İstanbul, Çatalca’da işlenmiş gıda üretimi yapan Polonez fabrikasında işçiler eylemine polisin müdahale ettiğini ve 13 işçinin işten atıldığını hatırlatan Birgün yazarı Yaşar Aydın, “Bir işçi talebine karşı iktidar, patron ve kolluk kuvvetlerinin ittifak yapması dikkat çekici. Çünkü Erdoğan ve Bahçeli’nin dizlerinin bağını çözen şey, tam da burada mayalanan itirazdan başka bir şey değil. Bu mayalanma neden önemli? Türkiye’de siyaset, 1980 darbesinden bu yana halkın elinden alınıp profesyonel elitlerin yaptığı iş haline dönüştü. İktidar ve muhalefet, yıllardır bu konfor alanını terk etmiyor” dedi.
Siyasetin raf ömrünün çoktan bittiğini belirten Yaşar Aydın, “Raf ömrü çoktan bitmiş bir siyasetin iktidarda kalmasının bir nedeninin de muhalefetin tutumu olduğunun altını çizmek zorundayız. Erdoğan ve Bahçeli’yi sarsacak şey, siyasetin Meclis kürsüsünde süren laf dalaşından çıkıp konunun muhatapları tarafından yürütülmesi olacak. Birkaç direniş bile iktidarın dengesini bozmaya yetiyor. Siyasetin ağırlık merkezi tekrar değişiyor. Hem de hiçbir mahalle farkı gözetmeden” ifadelerini kullandı.
Aydın yazısında şunlara dikkat çekti:
“CHP lideri Özgür Özel’in Sabah Gazetesi’ne verdiği söyleşi öncesi normalleşme sürecine ilişkin “karşı mahalleye seslenmek açısından önemli buluyorum” demeci bu anlamda önemli. Özel’in tüm yaşananlardan sonra inadını sürdürmesi, Kılaçdaoğlu’nun Ekemeleddin İhsanoğlu’nun adaylığını halen savunmasına çok benziyor.
Her şeyden önce karşı mahalle diye anlatılan kesimin kim olduğuna bakmak gerekiyor. Tarikat-cemaat yapılanmalarını, beşli çete ve türevlerini, ikişer üçer maaş alan bürokratları çıkarınca karşı mahallede kim kalıyor? Milyonlarca emekli, üretici ve asgari ücretle çalışan işçi. Bu kesimler neden karşı mahalle olarak tanımlanır ve bunlara ulaşmak için neden Erdoğan’la iyi ilişkiler geliştirmek zorunda kalınıyor? Muhalefet bir kez daha kendi eliyle Cumhur İttifakı’na can suyu taşıyor.
‘BÖYLE DEVAM ETMEZ’
Cumhur İttifakı muhalefetin de katkısıyla durumu idare ediyor gibi görünebilir. Hatta bir adım ileri gidip her şeyi kontrol altına aldığı da söylenebilir. Ancak bu iktidar için yalancı bahardan başka bir şey değil. Çünkü muhalefet partileri ne kadar etkisiz, işçi konfederasyonları basiretsiz olursa olsun, hayatın olağan akışı çok başka.
Düşük ücretle çalışmaktan yorgun düşen işçi, kepenk kapatmak zorunda kalan esnaf, açlıktan ölmemek için mücadele eden emekli için bu koşullarda geçen her dakika işkenceye dönüşüyor. Türkiye’ye nefes aldıran yaz mevsimi de kar etmedi. Sonbaharla birlikte ülkenin ezici çoğunluğu için durumun daha da kötüleşeceğini tahmin etmek hiç zor değil.
Özetle Çatalca’da yaşanan olay tekil bir vaka olarak kayıtlarda kalmayacak. İşçiler, emekliler, üreticiler zor şartlara karşı seslerini çıkaracaklar. Ayak sesleri şimdiden duyulmaya başladı bile. Normalleşmeyle karışık “vekaleten” sürdürülen muhalefetin de sonu geldi.
Erdoğan ve Bahçeli’yi sarsacak şey, siyasetin Meclis kürsüsünde süren laf dalaşından çıkıp konunun muhatapları tarafından yürütülmesi olacak. Erdoğan’ın açıktan, Bahçeli’nin utangaç biçimde savunduğu Mehmet Şimşek politikaları bugüne kadar dikensiz gül bahçesinde at koşturdu.
Medyada dayatılan gündemden başınızı kaldırdığınızda işçinin patrona ve polise karşı direnişini, grevleri, öğretmenin meslek onuruna sahip çıkışını, üreticinin topladığı çayları ateşe vermesini görebilirsiniz. Birkaç direniş bile iktidarın dengesini bozmaya yetiyor. Siyasetin ağırlık merkezi tekrar değişiyor. Hem de hiçbir mahalle farkı gözetmeden.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***