M. AHMET KARABAY | HABER ANALİZ
Futbolun estirdiği havanın dağılmaya başlayacağını umuyorum. Türkiye için 18 Haziran’da Dortmund’da Gürcistan maçı ile başlayan heyecan, dün akşam çeyrek finalde Hollanda karşısında aldığı 2-1’lik yenilgi ile son buldu. Ancak Milli Takım üzerinden futbol ve siyaset açısından yürütülen polemiğin bitmesi mümkün görünmüyor.
Futbolla aramın iyi olmadığını defalarca dile getirdim. Futbol yazısı yazacak değilim. Türk Milli Takımı, sahadan istediği ve hak ettiği bir sonuçla ayrılmadı. Tasarruf tedbirlerinin sadece halka verileceklerle sınırlı olduğunu göstermek istercesine 613 kişi ile şampiyonaya giden Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), sonradan rakamı revize etmiş olsa da TÜİK’in her ay açıkladığı enflasyon rakamları gibi inanan pek olmadı.
Üç haftadan daha kısa sürede Türkiye’nin gündemine neler girdi çıktı. Kahramanlar hain, hainler kahraman oldu dense yanlış olmaz.
- Ekonomiyi içinden sürüklendiği çıkmazdan kurtarması beklenen Mehmet Şimşek, hazırladığı vergi paketi kamuoyuna sızdırılana kadar malum çevrelerin çok hedefinde değildi. AK Parti içinde varlığına tahammül edemeyenler tarafından sızdırıldığı iddia edilen vergi yasa tasarısı ile Şimşek açıkça hedef haline getirildi. Kısa sürede kahramanlıktan halk düşmanına dönüştürüldü.
- Gürcistan galibiyetiyle göklere çıkarılan teknik direktör Vincenzo Montella, Portekiz maçında sahaya sürdüğü takımla bizzat ‘Tek Adam’ tarafından, “Biz futbol maçı seyretmiyoruz beyler. Bir dramı, bir trajediyi maalesef izlemek zorunda kalıyoruz.” paylaşımıyla linç yedi.
- Türkiye gruptan çıkıp Avusturya ile eşleşince bu kez, “Montella akıllı adammış. Fransa ve İspanya sıralamasına düşmemek için yenilgiye oynamış.” denilerek, Portekiz hezimetinde keramet arandı.
- Avusturya maçına Merih Demiral damgasını vurup gol sonrası eliyle bozkurt selamı verince kimi kesimler tarafından linç yese de, Türk tarihinin ‘Bozkurt’ tarihi olduğu ispatlanmaya çalışılarak Merih’in arkasında saf tutuldu.
- Bozkurt selamıyla okuldan mezun olan polisler, Kütahya’da yaptıkları uyuşturucu operasyonunda ele geçirdikleriyle “hapların kafa yaptığını ispatlarcasına” Merih Demiral diye yazdılar.
- Kamuoyu bunlarla meşgul edilirken, Haziran ayı enflasyonu TÜİK manivelası ile 1,64 çıkarılarak memur ve emekliye verilecek zamdan son ay kaçırmasını yaptılar.
ESKİ BAKAN, OPERASYONUNU YAPIP
- Eski Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın Kalyon Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili olmasının ardından, Kuzey Marmara Otoyolunu üstlenen konsorsiyumun CEO’luğundan 2018’de Ulaştırma Bakanlığı görevine getirilen Cahit Turhan, verilen operasyon görevini yerine getirdikten sonra tekrar eski yerine döndü.
2018’de bakanlık görevine getirilen Cahit Turhan, 2019’da Kuzey Marmara Otoyolu projesine 2,2 milyar dolar ek maliyet artışı sağlamıştı. Başlangıç maliyetiyle dolar bazında bu yolu bitiremeyeceği anlaşılınca Limak, Cengiz, Kolin ve Kalyon’dan oluşan konsorsiyum yeni kredi aldı ve bu krediyi Hazine üstlendi. Dahası şirket lehine ek araç geçiş garantisi sağlandı.
Karar Gazetesi yazarı Prof. Dr. Uğur Emek, Turhan’ın bakanlığı döneminde, sözleşme değişikliğiyle şirketlere 4 milyar dolar tutarında ekstra gelir sağlandığını yazdı. Bu operasyonu yaparak devlete bu kadar ek maliyet getiren Cahit Turhan, devletten hortum bağlama görevini tamamladıktan sonra şirketteki eski görevine döndü.
- Erdoğan’ın sesi, eli kolu olarak bilinen İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, cezaevindekilerin yakınlarına yardım ettikleri gerekçesiyle 29 ilde operasyon yaptırıp 108 kişiyi gözaltına aldırdı.
- Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetinin yargılama süreci, suç örgütüne dönüşen MHP takımının yönlendirmesiyle ülkenin aklı ile alay edildiği bir tiyatroya dönüştürülmek istendi. Siyasi cinayetten MHP’nin ayrılmasının önüne geçmek için olayın ayrıntılarını aylardır yazan gazeteciler, bizzat adı cinayetle anılan şahıs tarafından tehdit edilir hale geldi.
Bütün bunlar, Avrupa Futbol Şampiyonası gölgesinde yapıldı.
SUÇ ŞEBEKESİNE DÖNÜŞEN MHP’YE CAN SİMİDİ HAREKET
Merih Demiral adlı futbolcunun, belki MHP’nin geldiği ve getirildiği suç şebekesinin merkezi olma konumundan haberi olmayabilir. Kamuoyunun gözünün önüne konulan bilgi ve belgeler sayesinde MHP ve Ülkü Ocaklarının etrafındaki çember daha daralacakken, bir futbolcuya Milli Takım adı altında sahip çıkılmasıyla Bahçeli ekibine can simidi uzatıldı.
MHP odaklı çevreler, Merih’in yaptığı spor ortamına yakışmayan harekete UEFA’nın verdiği cezayı topluma milli takım dürtüsüyle savundurarak bu sembolü ulusallaştırmaya çalıştı. Yapılanlar, MHP hegemonyasını ülkeye yayma girişiminden başka bir şey değildi.
MHP’nin kurucu lideri Alparslan Türkeş, kullandıkları ‘Bozkurt’ işaretinin Türk tarihindeki kurt miti ile aynı olmadığını 1990’larda Azerbaycan’dan görüp getirdiğinde bizzat kendisi anlatmıştı: “Serçe parmak Türklük, işaret parmağı İslam, ortadaki boşluk cihan, üç parmağın birleştiği nokta dünyaya vurulacak Türk-İslam mührü.”
Kurt Türk tarihinin bir miti olsa da, MHP’nin simgeleştirdiği el hareketini kimse topluma, “Bu senin ulusal sembolün!” diye dayatamaz. Bu hareketi kendi sembolü olarak görenlerin kişisel tercihlerine saygı duyulur. Ama bunu topluma dayatmak tam da Alman İçişleri Bakanı Nancy Faeser’in kabul etmek istemediğimiz, “Türk aşırı sağcıların işaretlerinin bizim stadyumlarımızda yeri yok!” sözlerine haklılık kazandırır.
YAŞANAN TARTIŞMALARDAN YARARLI ÇIKAN AK PARTİ VE MHP
Tek Adam, gelir dağılımını, bilinçli bir şekilde uyguladığı “servet transferi” politikalarıyla son üç yılda daha da bozdu. Tek Adam onun hempası Devlet Bahçeli’nin, gelinen noktada toplumun asıl gündeminden uzaklaştırılmasından son derece keyifli oldukları muhakkak.
Toplumun en zengin yüzde 1’inin milli gelirdeki payı, 2021’de yüzde 9,8 düzeyinde iken, bu oran 2022’de yüzde 14,6’ya çıkmış durumda. En hızlı değişimin yaşandığı dönem olan son iki yıla ilişkin yeni istatistikler yayınlandığında bu oranın yüzde 20’lere dayandığını görmüş olacağız.
Bilindiği gibi gelir dağılımındaki adaletsizliğin çok daha fazlası servet dağılımında yaşanıyor. Türkiye’de nüfusun yüzde 1’i, servetin yüzde 40’ına sahip bulunuyor.
Şairlik yönü de olan Rumelili yazar Osman Tunaboylu, ekonomide son aylarda yaşanan gelişmeleri, şiir diliyle özetlemiş:
Yine yüksek faiz verip liraya
Davetiye yazdık sıcak paraya
Merhemdir dediler, onu yaraya
Şifa değil, dertmiş; hiç bilen yok mu?…
O geldikçe oluk oluk ülkeye
Döndü ekonomi kumarhaneye
Çalışan, üreten enayi diye
Düşünülür oldu, hiç duyan yok mu?…
Rumelili Aşık Osman
EN GARİBANI AVRUPA’DA YAŞAYAN İSLAMCI VE IRKÇILAR OLACAK
Türkiye’de aşırı sağa ve İslam’a kayışın farklı bir versiyonu Avrupa’da yaşanıyor. AB’nin dönem başkanlığını “faşist” denebilecek Macar Başbakanı Viktor Orban yapıyor. Fransa seçimlerinde yabancılara hayat hakkı tanımak istemediğini farklı yollarla ifade eden Marine Le Pen ipleri ele almak için gün sayıyor. Almanya’da yabancı düşmanı AfD’nin hızlı yükselişini bütün dünya izliyor.
Türkiye, Suriye’de Türkiye aleyhtarlığı yapanları MİT eliyle bir bir yakalayıp sergiliyor. Avrupa’daki istihbarat örgütlerinin, günlerdir Almanya sokaklarında “Ölürüm Türkiyem” diye türkü söyleyip işi taşkınlığa kadar götürenleri takip etmediğini sanmak safdillik olur.
Üstelik Alman makamları, bu konuda açık oynuyor. Takibe aldıkları dernek ve STK’ları kamuoyu ile paylaşıyor. Türkiye’de çok istedikleri aşırı sağ ve İslamcı yükselişin rüzgarına kendini kaptıranlar, Avrupa’da aşırı sağın yönetime gelmesiyle hüsrana uğrayabilirler.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***