AHMET KARABAY | YORUM
Ali Yerlikaya, İstanbul Valiliği’nden İçişleri Bakanlığı koltuğuna taşınınca, “sahibinin sesi” bir bakan olacağı yorumunu yapmıştım. Meramımı anlatmak için bir adım daha öte gidip, “Beştepe Sarayı’nın olaylara bakışını Yerlikaya’nın icraatlarından takip edebilirsiniz” demiştim. Yerlikaya, “Kimse milletimize şekil yapamaz.” çıkışının ardından Şanlıurfa’da Bakan Murat Kurum’un başkanlık ettiği toplantıda Büyükşehir Belediye Başkanı Kasım Gülpınar’ın masadan atılması olayı yaşandı.
Demokrat ya da solcu geçinen arkadaşların bu toplumu tanımamış olmaları ülke açısından büyük talihsizlik. Her adımda “Saray’ın sesi” olduğu gerekçesiyle Mehmet Büyükekşi Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) seçimlerini kaybettiğinde, kimin seçildiğine bakmadan “O adam kaybetti!” diye nara atıp sevinenler, umarım önümüzdeki aylarda “Yağmurdan kaçarken doluya tutulduk!” demezler.
Dileğim İbrahim Hacıosmanoğlu’nun seçilmesi, Yargıtay seçimlerindekine benzer bir tepkinin sonucu ortaya çıkmış olsun. Yani kendine dayatılan “en kötü” adayı seçme yerine “daha kötü” görüneni tercih etme şeklinde yaşanmış olsun. Gazeteci Yıldıray Oğur’un, Serbestiyet’te “Şimdilik kazananlar muhalif figürler değil ama iktidarın yanlış ve istenmeyen isimleri dayatma lüksü ters tepiyor. Hareketsiz yapraklar kıpırdıyor.” yorumunun haklı çıkmasını yürekten isterim.
Konumuz TFF seçimleri değil. Ali Yerlikaya, bakanlık koltuğuna geldikten sonra bir iki Atatürk fotoğraflı paylaşımı yapınca muhalif kesimden ne alkışlar almıştı hatırlayın. Yerlikaya’nın bakan olmasıyla birlikte giriştiği kara para ve ulusal ve uluslararası suç örgütlerine karşı verdiği mücadele gerçekten çok önemli ve değerliydi.
Bu operasyonların sonucu olarak Türkiye geçen ay, “şaibeli ekonomi” anlamına gelen utanç verici “gri liste” içinde yer almaktan çıkabilmişti. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu sayede katıldığı OECD’ye bağlı Mali Eylem Gücü’nün Uzakdoğu’daki toplantısından “BAŞARDIK” diye zafer haberini verebilmişti.
Ancak bu konuda gözden kaçırılan bir nokta vardı. Kendi döneminde Türkiye’nin gri listeye girmesine neden olan Süleyman Soylu, insan ticareti, organize suç örgütlerine alan açma, terörle işbirliği, uyuşturucu ticareti, göçmen kaçakçılığı, yasa dışı ticaret işlerini kendi başına mı yaptı?
Merkez Bankası’nın raporlarında ödemeler dengesi detaylarında yer alan “kaynağı belirsiz döviz girişi” ifadesi altında yer alan milyar dolarların nereden geldiğine büyüteç tutan olmadı. Türkiye, 2022’de 36,7 milyar dolarlık cari açığın yüzde 66’sını bu “net hata noksan” kaleminden karşıladı. Net hata noksan kaleminde yer alan 24-25 milyar dolarını “şaibeli” şaibeli saymak büyük haksızlık olur. Ancak gri liste suçu sayılan ticaretlerden elde edilen rakamlar hep bu havuza atılıp gösterildi.
Söylemek istediğim şu, birileri ekonominin çarkını çevirmek için her türlü işe girişmeyi kendine meşru sayıyor. Soylu’nun masum olduğunu söylemek ve savunmak gibi bir şeyin içinde olmayı asla istemem. Ama kendinden istenileni yaptı.
İktidar için bu kanalı kullanmanın bedeline katlanmak imkansız bir noktaya gelince de görev değişikliğiyle Ali Yerlikaya bu kez “temizleyici” olarak görevlendirildi. Dış kaynaklardan para bulmak için ekonominin şaibeden kurtulması gerekiyordu. Atılan adımların hepsi bundan ibaret.
YERLİKAYA’NIN ‘KİMSE ŞEKİL YAPAMAZ’ ÇIKIŞI
Bakan Ali Yerlikaya, bir takım temaslarda bulunmak üzere önceki gün Rize’ye gitti. Cuma namazı kılıp aşure dağıttı, valilik ve belediyeyi ziyaret etti, esnaf ziyareti yaptı. Rize İl Güvenlik Toplantısından sonra gazetecilerle sohbet ederken, “Biz devletimizden ve milletimizden daha güçlü irade tanımıyoruz.” dedi. Sonra da “Hiç kimse bizim aziz milletimize şekil yapamaz buna müsaade edemeyiz.” diye ekledi.
Sonra da Bakan Yerlikaya, Cumhur İttifakı’nın zirvesinde bir süredir yaşanan bilek güreşine ara verildiği mesajını da vermek istedi. Trabzon’da MHP İl Başkanı ile birlikte MHP tadın kolları üyelerini ziyaret etti.
MURAT KURUM’UN BAŞKANLIĞINI YAPTIĞI TOPLANTIDA YAŞANANLAR
İktidarın “aziz millet” kavramının içine sadece AK Parti ve MHP’lilerin girdiği onun dışındakilerin “zilletin bir parçası” olduğu epey zamandır biliniyor. Gücünü milletten sadece bu partililer tarafından seçilenler alıyor. Onun dışındakilerin seçtikleri halkı temsil etmiyor!
Bunun son örneğini Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum sergiledi. Kurum’un Şanlıurfa’da İl Koordinasyon toplantısında, Büyükşehir Belediye Başkanı Kasım Gülpınar masadan atıldı. Konuşulanlara göre, Gülpınar’a masada yer ayrılmıştı ancak kişisel husumeti bulunan bir AK Parti milletvekili son anda sandalyesini masadan çekip almış.
Bu toplantının başkanlığını Bakan Murat Kurum yapıyor, dolayısıyla yönettiği masada kimlerin olduğunu, kimlerin olmadığını bilmesi gereken kendisi. Kaldı ki Gülpınar, AK Parti’den 4 dönem milletvekilliği ve AK Parti MKYK üyeliği yapan birisi. Geçen sene bu ayda Cumhurbaşkanı Danışmanı sıfatını taşıyordu. Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanını tanımama ihtimali yok.
Kasım Gülpınar, yerel seçimler öncesinde partisinden istifa edip Yeniden Refah Partisi Şanlıurfa Belediye Başkanı olduğunda bütün ipler koptu. Feodalitenin en yoğun yaşandığı Şanlıurfa’da Şeyhanlı aşiretine mensup ve Cenap Gülpınar’ın oğlu olmanın verdiği bir ağırlığı var.
Kasım Gülpınar, miras aldığı etiketlerle AK Partili olduğu dönemde kendilerine oy verenlerin bu dünyada ve öbür dünyada kendini kurtarmış olacağını söyleyecek kadar pervasız biriydi. “Allah bize oy verdiğiniz için size mahşerde hesap sormayacak.” demesi unutulmaz.
Ancak Gülpınar’ın geçmişteki hadsizliği, bugün uğradığı haksızlığı meşru göstermez. Gülpınar’a memleketinde yapılan gerçekten bir edepsizlik. Gülpınar, iktidarın varı yoğu her şeyiyle yüklenmesine rağmen rakibine 50 bin oy fark atarak yüzde 39 oyla halkın seçtiği bir temsilcisi.
Masadan atılınca salonu terk edip gitmedi, uğradığı haksızlığı, kamuoyu nezdinde mağduriyete çevirmeyi başardı. Toplantıya katıldı ve söz alıp söylenmesi gerekenleri düzgün bir üslupla ifade etti.
DEM Partili belediye başkanlarına yapılanların yanında Kasım Gülpınar’a yapılanın esamesi bile okunmaz elbette. DEM Partili başkanların yaşadıkları karşısında üç maymunları oynamak, bizim medyanın genel bir tavrı haline geldi maalesef.
Sözün özü şu; Saray zihniyeti halkın iradesini yok sayıp memleketi AK Parti’nin çiftliği gibi yönetiyor. Belediyeleri kaybettikleri gibi vekillikleri de öteki makamları da kaybedecekler.
AK Parti zihniyeti, muhalefeti yok saydıkça muhalefet daha çok var olacak.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***