı önüne çıkacak, aklanacak.” dedi…
Bahçeli, Davutoğlu’nu ispiyonladı!
Haziran 2015 seçimlerinden sonra koalisyon görüşmelerinde Ahmet Davutoğlu’nun ‘Al Bilal’i ve babasını, ver Hilal’i…’ teklifini Bahçeli dikkate almadı ve Erdoğan’a ispiyonladı. Davutoğlu’nun AKP’den kovulmasının asıl nedeni bu. Yeri gelirse bu konuya uzun uzun yazmak isterim.
Bahçeli’nin ‘17 – 25 Aralık hassasiyeti’ o saatle de sınırlı kalmadı. MHP bir belgesel niteliğinde ‘kitapçıklar’ hazırladı. Bütün o dokümanlar da MHP’nin arşivinde duruyor. Devran döndü, “İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan’dan da cumhurbaşkanı olmaz.” diyen Bahçeli, Erdoğan’ı ‘tek adamlığa’ dönüştürecek sistem değişikliğinin mimarı oldu. MHP’ye Erdoğan’ın emrine ve hizmetine sundu.
O meşhur saat de zamanın ruhuna uydu, depoya kaldırıldı. Bahçeli’nin odasından yansıyan görüntüler de o saatten eser yoktu. Koç’un ziyaretinde tekrar yerine döndüğü görüldü ve kıyamet koptu. Şüphesiz bunun bir anlamı vardı. Bahçeli devranı bir daha mı döndürüyordu? Erdoğan’a ve AKP’ye bir mesaj mıydı?
Şüphesiz öyle… Hayatta hele siyasette tesadüflere yer yok. Yaklaşık iki ay öncesine kadar orada olmayan o saat boşuna makam odasına yeniden taşınmadı… Saatin, payaşılan videonun 17. saniyesinde kadraja girip, 25 saniyesinde çıkması da mı tesadüf?
Bu mesajın tevili olmaz!
Bahçeli’nin dolayı mesaj vermeye bayıldığını artık tüm ülke biliyor. Bu dolaylı da değil, doğrudan bir mesaj… Direkt Erdoğan’ı hedef alan bir kurşun. Kamuoyu ‘doğru okudu’ fakat tartışmalar Bahçeli’yi korkuttu. Başköşeye yerleştirdiği o saatin mesajına sahip çıkamadı. Tevil yoluna gitti. Bu kadar açık ve net mesajın tevili olmaz. Örtülü mesajlar izaha ihtiyaç duyar. Erdoğan ‘doğru mesajı’ aldı elbette. Bahçeli’nin ne demek istediğini Erdoğan’dan daha iyi kim çözebilir? Ben de hiç mütevazılık yapmadan Bahçeli’nin dili konusunda iddialı olduğumu söylemeliyim.
Suçüstü yakalanan Bahçeli, tevil yoluna gitti. Kelimenin tam anlamıyla zırvaladı. Açıklamasının satır aralarında bir ‘panik havası’ da seziliyor. Bahçeli Cumhur İttifakı’nın siyasi ömrünü tamamladığının farkında. Son oyununu oynamak için vaktini bekliyor. O saat odaya dönmesi geri sayımın başlamakta olduğunun habercisi. İttifaka vurgu yapan sözlerinin ne kamuoyunda ne de AKP’de bir karşılığı var.
Siyaset tarihi böyle bir ‘zırvayı’ çok az gördü. Şu sözlere bir bakın; “17-25 Aralık emniyet ve yargı darbe süreci, 15 Temmuz FETÖ ihanetinin kuluçka evresidir. 15 Temmuz işgal teşebbüsünün çatısı 17-25 Aralık süreciyle örülmüştür. Bu nedenle FETÖ’nün ne 15 Temmuz silahlı kalkışmasını ne de 17-25 Aralık kumpasını hatırımızdan ve gündemimizden çıkarmak mümkün değildir. Ayrıca doğru da değildir.”
Türkiye siyaseti çok fırıldak gördü ama…
Bu Demirel’in makyavelizmin zirvesi olan “Dün dündür, bugün bugündür!” sözünü de fersah fersah geride bıraktı. O saat kumpası hatırından ve gündeminden çıkarmamak için oradaymış. O saatin icat gerekçesi ortada… Hediye eden Paşa’nın muradı ortada. Hal böyleyken Bahçeli’nin zırvasına kim inanır? Aklını ve vicdanını yitirmeyen bu açıklamayı dikkate alabilir mi?
MHP lideri Devlet Bahçeli, geçtiğimiz haftalarda da bu fotoğrafla iktidara mesaj vermişti…
Kaldı ki Sinan Ateş soruşturmasının davaya dönüşmesinden önce neredeydi o saat? Yıllardır neden odada yoktu? Kamuoyuna yansıyan fotoğraflara göre o saat Ankara’da öldürülen Sinan Ateş’in eşinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabulünden sonra, Temmuz ayının başında, yani Sinan Ateş davasının başladığı günlerde odaya yeniden konulmuş. ‘17/25 Aralık’ın kumpas olduğu’ Sinan Ateş davası MHP ve Ülkü Ocakları’na kadar uzanınca mı aklına geldi?
Ayrıca geçtiğimiz aylarda verdiği, ‘Allah bana yeter’ yüzüklü ve dosyalı’ mesaj kimeydi? O da mı 15 Temmuz’u unutturmamak için verilen bir mesajdı? Nisan ayında Ferdi Tayfur’un ‘Hainsin diyorsam söyleten sensin’ şarkısıyla verdiği mesaj kimeydi? O da mı 17/25 Aralık’ın ‘kumpas’ olduğunu unutturmamak içindi?
Ancak o partinin peresti ve ‘liderin mümini’ olmak lazım. Ben parti tabanının bile Bahçeli’ye ‘güldüğünü’ düşünüyorum. Komik bir tevil çünkü. Madem hatırından çıkarmayacak bir ‘15 Temmuz saati’ de yapsa ya…
Söylediklerinin hiçbir tutar yanı yok.
MHP lideri günün sonunda ‘tekeden süt çıkarmayı’, ‘suda ateş yakmayı’ becerdi ve Erdoğan’ı ‘başkan’ yaptı. O saat konusunda zırvalaması ne ki diyebilirsiniz. O saatin simgesel önemi var. Haliyle zırvanın da… Türk siyaseti çok ‘fırıldaklar’ gördü ama Bahçeli kadar kadar hızlı ve keskin dönüş yapan lidere pek az tanık oldu. Allah, hiçbir kulunu Bahçeli’nin durumuna düşürmesin…
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***